09.06.2013
Sevgili kardeşler,
Rab’be bugün de şükrediyoruz, çünkü O bizlerde iyi bir işe başladı, hem de çok iyi bir iştir bu.. Yüceler Yücesi, sevgi olan, sonsuz yaşam olan, adil ve kutsal olan Tanrı bizi kendine çekti, bizi bağışladı ve kendisine ayırdı…O’na sadık kaldıkça O bu iyi işi sonuçlandıracaktır. Ve Kendisini tanımamız sonucunda yaşamamız ve Tanrı yolunda yürümemiz için gereken her şeyi bize verdi. Bunları Rab bize O’nun yolunda yürüyelim ve O’nunla mutlu olalım diye verdi.
Tanrı sözünü paylaşmamızın amacı Rab’bin bize sözüyle dokunması ve bizi adanmış imanlılar haline getirmesidir. Rab bugün sözü paylaşılırken tekrar yüreklerimize dokunsun ve bizi kendisine bir adım olsun daha da yaklaştırsın. O’ndan zevk alalım ve her iyi işte bizi bina etsin.
Yakup 1:22-25
“Tanrı sözünü yalnız duymakla kalmayın, sözün uygulayıcıları da olun. Yoksa kendinizi aldatmış olursunuz. Çünkü sözün dinleyicisi olup da uygulayıcısı olmayan kişi, aynada kendi doğal yüzüne bakan kişiye benzer. Kendini görür, sonra gider ve nasıl bir kişi olduğunu hemen unutur. Oysa mükemmel yasaya, özgürlük yasasına yakından bakıp ona bağlı kalan, unutkan dinleyici değil de etkin uygulayıcı olan kişi, yaptıklarıyla mutlu olacaktır.”
Benzetmeler çok güzel ve bizler için aşikardır. Elçi burada her insanın deneyim ettiği bir olaydan söz ediyor..Aynaya bakan bir insan resmi var burada..İnsan aynada kendi yüzüne baktıktan sonra yüzünün tam bir resmini aklında tutamıyor, değil mi? Hiç dikkat ettiniz mi buna? Aynaya bakın, sonra gidin, aradan bir süre geçtiğinde bir bakmışsınız aynada gördüğünüz görüntü aklınızdan kaybolmuş. Ama aynaya baktığınız sürece tüm özelliklerimizi ayrıntılarıyla görür takip ederiz; ama aynadan yüz çevirdiğimizde aklımızdaki imge kaybolur. Aynaya bakarken, kendimizdeki tüm kusurları, kirlilikleri görürüz ve düzeltmek için eyleme geçeriz. Bir yara, bozukluk, çirkinliği aynada görürüz..Aynaya bakmadığımızda bunları görmediğimiz gibi bunlara dair eyleme geçmek umurumuzda olmaz.
Tanrı’nın sözleri de bizim için bir aynadır. Tanrı’nın sözünü işittiğimizde, sanki gözümüzün önüne bir ayna tutulur. Kutsal Yasa’nın mükemmelliğine ve Müjde’nin özgürlük veren yasası karşısında gördüklerimiz kendi günahlarımız ve kusurlarımızdır. Belki onları düzeltebileceğimizi düşünürüz ama Tanrı sözünü bırakırsak hemen unuturuz.
Ama Tanrı sözünün uygulayıcısı olduğumuz zaman gerçek anlamda bir değişimin içine girebiliriz. Uygulayıcı olduğumuz zaman günahlarımızdan dönüp karakterimizdeki kusurlarımızdan kurtulabiliriz. Ruhlarımız mükemmel yasaya uygun ve Müjde’ye layık biçimde dönüşmeye başlar.
“Doğal yüz” ifadesi, doğamızdan yani doğuştan gelen suretimizi, doğal benliğimizi ifade eder..Ayna, yani Tanrı sözü sürekli kendi durumumuzu bize hatırlatır..Çünkü Tanrı’nın suretinde yaratılmış olmakla birlikte, doğal olarak günahlı bir tabiatımız var. Bu günahlı tabiatımız içindeki benliğimiz Hıristiyan hayatımız için bir sorun yaratıp tanıklığımızı bozmaktadır.Tanrı sözünü işitip onu uygulamadığımızda bu yozlaşmış benliğimizin neye benzediğini unutmuş, göz ardı etmiş ,dikkat etmemiş oluyoruz ve sonuçta benliğin işleri uygulanıyor.
