17 Mayıs 2015
Sevgili kardeşler,
bizler yeryüzünde yaşayan Tanrı’nın çocuklarıyız. Hem yerdeki hem de gökteki Tanrı’nın tek evrensel kilisesinin üyeleriyiz. Kutsal Ruh tarafından seçilip kutsal kılındık ve Rab İsa Mesih’in ardınca yürümeye çağrıldık. Çokları Rab’be çağırılıyorlar, ancak seçilen azdır. Bir İnsan için en büyük onur ve ayrıcalık Tanrı’nın isteğini yapmak üzere seçilmek ve çağrılmaktır. İsa Mesih öğrencilerine bunu öğretiyordu. Rab’bin bizler için planı budur, tıpkı Rab İsa Mesih gibi yeryüzünde Göklerdeki Babamız’ın isteğini yapmamızdır.
Bugün bu konuyu paylaşmak istiyorum: Tanrı’nın isteği ve yaşamımız için planı. Bir keresinde Rab şöyle dedi:
Mat. 7:21
“Bana, ‘Ya Rab, ya Rab!’ diye seslenen herkes Göklerin Egemenliği’ne girmeyecek. Ancak göklerdeki Babam’ın isteğini yerine getiren girecektir.”
Ayrıca Mat. 12:50
“Göklerdeki Babam’ın isteğini kim yerine getirirse, kardeşim, kızkardeşim ve annem odur.” dedi.
Yani kendisinin Rab olduğuna iman etmemizle birlikte Göklerin Egemenliği’ne girmek ve Tanrı’nın ailesinin bir üyesi olmak için Tanrı’nın isteğini yapmanın gerektiğini açıkladı. Durum buysa, bu konunun ne kadar önemli olduğu besbelli, değil mi?
Bu çağrı İsa’nın elçileri tarafından da birçok yerde vurgulanıyor. Petrus Tanrı’nın isteğini yerine getirelim diye günahtan özgür kılındığımızı ilan etti (1 Pet. 4:1,2). Efesli imanlıları teşvik ediyor: “Bunun için akılsız olmayın, Rab’bin isteğinin ne olduğunu anlayın.” (Efesliler Mektubu) Gene Koloseli imanlılara “sizler için dua etmekten, tam bir bilgelik ve ruhsal anlayışla Tanrı’nın isteğini bütünüyle bilmenizi dilemekten geri kalmadık” diyor. Elçi Yuhanna ise “Dünya da dünyasal tutkular da geçer, ama Tanrı’nın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar.” demiştir (1 Yu. 2:17).
Yani İncil’in bütününde öğretilen konu imanlıların Tanrı’nın isteğini anlaması ve bunu yerine getirmesidir.. Tanrı’nın insan için ilk isteği Oğlu İsa Mesih’e iman etmesidir..Ama isteği bununla bitmiyor… Elçilerin vaaz ettiği Müjde’ye göre günahlarının bağışlanması Tanrı’nın isteğini yerine getirmeye adanmış bir hayat için sadece bir başlangıçtır. Bizler günahlarımızın bağışlanması sonucu Tanrı’nın Oğlu’nun egemenliğine aktarıldık. Tanrı’nın Oğlu’nun egemenliği demek, Baba’nın isteğini yerine getiren oğullar olmamız demektir.
Elç. 13:22’te Tanrı Davut için ne diyordu: “Davut’u gönlüme uygun bir adam olarak gördüm, o her istediğimi yapar.” Davut’un kendisi de Mez.40:8’de şöyle diyor: “Ey Tanrım, senin isteğini yapmaktan zevk alırım ben, Yasan yüreğimin derinliğindedir.” Davut kusursuz bir adam değildi, günahlar işledi, hatta çok ciddi günahlar işledi ama Tanrı gene de ondan hoşnut oldu, çünkü Davut Tanrı’nın isteğini yapmaktan zevk alıyordu. Davut Mesih’in bir örneği olduğu gibi Mesih’e iman eden Tanrı çocuklarının da bir temsilcisi oldu. Tanrı’nın çocukları Tanrı’nın isteğini yapmaktan zevk almalıdır.
Rab’bin yaşamı Babası’nın isteğini yapmaktı. Babası söylemeden asla eyleme geçmedi. Eyleme geçtiğinde de ne düşmanlarının tehditleri ne de öğrencilerin ricaları onu yolunda döndüremedi. “Benim yemeğim, beni gönderenin isteğini yerine getirmektir” (John 4:34). İnsanlar bedenlerini doyurmak için nasıl açlık çekerse, O da kendisini gönderenin isteğini yapmak için açlık çekiyordu. Bunları yerine getirdikçe ruhsal olarak doyuyordu, zevk alıyordu.
