Göğe Uzanan Merdiven
13 Mart 2016
Tanrımız’a şükrolsun, çünkü O kendisine giden yolu bizlere gösterdi. Ve kendisine açılan Kapı’nın kimliğini açıkladı. Rabbimiz İsa, “Yol Benim” “Kapı Benim” dedi. Rab İsa’nın kapısından giren Tanrı’nın Egemenliğine girer.Rab İsa’nın yolunda yürüyen Tanrı’nın Egemenliği’nin yolunda yürür.
Yüzyıllar önce insanlar bir zamanlar Tanrı’nın dünyayı doldurun buyruğunu dinlemeyip bir arada kalmak ve kendilerine ün yapmak, ad kazanmak, göklere erişmek için Babil’de bir kule dikmeye başladılar..Yaptıkları tuğlalardan bir kule yaparak göklere nam salmak istediler. Ancak Tanrı buna izin vermedi, çünkü Tanrı’ya kibir ve gururla dolu yüreklerle yaklaşılamazdı. Günahkârlar Tanrı’nın Egemenliği’ne giremezdi.Ancak merhameti bol olan Tanrı, alçakgönüllülere O’na giden yolu gösterdi. İbrahim’in torunu olan Yakup bir gece bir düş gördü…Bu Düşte yeryüzüne bir merdiven dikildiğini, merdivenin başının göklere eriştiğini gördü. Tanrı’nın melekleri merdivenden çıkıp iniyorlardı. Tanrı bu düş ile Yakup’a ne söylemek istemişti?
Tanrı Yakup’a göklere erişmek için bir kule yap demedi, ama O’na bir merdiven gösterdi. Kibirli insanların kulesi reddedildi, ama Tanrı alçakgönüllülere kendisi göğe çıkan bir merdiven sağladı. Bu merdiven Yakup’un soyuyla ilgiliydi. Bu merdiven neyi temsil ediyor? Yakup’un soyundan gelen İsa Mesih dedi: “Size doğrusunu söyleyeyim, göğün açıldığını, Tanrı meleklerinin İnsanoğlu üzerinde yükselip indiklerini göreceksiniz.” Hamdolsun, işte göklere açılan Kapı, göklere giden Yol ve işte başı göklere erişen Merdiven O’dur.
Rab İsa’ya iman ediyorsak, o zaman o kutsal merdiveni çıkıyoruz demektir ve Tanrı’nın buyurduğu ve gösterdiği yoldan en nihayetinde göklere varacağız..Dünyadaki günlerimiz sona erdiğinde orada olacğaız. Çünkü Tanrı’nın önünde kibirle değil, O’nun lütufla yaşıyoruz. Tanrı’ya kendi gücümüzle, iyiliğimizle, aklımızla varmaya çalışmıyoruz..Rab’bin sağladığı Yol’da hedefe doğru ilerliyoruz. Bizim yolculuğumuz kutsaldır, yolumuz dünyadan farklıdır. İnsanlık Babil kulesi ile göğe çıkmaya çalışıyor biz ise İsa Mesih’le göğe gidiyoruz.
EA’da Balam adlı bir adam İsrail halkını kutsarken şöyle diyordu: Tek başına yaşayan, Uluslardan kendini soyutlayan Bir halk görüyorum.
Evet, işte Tanrı halkının karakteri budur: Hıristiyanlar olarak dünya uluslarının yaşadığı gibi değil, Tanrı’ya ayrılmış olarak fiziksel olarak değil, ama ruhsal olarak kendimizi soyutlamaya çağrılıyoruz. Eğer soyutlanmak zorunda olmasaydık, Tanrı bize dünyadakiler gibi yaşayın, bu çağın gidişine uyun, dünyayı sevin, günaha karşı koymayın derdi..Ancak bizim çağrımız asla böyle değildir! Kimse kendisini aldanmasın..Tanrımızın bizi kurtarmaktaki ve kutsamaktaki amacı bu çağın gidişine uymamamız ve Tanrı’nın isteğini yerine getirmemizdir.
Romalılar 12:2’ye bakalım. Tam da bunu söylüyor:
“Bu çağın gidişine uymayın; bunun yerine, Tanrı’nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu ayırt edebilmek için düşüncenizin yenilenmesiyle değişin.”
Bu ayette Kutsal Ruh yüreklerimize konuşuyor ve bir buyruk veriyor aslında. Tanrı değişmemizi buyuruyor…
Yaratılış 1. bölümün 2-3. ayetlerinde dünyanın yaratılışı anlatılırken şöyle söyler “Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı’nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu. Tanrı, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu.” Dünyanın yaratılışında Tanrı’nın Ruhu ve Tanrı’nın Sözü etkin biçimde çalıştı..Düzensiz, şekilsiz, karanlık, kaotik bir yeryüzüne düzen, şekil, ışık getiriyor ve yaratılışı tamamladıktan sonra Tanrı “her şeyin çok iyi olduğunu görüyor”. Rab kusursuz bir iş meydana getirdi.
