Kutsal Ruh’la Dolu Yaşam

09 Ekim 2016

Efesliler 5:15-18
“Öyleyse nasıl yaşadığınıza çok dikkat edin. Bilgelikten yoksun olanlar gibi değil, bilgeler gibi yaşayın. Fırsatı değerlendirin. Çünkü yaşadığımız günler kötüdür. Bunun için akılsız olmayın, Rab’bin isteğinin ne olduğunu anlayın. Şarapla sarhoş olmayın, bu sizi sefahate götürür. Bunun yerine Ruh’la dolun.

Kardeşler bu ayetlerde Pavlus’un Ruh aracılığıyla verdiği Tanrı sözünü okuyoruz. Dikkat edin, bilgeler gibi yaşayın, akılsız olmayın, şarapla sarhoş olmayın, Ruh’la dolun diyor Tanrı’nın sözü:
Biz Hristiyanlar, Tevrat’ıi peygamberlerin yazılarını ve İncil’i insan sözleri olarak değil, gerçekte oldukları gibi Tanrı’nın sözleri ve buyrukları olduğuna iman ediyoruz.

2.Petrus 1:20-21’de elçi Petrus şöyle yazıyor:
“Öncelikle şunu bilin ki, Kutsal Yazılar’daki hiçbir peygamberlik sözü kimsenin özel yorumu değildir. Çünkü hiçbir peygamberlik sözü insan isteğinden kaynaklanmadı. Kutsal Ruh tarafından yöneltilen insanlar Tanrı’nın sözlerini ilettiler.”

Bizim işte öncelikle bilmemiz gereken gerçek budur, çünkü yaşamımızı bu gerçek üzerine bina ediyoruz. Tanrı’nın sözü insanların yorumu değil, insanlar aracılığıyla aktarılan Kutsal Ruh’un düşünceleri ve buyruklarıdır. Bu yüzden İncil’de okuduğumuz ve anladığımız tüm sözleri ciddiye almak bizim ödevimizdir.

Bu ayetleri de Tanrı sözü oldukları için öneri olarak değil, gerçek buyruklar olarak ciddiye almalıyız. Örneğin, sarhoş olmayın sözünü bir buyruk olarak almamız gerekir, çünkü sarhoşluk aklın ve iradenin kontrolünü yitirmemize neden olur ve bunun sonucunda sefahate götürür. Fazlaca alkol alarak bilerek kendi kendini sarhoş etmek ve sefahate davetiye çıkarmak günah olacaktır. O yüzden bunu bir buyruk olarak kabul edebiliriz, çünkü kolaydır.. Ancak arkasından gelen ikinci sözü de aynı ciddiyeti gösteriyor muyuz? Yani Kutsal Ruh’la dolun bir buyruk mudur? İmanlılar olarak birinciyi buyruk olarak kabul ediyoruz, ama ikinciyi sanki bir öneri gibi düşündüğümüz olabilir!! Ancak ikisi de Tanrı’nın sözü ve ikisi de gerçektir ve buyruktur, ikisini de aynı şekilde ciddiye almamız gerekir. Eğer yılda bir kez bile olsa sarhoş olmak bizim ciddi bir sorunsa, Kutsal Ruh’la dolu yaşamamak da ciddi bir sorun değil mi?Öyle değil mi? Hiç meseleye böyle baktınız mı?

Efesliler 5:18’deki dolun fiili devam eden bir fiildir, yani sadece bir kere dolmaktan söz edilmiyor. Dolmaya devam edin, hep dolu olun anlamındadır. Tüm gün boyunca Ruh’la dolu olarak yaşamamız Tanrı’nın isteğidir. Elçilerin İşleri’nde Kutsal Ruh’la dolu yaşayan imanlılar anlatılıyor. Kutsal Ruh’la dolu imanlılar, Rab’bin isteğidir.