Her imanlı da Tanrı’nın isteğini yapmak üzere benzer bir ruhsal açlık ve bir zevk arayışı gelişmelidir. Rab bize dua ederken “Gökte olduğu gibi yerde de Senin isteğin olsun” diye dua etmemizi öğretiyor, henüz yeryüzünde olan bizler Tanrı’nın gündelik hayatımızda bizi yönlendirmesine izin verdiğimiz zaman O’nun isteği olacaktır.
Tanrı’nın planı bizim için en iyisidir.
Geceleyen hiç bilmediğiniz bir ormanda tek başınıza bulunduğunuzu hayal edin., hangi yöne gideceğinizi bilmiyorsunuz ve kaybolmuş haldesiniz. Büyük bir paniğe kapılırız değil mi? Bilinmeyen, tehlikeli yerlerde tek başımıza olmak çok korkutucu olur. Ancak Eğer yanınızda o bölgeyi avucunun içi gibi bilen ve tümüyle güvenilir biri olsa, ne kadar büyük bir rahatlık olurdu, değil mi? Hiç soru sormadan o sizi nereye götürürse kuzu kuzu onu izlersiniz..Yanınızda güvenilir biri varken onun tavsiyesine uymamak ve kendi düşüncenize göre karanlık ve korkutucu ormanda yol almak akıl dışı bir hareket olur. Ama biliyor musunuz, çoğumuz bunu yapıyoruz.
Gelecek ve içinde yaşadığımız dünya saklı tehlikeleri ve felaketleriyle birlikte karanlık bir orman gibi etrafımızda durmuyor mu? Önümüzü göremiyoruz, nereye gideceğimizden emin değiliz, ama ilerlememiz gerek. O zaman ne yapmalıyız? Panik içinde oradan oraya mı koşturmalı, ya da o panik halinde önümüze çıkan ilk yola mı sapmalıyız?
Hayatlarımızda bazı dönüm noktaları var ve bu noktalarda alınacak kararlar uzun vadeli sonuçlar yaratacaktır..Örneğin evlilik.. Gençlerin önünde böyle bir karar var..Ya da meslek seçimi, iş kurma vs. gibi kararlar. Bunlar tüm hayatı etkileyecek önemdedir. Böyle durumlarda nasıl bir karara varacağız? Her bir kararın ardında yatan tehlikelerin ya da tuzakların farkında mıyız? Acaba düşmanımız bize tuzaklar hazırladı mı? O anda duygularımıza ya da düşüncemize göre iyi ya da düz görünen bir yol gerçekte öyle midir?
Özdeyişler 16:25
Öyle yol var ki, insana düz gibi görünür, Ama sonu ölümdür.
Böyle zamanlarda tamamen güvenebileceğimiz, geleceği bilen ve bizi seven birinin yanımızda olması ne güzel olur. Bizler Rab İsa Mesih’e sahibiz. O bizi en güvenli ve bizim için en iyi yoldan yürütecektir.
Mezmur 25:10
RAB’bin bütün yolları sevgi ve sadakate dayanır Antlaşmasındaki buyruklara uyanlar için.
Mezmur 25:12
Kim RAB’den korkarsa, RAB ona seçeceği yolu gösterir.
Rab’bin sözünde Efesliler 2:10’da “Çünkü biz Tanrı’nın yapıtıyız, O’nun önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratıldık.” Diyor. Bu ayete göre Tanrı’nın her birimiz için belirli bir planı, hazırladığı iyi işleri var. Tanrı bizim için önceden bazı iyi işler hazırlamış ve bunları yapmak için Mesih İsa aracılığıyla yeni yaratık olmuşuz.
Tanrı’nın bu planının en iyisi olduğuna ikna olmak zorundayız, buna ikna olmadıkça içtenlikle aramayız. Çünkü bazen Tanrı’nın planını ararsak, başımıza kötü bir şey gelecekmiş ya da aslında istemediğimiz bir şeyle karşılaşacakmışız gibi yanlış bir düşünce aklımıza geliyor. Tanrı’nın bizim için en iyisini isteyeceğine güvenmekte zorluk çekiyoruz. Bu dünyasal düşüncelerden kurtularak Mesih’in düşüncesini kuşanalım.