Bizim asıl sorunumuz benliğin tutkularını yerine getirmektir..Benliğin tutkularını yerine getiren bir imanlı gerçek anlamda mutlu olamaz. Kendisini unutan, Tanrı sözüyle beslenmeyen ve onu uygulamayan bir Hıristiyan mutlu olamaz…Mutluluk dediğimizde gelip geçici bir duygudan bahsetmiyoruz..Ruhun derinliklerinde akan ve gerçek Sahibimiz ve Babamıza itaat etmenin sevincinden bahsediyoruz. Yani insanlarda esenlik üretmesi; göksel bir sevinç vermesi, bir kutsama gelmesidir..Ancak Tanrı sözünü etkin biçimde uygulayan kişi yaptıklarıyla mutlu olacaktır. Yeniden doğmuş ve Mesih’in Ruhu’na sahip insan için Tanrı sözünü uygulamak en büyük sevinçtir. Yani nasıl mutlu olabiliriz?
Örneğin; Tanrı’nın sözü bize Müjde’yi duyurmamız buyuruyor. Biz bu sözü işitir ama sonra gider ve unutursak sözün bize faydası olmaz..Ama fırsatlar arayıp Müjde’yi bir kişiye duyurduğumuz zaman içimizde Kutsal Ruh işler ve biz mutlu oluruz. Rab’bin sözünü paylaştığımızda bu mutluluğu yaşıyoruz.
Ya da Tanrı’nın sözü bize “birbirinizi yüreklendirip ruhça geliştirin” diyor. Bu sözü işitir ama sonra gider unutursak bizlere faydası olmaz..Unutkan dinleyici değil de, uygulayıcı olursak birbirimize Rab yolunda yüreklendirirsek Ruh içimizde işler ve mutlu oluruz.
Ya da Tanrı’nın sözü bize sürekli dua edin diyor, Bu sözü işitir, ama unutursak bize faydası olmaz..Ama bu buyruğu yerine getirmek için adım atarsak büyük bir mutluluğa kavuşuruz..Ama Rab bizi duada güçlendirdiğinde bu bize büyük mutluluk verir.
Bu örnekler çoğaltılabilir..Yani sevgili kardeşler, artık bizim için mutluluk Tanrı’nın sözlerinde gizlidir..Tanrı’nın sözü büyük bir ruhsal ganimettir..Rab İsa tarafından bize mutlu olmamız için karşılıksız olarak verilmiş bir hazinedir. Rab İsa zaferi kazanmış ve ganimeti bizlerle paylaşmıştır.
Mezmurlar 19.’da şöyle okuyoruz:
Mezmur 19:7-11
“RAB’bin yasası yetkindir, cana can katar, RAB’bin buyrukları güvenilirdir, Saf adama bilgelik verir,RAB’bin kuralları doğrudur, yüreği sevindirir, RAB’bin buyrukları arıdır, gözleri aydınlatır.RAB korkusu paktır, sonsuza dek kalır, RAB’bin ilkeleri gerçek, tamamen adildir.Onlara altından, bol miktarda saf altından çok istek duyulur, Onlar baldan, süzme petek balından tatlıdır.Uyarırlar kulunu, Onlara uyanların ödülü büyüktür.”
Dünyadaki zengin, büyük servet sahibi insanlar mutluluklarını sahip oldukları hazinelerinden alırlar. Sürekli para kazanmaya, altınlarını artırmaya çalışırlar..Paralarının hesabını yaparlar, çünkü bundan mutluluk duyarlar..Bunun gibi Hıristiyanlar’ın hazinesi ise Rab’bin sözleridir. Mezmurda söylediği gibi saf altından çok ona istek duyulur ve baldan tatlıdır.
Eğer Öyleyse bizim bunu daha fazla keşfetmeye ihtiyacımız var, Rab’bin sözünde bu yazıyorsa onunla mutlu olalım..Yüzümüzü her zaman Tanrı’nın sözüne dönelim..biricik zevkimiz o olursa o zaman Tanrı’dan uzaklaşmayız, ama unutkan dinleyici olursak mutluluğu başka yerlerde, başka yollarda ararız..Bu durum imanlılar arasında görünüyor..Bazı imanlılar bizi şaşırtıyor, yıllarca Rab’de olduğunu düşündüğümüz bir kardeş bir bakıyoruz artık görünmez oluyor.. Bunun nedeni bu imanlıların Tanrı sözünü uygulayıp mutlu olmamalarıdır..Tanrı’nın sözünü okuyup işitmekle yetiniyorlar, ama sonra unutuyorlar. Ve artık Rab onların biricik zevki değildir. Kendimize bunu sormalıyız..Ben Rab’le mutlu muyum?Yoksa dünyada başka heyecanlar ya da mutluluklar mı arıyorum?
Gene Yakup 4. bölümde şöyle okuyoruz:
Yakup 4:5-8
“Sizce Kutsal Yazı boş yere mi şöyle diyor: “Tanrı içimize koyduğu ruhu kıskançlık derecesinde özler.”Yine de bize daha çok lütfeder. Bu nedenle Yazı şöyle diyor: “Tanrı kibirlilere karşıdır, Ama alçakgönüllülere lütfeder.”Bunun için Tanrı’ya bağımlı olun. İblis’e karşı direnin, sizden kaçacaktır.Tanrı’ya yaklaşın, O da size yaklaşacaktır.”