Peki Kutsal Ruh’la dolu olmak nasıldır? Kutsal Ruh’la dolu olduğumuzun ilk göstergelerinden biri konuşmamız biçimimizdir. Dilimiz “ateşten bir dil” haline gelir. Elç. 2:3’te Pentikost Günü’nde imanlıların üzerine “ateşten dillere benzer bir şeylerin” indi. Bu ateşten diller, sadece bilinmeyen dillerde konuşmak değil, ama “Tanrı’nın sevgisinin ve kutsallığının ateşinin dilimizde yansımasıdır. Konuştuğumuz dil kendi ana dilimizde göksel olacaktır. Çünkü Tanrı’ya yücelik vereni ve O’nun ruh ve yaşam olan sözlerini söyleyeceğiz. Kutsal Ruh’la dolun buyruğundan sonraki iki nokta üst üstenin ardından 19 ve 20. ayetlerde ne diyor: “Birbirinize mezmurlar, ilahiler, ruhsal ezgiler söyleyin; yürekten Rab’be ezgiler, mezmurlar okuyun; durmadan, her şey için Rabbimiz İsa Mesih’in adıyla Baba Tanrı’ya şükredin; ). Ruh’la dolu olduğumuz ilk önce dilimizde kendisini gösteriyor. Dilimizden Tanrı’ya övgüler, şükranlar, mezmurlar, ilahiler, ruhsal ezgiler yükseliyor; her şey için durmadan Babamız’a şükrediyoruz. Ruh’la dolu olduğumuzda Dedikodu, iftira, acılık ve öfke ruhunun yerini şükür ve övgü ruhu alır. Ateşli bir dille Rab’bi ilan ederiz.

İlk şehit İstefanos böyleydi. Yahudi din bilgilerine ateşli bir dille konuşmuştu.

Öyle ki, Elç. 6:10’da
“İstefanos’un konuşmasındaki bilgeliğe ve Ruh’a karşı koyamadılar.” diyor.

İstefanos ta İbrahim’den başlayıp bütün Eski Antlaşma’yı özetleyip İsa Mesih’in çarmıha gerilmesine kadar Ruh’un doluluğunda onlara müthiş bir Müjde vaazı verdi. Bu sözleri işitince öfkelendiler. Çünkü İstefanos’un ateşli bir dille Ruh doluluğunda konuşmasıyla Tanrı onların günahlarını ortaya çıkardı ve onları ilzam etti. Şehit olurken İsa Mesih’i Tanrı’nın sağında dururken gördü ve kendisini öldürenler için dua etti: “Ya Rab, bu günahı onlara yükleme!” dedi. Tıpkı Rab’bi gibi o da kendisine zulmedenler için iyilik diledi. Dili ölüm anında bile Ruh’un ateşine sahipti.
Efesliler 5:18’den sonraki ayetlerin tümü Ruh’la dolu insanların karakteristik özellikleridir. Tanrı’ya şükredip övgüler yükseltmekle başlar, kilisede ve evde birbirimize bağlı olmakla, yani karı koca, çocuklar ve anne baba, efendi ve köle arasındaki ilişkilerle devam edere ve 6. bölümdeki İblis’in hilelerine karşı durabilmek ve ruhsal savaş yapabilme konusuna kadar uzanır.

Özetleyecek olursak Ruh’la dolu değilsek, Tanrı’yı olması gerektiği gibi yüceltemeyiz. Ruh’la dolu değilsek, Tanrı’nın istediği karı koca olamayız. Ruh’la dolu değilsek, çocuklarımızı doğru yetiştiremeyiz. Çalışma yerimizdeki ilişkilerimizde Mesih’i yansıtamayız. Ruh’la dolu değilsek, İblis’in hilelerine karşı duramayız. Yani zaferli Hristiyan yürüyüşünün ve güçlü bir tanıklığın sırrı Kutsal Ruh’la sürekli dolu dolmaktır.Hristiyan yaşamımızda her şey sürekli Ruh’la dolu olmaya bağlıdır. Rab’bin işinde verimli olmak için Kutsal Ruh’la doluyoruz, kurallara göre değil, Ruh’un yönlendirişine ve Ruh’un sağladığı özgürlüğe göre hizmet etmek için! İsa Mesih’in yolu buydu!

Rab İsa’nın kendisi Kutsal Ruh’tan olmasına rağmen, yeryüzünde insan benzeyişinde tezahür ettiği yıllar boyunca her zaman Kutsal Ruh’la dolmayı amaçladı ve tüm yüreğiyle bunu aradı. Çölde geçirdiği 40 günün sonunda Kutsal Ruh’la dolu olarak ayrıldı ve her zaman Baba’nın yüzünü arayarak Ruh’la doluyordu. Bunu bir kerelik bir olay değil, tekrar eden bir süreç olarak gördü. O insanlara ya da şartlara göre değil, Ruh’un yönlendirişine, özgürlüğüne uyarak hizmet etti. Bu nedenle her şeyi her zaman doğru yaptı. Böylece Baba’nın sözünü dinlediği ve Baba’nın hoşnut olduğu Oğul olduğuna tanıklık edildi. Çünkü Baba’ya itaat etmek, her kurbandan iyidir.