Birçok kişi gençliğinde Tanrı’nın isteğini aramadığı için hayatlarını berbat eder. Tanrı’yu tanımayan gençlerin felaket haberlerini her gün görüyoruz..Gençlerin biliyorsunuz güçleri ve kendine güvenleri üst düzeyde oluyor. Dünyayı merak ediyorlar ve dünyayı sevmeye daha yatkınlar..Çünkü dünyanın iç yüzünü tanımıyorlar, dünyadan beklentileri var ve tecrübesizler. Bu yüzden onları ikna etmek zordur ve gençlik ruhsal olarak insan için en sorunlu çağdır. Bu yüzden Ağıtlar 3:27’de dediği gibi “İnsan için boyunduruğu gençken taşımak iyidir.” Boyunduruk sözcüğünü Rab bir yerde daha kullanıyor? Hatırlıyor musunuz? Matta 11:28-30’u hatırlayalım: “Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm. Boyunduruğumu yüklenin, benden öğrenin. Çünkü ben yumuşak huylu, alçakgönüllüyüm. Böylece canlarınız rahata kavuşur. Boyunduruğumu taşımak kolay, yüküm hafiftir.”
Bu ayetlerde İsa Mesih bize bir davet yapıyor. Boyunduruğumu yüklenin diyor? “Boyunduruğumu yüklenin, benden öğrenin” ne demektir? Bir çift öküz bir tarlayı sürmek üzere koşulduğunda, bir tahtayla tutturulmuş halkalar boyunlarında geçirilir ve yanyana tutulurlar. Genç bir öküz tarlayı sürmek üzere eğitilmek istendiğinde, yaşlı ve tecrübeli bir başka öküz ile birlikte aynı boyunduruğa girer. Böylece genç olan, daha tecrübeli olanlar aynı doğrultuda ve hızda yürümeye mecbur kalır ve öğrenmeye başlar.
İsa’nın boyunduruğunu yüklenerek O’ndan böyle öğreniyoruz. Yani Rab’bi hoşnut eden yolda, O’nun yönetimi dışına çıkmadan, sağa sol savrulmadan, O’nun hızına ayak uydurarak gidiyoruz. O elbette bizim gücümüzü biliyor ve bize taşıyamayacağımızdan fazla yük vermiyor. Sahipleri öküzleri boyunduruğu takmaya zorlanır, ancak Rab bizi O’nunla birlikte yürümeye davet ediyor. O sadece bizim sahibimiz değil, aynı zamanda boyunduruğumuzu paylaştığımız dostumuzdur, bilge öğretmenimizdir. O’nda bir zorlama yoktur! Bunu unutmayalım, Tanrı bizi asla bir şey yapmaya zorlamaz, O davet eder, daveti kabul ettiğimizde bizi sevgiyle ve sabırla eğitir. Bu daveti reddetmek ne büyük akılsızlık olur! Ya kendi isteğimizin ağır yükünü ve boyunduruğunu yorgun argın, yenilgilerle, huzursuzluklarla, pişmanlıklarla dolu olarak taşıyacağız ya da gerçek özgürlük, derin bir rahatlık ve tam bir esenlik getiren İsa Mesih’in hafif yükünü, boyunduruğunu alacağız!
Hanok’u hepimiz biliyoruz. İbraniler Kitabı’nda Hanok hakkında “İman sayesinde Hanok ölümü tatmamak üzere yukarı alındı. Kimse onu bulamadı, çünkü Tanrı onu yukarı almıştı. Yukarı alınmadan önce Tanrı’yı hoşnut eden biri olduğuna tanıklık edildi.” Diye yazıyor. Hanok Tanrı’yı hoşnut etmiş..Peki nasıl? Bunun cevabı da Yaratılış 5:22’de var: “Hanok 300 yıl Tanrı yolunda yürüdü.” Tanrı’yı hoşnut etmenin tek yolu O’nunla birlikte yürümek, O’nun boyunduruğunu yüklenmektir.
Tanrı’nın planından uzaklaşmak.
Ancak imanlıların Tanrı’nın hayatı için olan kusursuz planından uzaklaşması mümkündür. Çünkü Rab kimseyi zorlamaz, ama kendisiyle birlikte O’nun isteğine göre yürümeye davet eder. KK’da Tanrı’nın planını ıskalayan bazı imanlılardan bahsediliyor…
Saul, İsrail’in kralı olmak üzere Tanrı tarafından seçildi, ama en sonunda sabırsızlığı ve itaatsizliği yüzünden reddedilmek durumunda kaldı. Evet, bir süre kral olarak tahtta kaldı, ama Tanrı’nın kendi hayatı için olan planından uzaklaştı. Kendi hırsına yenilmiş, dengesiz bir adam olarak öldü. Tanrı’nın hayatı için olan planından uzaklaşan bir diğer kişi Süleyman’dır. İlk yıllarında Tanrı’yı hoşnut etti, ama daha sonra gene Tanrı’nın yasalarına itaat etmedi, putperest kadınlarla evlenerek Tanrı’nın planını ıskaladı. Çok acı çekti. Gene doğduğu günden beri Rab’be adanan Şimşon seçilmişliğini hafife alarak düşmanlarının eline düştü. Çok acı çekti. Bunlara benzer örnekler vardır. Yeni Anlaşma’da bir Dimas örneği var: Pavlus “Dimas bu dünyayı sevdiği için beni terk edip Selanik’e gitti.” Diyor..İşte bu başlangıçta Tanrı adamı Pavlus’la birlikte hizmet etme ayrıcalığına kavuşan, ama dünyayı sevdiği için Tanrı’nın planından uzaklaşmış bir imanlıya örnektir. Çünkü dünyayı sevenin Baba’ya sevgisi yoktur.