Amin! Kardeşler kıskançlık derecesi diye bir ifade geçiyor burada.
Ve Rab bizlere kendisinin kıskanç bir Tanrı olduğunu açıklamıştır.
Gene Zekeriya’da 8:2-3
“Her Şeye Egemen RAB, “Siyon için büyük kıskançlık duyuyorum” diyor, “Evet, onu şiddetle kıskanıyorum.Siyon’a dönecek ve Yeruşalim’de oturacağım. Yeruşalim’e Sadık Kent, Her Şeye Egemen RAB’bin dağına Kutsal Dağ denecek.”
Kıskançlık sözcüğü bu ne anlama geliyor? Biliyoruz ki sevenler kıskanır, değil mi? Sevdiğinizi başkalarından kıskanırsınız, bu çok normal, doğal ve gerekli bir şey..Kıskançlık karşı tarafa değerli olduğunu hissettiren bir durumdur, elbette normal sınırlar altında.
Burada Rab ruhumuzu kıskançlık derecesinde özlediğini ve bizi ne çok sevdiğini açıklamaktadır. Yani Tanrımız bir başkasıyla ortaklık içinde olmamızı, ilişki kurmamızı yapmamıza dayanamıyor..Bu bir başkası kim olabilir? Bu bir insan olabilir, bir uğraş, bir felsefe ya da ideoloji olabilir..Bir başka ideal, bir başka beklenti, özlem olabilir..Bugün içimizde bunlar var mı? Eğer içimizde Rab’be eşdeğer tuttuğumuz bir özlem, arzu, mutluluk nedeni varsa Rab kıskanmaz demeyelim, buna izin var, buna Rab karışmaz demeyelim, Rab buna bir şey demez demeyelim, bu günah olmaz demeyelim..Rab kıskanıyor olabilir.
Sevgili kardeşler, Rab’be ne zaman bağımlı oluruz, nasıl O’na yaklaşırız? O’nda mutlu olduğumuz zaman.O’nun sözünü uyguladığımız zaman O’na bağımlı oluruz..Bir şey size mutluluk verirse O’na bağımlı olursunuz..Tanrı bize mutluluk verdiğinde O’na bağımlı oluruz…O zaman İblis kaçar.. O’na yaklaşırız ve O da bize yaklaşır.
Eğer Tanrımız kıskanç olduğunu açık açık bildirmişse, O’nu denemeye kalkışmayalım..Onu başka yerlerde mutluluk arayarak kıskandırıp hiddetlendirmeyelim..Bu konuda büyük bir sorumluluğumuz var, dikkat etmeliyiz..Tanrı yüreklerimizi, niyetlerimizi yokluyor..Yeremya 17:10’da “Ben RAB, herkesi davranışlarına, Yaptıklarının sonucuna göre ödüllendirmek için Yüreği yoklar, düşünceyi denerim” diyor..Yüreğimiz ve düşüncelerimizin yönü nereyi gösteriyor?
Mutluluğumuzu nerede arıyoruz? Bu çok önemli.
İncil’de Kayıp oğul hikayesini bir örnek olarak tekrar hatırlatmak istiyorum.
Luka 15:11-16
“Bir adamın iki oğlu vardı” dedi.“Bunlardan küçüğü babasına, ‘Baba’ dedi, ‘Malından payıma düşeni ver bana.’ Baba da servetini iki oğlu arasında paylaştırdı.“Bundan birkaç gün sonra küçük oğul her şeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitti. Orada sefahat içinde bir yaşam sürerek varını yoğunu çarçur etti.Delikanlı her şeyini harcadıktan sonra, o ülkede şiddetli bir kıtlık baş gösterdi, o da yokluk çekmeye başladı.Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaşlarından birinin hizmetine girdi. Adam onu, domuz gütmek üzere otlaklarına yolladı.Delikanlı, domuzların yediği keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya can atıyordu. Ama hiç kimse ona bir şey vermedi.”
Bu hikayenin ilk kısmı, sadece buraya kadarki kısmı okumak istedim..Öykünün ilk kısmında Küçük oğul mutluluğu babasından uzakta aramak istedi..Elindeki ona yetmedi, o heyecan, yenilik arıyordu, kendi başına bir şeyler yapmak istiyordu..Böylece babasını bırakıp çekip gitti. Ama sonuçta ne oldu, aradığı mutluluğu babasından uzakta bulabildi mi? Hayır, elindeki bütün parası ona mutluluk getirdi mi? Adamın iki oğlu vardı. Malın payına düşen miktar oldukça fazlaydı, ama gene de Hayır! Felaketler üst üste gelince kendisini tam bir sefalet içerisinde buldu..Domuzlarla birlikte yaşıyordu artık..Onları güdüyor ve hatta onların yemeklerini yemeye can atıyordu.