Sevgili kardeşler, dünyanın yaratılışında gördüğümüz bu resmi Rab bizim hayatlarımızda da aynen tekrarlamaktadır: Tanrı, karanlık, düzensiz, biçimsiz, kaotik hayatlarımızı eline alıyor ve Kutsal Ruh bizim hayatımızda çalışmaya, dalgalanmaya başlıyor, Tanrı’nın sözü yüreğimize ekliyor, içimizde parlıyor ve Rab ışık olsun diye buyuruyor ve aydınlanma sağlıyor. Ve sonuçta içsel olarak değişim oluyor ve Rab bizi o kadar çok değiştirmek ve dönüştürmek istiyor ki sonunda bize bakıp “her şeyin çok iyi olduğunu görmek istiyor..Bir başka değişle, Rab iman etmemizden önceki günah içinde yozlaşmış, karanlık, acılık, nefret, kıskançlık ve her türlü kötülükle dolu olan bizleri Tanrı’nın Sözü ve Kutsal Ruh aracılığıyla kökten değiştirmektedir.. Bu değişimin yönü nedir? Yani biz neye benzeyeceğiz, kime benzeyeceğiz.
Kol. 3:9-10
Eski yaradılışı kötü alışkanlıklarıyla birlikte üzerinizden çıkarıp attınız; eksiksiz bilgiye erişmek için Yaratıcısı’na benzer olmak üzere yenilenen yeni yaradılışı giyindiniz.
Bir şey kendisini yaratana nasıl benzeyebilir? Hamdolsun Rabbimize, bizler günah işleyen Adem’in yolunda karanlıktayken, gökten inerek insan benzeyişinde, kul suretinde yaşayan Yaratıcımıza yani Tanrı’nın beden alan Sözü İsa Mesih’e benzemek için değişiyoruz.. Hamdolsun, hamdolsun.İşte Müjde’nin özü budur.
İbraniler: 1:2-2
Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da her şeye mirasçı kıldığı ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğlu’yla bize seslenmiştir.
Tanrı’nın sözü sadece yazılı biçimde değildir. Eski zamanlarda Tanrı peygamberler aracılığıyla konuşur ve onlar bu sözleri yazıya geçirirlerdi. Ancak Tanrı’nın sözü bu son çağda insan biçiminde gelmiştir. Söz insan olup aramızda yaşadı..EA ve YA arasındaki fark budur. EA’da Tanrı’nın sözü yazılıdır, On Buyruk taş levhalara yazıldı, Kutsal Yasa birçok parşömene yazıldı. Ama İsa’nın gelmesiyle Tanrı’nın Sözü insan olup aramızda yaşadı. Böylece Tanrı’nın sözü sadece okuyarak değil, bakarak, gözlemleyerek, seyrederek anlaşılır hale geldi.
Tanrı her birimizi Oğlu gibi insan biçimindeki sözüne dönüştürmek istiyor. Bu nasıl olabilir? Tanrı’nın düşüncelerimizi yenilemesiyle O’nun gibi düşünmeye başladığımız zaman olur. O’nun gibi düşünmeye başladığımızda, O’nun gibi hareket etmeye başlarız. Çünkü içsel yaşamımız dışsal davranışlarımızı yönetir.
İlk dünyaya geldiğimizde belirli bir düşünce biçimimiz yoktur. Yeni doğmuş bir bebeğin dünyasal bir düşünce biçimi yoktur. Ama bebek büyüdükçe doğası gelişir ve Adem’den miras aldığı günahlı doğa çevresindeki dünyayla uyumlu olur; düşünce yapısı günahlı hale gelir; dünyadaki herkes gibi bencilik, yalan, gurur, kıskançlık, nefret, sevgisizlik gibi benliğin ürünlerini verir. Başkalarına zarar verir. Ancak kişi Mesih’e iman ettiğinde, ruhsal olarak yeni doğar. Tanrı’nın Ruhu ve sözü o kişiyi yeniden yaratır. Tanrı’nın ruhsal bakımdan yeni doğan imanlılar için isteği benliğin işlerini ortadan kaldırıp Mesih’te bu yeni, diriliş yaşamının gelişmesi ve düşünce yapısının Tanrı’nın isteğine göre yenilenmesidir.
Yaratılışta Tanrı, toprağa, sulara ,yani cansız varlıklara biçim verdi, düzen getirdi. Cansız varlıklar doğal olarak Tanrı’ya itaat ederler, çünkü akıl ya da vicdan sahibi değillerdir, başka seçenekleri yoktur..Hayvanlar da böyledir. Ancak yaratılış içerisinde Tanrı’nın benzeyişinde yaratılan tek varlık olan insanlar Tanrı’ya itaat etme ayrıcalığına sahiptir. Ve bu yüzden Tanrı’nın bizi değiştirme işi cansız varlıklarda yaptığı değil, bizim isteğimizi ve iznimizi gerektiriyor. Tanrı bizden izin ister mi? Elbette, çünkü bizi kendi suretinde yarattı ve bizim isteğimize saygı gösterir..Aksi halde, Tanrı imanlı ya da imansız tüm insanları isteğimize bakmadan zorla değiştirmez miydi? Ama Tanrı bu yolu seçmez..Biz Tanrı’ya bizi değiştirmesi için izin veriyoruz, O’na kendi isteğimizle boyun eğeriz. Bu yüzden Tanrı’nın istediği değişimin devam etmesi, her şeyin çok iyi olması için Tanrı ile işbirliğinde olmamız, yani Tanrı’ya izin vermemiz gerekir.