Bazen dünya sevgisine yer vererek mesleğimizi, oturacağımız yerleri, evleneceğimiz kişileri Tanrı’ya danışmadan seçip sonra da Rab için bu şekilde de yaşayabileceğimizi düşünürüz. Merhameti bol olan Rab böyle düşünenleri sınırlı biçimde kullanabilir, ama Tanrı’nın bağında gösterecekleri yarar çok düşük kalır. Eğer bunlar en başta Tanrı’nın en iyi planını dua ve Rabbin sözünde arasalardı, Tanrı’nın boyunduruğunda kalsalardı Tanrı onları kullanarak çok daha büyük işler yapacaktı. Tanrı’yla birlikte yürümek için kaygı çekmediğimizde sonunda kaybeden biz oluruz ve zarar ederiz.
Mezmur 81:11-13
“halkım sesimi dinlemedi, İsrail bana boyun eğmek istemedi. Ben de onları inatçı yürekleriyle baş başa bıraktım, Bildikleri gibi yaşasınlar diye.Keşke halkım beni dinleseydi, İsrail yollarımda yürüseydi!”
Tanrımız, nasıl da halkı için yas tutuyor? Keşke halkım beni dinleseydi, yollarımda yürüseydi diyor. Bakın kardeşler, halkı O’nu dinlemediği zaman Rab ne yaptı? Bu ayette söylüyor, çok korkunç bir şey. İnatçı yürekleriyle baş başa bırakıyor ve bildikleri gibi yaşamalarına izin veriyor. İnsanın bildiği gibi yaşaması, imansızlıktır. İmansızlarda bildikleri gibi yaşarlar, Rab bizi esirgesin. Rab bizi bildiğimiz gibi yaşamaya terk etmesin, çünkü biz bir şey bilmiyoruz..Her ne isek, Rab’bin lütfuyla öyleyiz.Bunu unutmayalım…
Bütün bu uyarılar ışığında eğer Tanrı’ya itaatsizlik ettiğimiz ve O’nun planı yerine kendi istediğimizi aradığımız bir durumdaysak, önce Rab bize bunu göstersin ve bunun ardından çok geç olmadan yapacak tek bir şey ver: tövbe edelim. Yunus’u hatırlayın. Yunus kendi isteği uğruna Tanrı’nın sözünü dinlemedi ve verilen görevde kaçtı. Tanrı’nın planından uzaklaştı, ama Tanrı’nın yargısı geldi ve dev bir balık onu yuttu. Ancak Yunus balığın karnında tövbe edince tekrar Tanrı’nın onun yaşamı hakkındaki planına geri dönebildi. “Kurtuluş senden gelir ya Rab” deyince Rab ona merhamet etti. Ve de tüm Ninova halkı onun hizmetiyle tövbe etti. Yunus’un durumu bize ibrettir. Kendi yollarımızdan tövbe ettiğimizde Tanrı bizi kendi planına geri döndürecek güce sahiptir. Ama tövbe etmek için ille de balığın karnına düşmeyi beklemeyelim..Rab için her şey mümkündür, yeter ki biz Rab’ble birlikte boyundurukta kalalım.
Evet kardeşler, Rab’be verecek tek bir hayatımız var. Ve bu hayat kum saatinden akan kumlar gibi eriyip gidiyor…Tanrı’nın planı bizim için en iyisidir, O’nun isteği bizim için en doğrusudur. Bundan daha düşüğüne razı olmak akılsızlıktır, bilgelikten yoksunluktur.
Ef. 5:15-17
“Öyleyse nasıl yaşadığınıza çok dikkat edin. Bilgelikten yoksun olanlar gibi değil, bilgeler gibi yaşayın. Bunun için akılsız olmayın, Rab’bin isteğinin ne olduğunu anlayın.”
Rab hepimizi kendi isteğine yöneltsin ve O’nun hayatımız için planı gerçekleşsin.
Dirisu Kilisesi
Alper Özharar