Kardeşler fazla bir söze gerek yok..Bu benzetme bize bir ibret olmalı..rab esirgesin, ama Göklerdeki babamızı bırakıp mutluluk bulmak için başka ideallerin ardına düşersek ne büyük bir hata yaptığımızı bir gün anlarız..Mutluluğumuz Göksel babamızın yanında, O’nun buyruklarını yerine getirmekte saklıdır.Bunu anlamak için O’nu denemeyelim..Kutsal Tanrı’dan uzaklaşırsak, o zaman kimler bizi karşılaşacak dersiniz.. Baba’nın korumasından, buyruklarından uzaklaşırsak Kutsal Yasa’ya göre kirli bir havyan sayılan domuzlarla, yani murdar ruhlarla karşılaşacağız..Mutlu olmak için onlarla ortaklık kuracağız, baba’yı kıskandıracağız..Ama onlarla ortaklık her zaman ama her zaman felaket getirecektir, çünkü onların bize vereceği bir şey yok.
Bir diğer ibret alacağımız kişi İncil’de kaydedilen Pavlus’un emektaşı Dimas’tır. 2.Ti 4:10’de Pavlus, Dimas’ın bu dünyayı sevdiği için beni terk edip Selanik’e gittiğini söylüyor..Halbuki aynı Dimas PAvlus’un yanında sevgiyle hizmet etmişti ve Koloseliler 4:14’te “Sevgili hekim Luka’yla Dimas da size selam ederler” demiştir.
Dimas ne oldu da imanda öz babası Pavlus’u terk etti.. Uzun bir süre Elçinin güvendiği bir kardeşti, ama sonra sorunlar arttı ve elçiyi kendisine ihtiyaç duyduğu bir anda terk etti..Bunu “bu dünyayı sevdiği için” yaptığını okuyoruz. Mutluluğunu PAvlus’la birlikte Tanrı’ya hizmet etmekte ya da Tanrı sözünü yerine getirmekte değil, bu dünyanın rahatında aradı. Sizce Dimas’a ne oldu? Bir daha adı geçmiyor, o kaybolmuş bir kişi oldu.
Pavlus’un emektaşı olarak sona dek onunla acı çekme ayrıcalığını istemedi, mutluluğunu Tanrı sözünü yerine getirmekte değil, dünyada aradı..Ama eminim ki, bu çabası hüsranla sonuçlanmıştır.
Sevgili kardeşler, Yaşadığımız günler kötüdür. Ülkemiz çalkantılı bir dönemden geçiyor, ülke yönetimi ve halk karşı karşıya gelmiş, bir isyan havası, bir hoşnutsuzluk her yanı sarmış…etrafımızda öfkeli, talepleri olan insan kalabalıkları var. Herkes bir şeyler söylüyor, haklarını istiyorlar, diğerleri haklarını vermiyor, karşılık çekişmeler var..Tartışmalar, kavgalar, fikirler, düşünceler akıyor.Çok dua etmeliyiz.Biz imanlılar olarak bu olan bitenden elbette etkileniyoruz. Bizlerde bir tepki vermek zorunda hissediyoruz..Burada açık seçik bir ayartıyla karşı karşıyayız..Yaşananlar benliğimizi kamçılayıp uyandırmaya, tahrik etmeye çalışıyor..Çünkü bizler debu ülkenin vatandaşları olarak dışarıdaki gençlerin, halkın hislerini paylaşıyoruz..İnsanların haklı tepkilerine katılmak istiyoruz.. Bizler de yer alalım, tepkimizi koyalım diye düşünceler bize geliyor.Ancak unutmayalım ki, Tanrı’yı yüceltmek bizim birinci önceliğimizdir..Rab İsa’nın yolunda yürümek bizim karakterimizdir.
Ama Rab bize merhamet etsin kardeşler…. Böyle günlerde bizim Rab’bin karakterine ve Ruhu’na uygun bir tutum içinde bulunmamız, Mesih’in Müjdesi’ne yaraşır düşüncelerde hareket etmemiz çok önemli.. Bizim tepkimiz ancak Kutsal Ruh’un bu olumsuzluklara şifa getirmesi, insanların yüreğine dokunması için dua etmek, aracılık etmektir..Bizler Rab’bin sözlerine itaat edip önce O’nu yüceltelim, mutluluğu, kurtuluşu onda arayalım..Aradıkça bulacağız, buldukça başka yerlere gitmeyeceğiz..Çünkü Rab’bin gelişi yakındır ve O’nun gelişine dek sadık kalmamız, yere düşüp yerde kalmamak için bunu yapmalıyız.
Dirisu Kilisesi
Alper Özharar