Hayatımızda bir kriz noktasına geldiğimizde “Ya Rab, ne yapacağım? Düşüncen ya da isteğin nedir?” diye sorarız. Hayatımızda bir dönüm noktasına geldiğimizde ya o kararı ya da bu kararı vermeniz gerekir, ama ne yapacağımızı bilemeyebiliriz.. Ama Tanrı’nın sözü Tanrı’nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğini bilebileceğimizi söylüyor. Eğer o karar anına dek yıllarca Kutsal Ruh’un düşüncemizi yenilemesine izin vermişsek, o zaman Tanrı’nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğini bilebiliriz… Ama eğer Tanrı’nın düşüncelerimizi yenilemesine izin vermemişsek, karar anına ya da kriz zamanına geldiğimizde benliğimize iyi geleni seçebilir ve yanlış yapabiliriz.
O yüzden Tanrı’nın düşüncesi için kriz zamanlarını ya da önemli karar anlarınız beklemeyelim. Kriz olsun olmasın sorunlar olsun ya da olmasın, bizim hedefimiz her durumda Tanrı’nın düşüncesiyle yenilenmek olmalıdır. Zihinlerimizi Tanrı’nın sözüne ve Ruhu’na açarak İsa Mesih’in öğretilerine ve yaşamına dikkatle bakalım. Rab bizde bir yaratma işini sürdürüyor. Rab, Yeni Antlaşma’da Tanrı’nın isteğini sadece sözde değil, eylemde, kendi yaşamıyla gösterdi ve öğretti. Rabbimiz “Ben ve Baba Biriz” ve “Beni gören Baba’yı görmüştür” dedi. İsa Mesih’e baktıkça ve O’nu gördükçe, Baba Tanrı’yı görürüz ve O’nun düşüncelerini anlamaya başlarız. Hiç kimse Tanrı’yı görmedi, ama Tanrı olan biricik Oğul O’nu bize tanıtıyor. Oğul’u daha da yakından tanımak için özellikle Kutsal Kitap’ın İncil bölümünü çok okumalıyız. İncil’de İsa’nın nasıl yaşadığı, farklı olaylara nasıl tepki verdiği, insanlar hakkındaki düşünceleri, davranışları hakkında öğreniriz. Bu şekilde Tanrı sözüyle aydınlandıkça Kutsal Ruh bizi İsa’ya yönlendirir ve O’nun benzeyişine göre bizi değiştirir. O’nun düşüncesine sahip olmaya ve Mesih’in iyi, beğenilir, yetkin isteğini ayırt etmeye başlarız.
Rab İsa’ya iman etmiş, yeniden doğmuş ve günahlarımız bağışlanmış olsa da, bazı konulardaki düşüncelerimiz dünya insanlarına benzeyebilir . Çoğumuz belli konularda Tanrı’nın düşüncesiyle yenilenmemiş olabiliriz. Yenilenmediğimiz konularda büyüyemiyoruz, değişemiyoruz, Tanrı’nın yetkin, iyi ve beğenilir isteğini ayırt edemiyoruz ve hep çocuk gibi kalıyoruz demektir.
Rab’bin sözü üzerinde derin düşünen kişinin düşüncesi ise yenilenir ve O Mesih benzeyişinde değişip dönüşür, ruhsal bir yetişkin haline gelir..Tanrı’nın yetkin, iyi ve beğenilir isteğini ayırt ederek Rab’bin adını yüceltebilir..Kilisemizin ışık olması işte buna bağlıdır kardeşler… Rab dedi ki: Bende kalın, ben de sizde kalayım. Ateşe odun atılmadıkça ateş giderek ısısını kaybeder ve sonunda söner..Enerjinin, sıcaklığın devam etmesi için yakıt şarttır..Tanrı’nın sözü de bizim yüreğimizdeki Kutsal Ruh ateşinin yakıtıdır. Bu yüzden Kutsal Kitap okumaya günlük olarak zaman ayırın ve gerekirse bir okuma planı ile her gün Rab’bin sözünün ve Ruhu’nun yüreğinizde ve düşüncelerinizde işlemesine izin verin.Rab sözüne her şeyden çok değer verir. Sözünü her şeyin üzerinde tutar ve bu yüzden sözüne değer vereni de bereketleyecektir.
Dirisu Kilisesi
Alper Özharar