Yeryüzündeki görevi bitip de göğe alınınca yeryüzünde bıraktığı öğrencilerine önce Kutsal Ruh’la dolmayı, yücelerden gelen güçle kuşatılmalarını söyledi. Rab dirilmiş ve göğe alınmıştı, bu iyi haberi söylemek için 10 gün beklemeye gerek var mıydı? Evet, çünkü Rab’bin işi Kutsal Ruh doluluğuyla yapılmalıydı. Bu nedenle hizmet etmeye başlamadan ve bir kilise olmadan önce Kutsal Ruh’la dolmalıydılar.

Şimdi biz Rab’bin kilisesi olarak ilk kardeşlerimiz gibi Kutsal Ruh’la doluluğu aramamız gerek. Ama bunun için önce nasıl bir yüreğimiz olmalı?

Rab, Yuhanna 7. bölümde
“Bir kimse susamışsa bana gelsin, içsin” dedi. Susamış olanlar Rab’den içiyor.

Yeremya 29:13’te
“Bütün yüreğinizle arayınca beni bulacaksınız” diyor.

İbraniler 11:6’da
“Tanrı’ya yaklaşan, O’nun var olduğuna ve kendisini arayanları ödüllendireceğine iman etmelidir.” diyor.

Tanrı kendisini arayanları ödüllendiriyor. Neden böyledir? Çünkü sadece tüm yüreğimizle Tanrı’yı aradığımızda, O’nunla ilişkimizin dünyadaki en önemli şey olduğunu göstermiş oluruz.

Şöyle bir şey hayal edelim. İsa’nın göğe alınmasından sonra yücelerden gelen güçle kuşanmak için yukarı odada dua eden öğrencilerden biri beklemekten yorulduğunu söyleyip dokuzuncu gün odadan çıkıyor. Diğerlerine artık beklemekten vazgeçtiğini söylüyor. Halbuki bir gün daha bekleseydi, Kutsal Ruh’la dolacak, yücelerden gelen güçle kuşanacak ve aradığı cevabı bulacaktı. Sonradan olayın gerçekleştiğini duyunca ne büyük bir hayal kırıklığı içine düşecektir..Böyle bir kişi Rab’be susamamış, tüm yüreğiyle O’nu aramamış bir kişi olarak ödülünü alamadan fırsatı kaçırmış olur.

Bu yüzden Rab’bin Ruhu’yla dolu olmaya açıkmış ve susamış bir yürk tutumumuz olsun ki ödülümüzü alalım. Her şeyden çok Rab’bi arzuladığımızda, birinci yeri her zaman Rab’be verip kendimizi inkar ettikçe O’nu tüm yüreğimizle arıyoruz.

Yüreğimizi pek çok odası olan bir eve benzetecek olsak, eğer odaların sadece birinde ışık yanıyorsa, o evde ışık var diyebiliriz, ama tüm odalarda ışık olsa o ev ışıl ışıl parlıyor deriz…Kutsal Ruh’la dolu yaşamak buna benzer, Mesih’in içimizde yaşamı ışık saçar. Gerek sözde gerek eylemde insanların gözü önünde Rab’bin ışığı parlar. Hayatımızın her alanını Rab’ne vererek kendimizi inkar ettiğimiz oranda Rab’bin lütfuyla bunu başaracağız. Ruh’la dolarak bize şimdi yapılması imkansız gelen pek çok şeyi tereyağından kıl çeker gibi başardığımızı görürüz. Örneğini bir kardeşi bağışlamakta zorlanıyorsak Ruh’la dolu olduğumuzda bunu kolayca yapabiliriz. Ya da belirli bir kaygı bizi düşüncede tutsak ediyorsa, gelecek korkumuz varsa Ruh’la dolu olduğumuzda bu korkuları üzerimizden atabiliriz. O yüzden bize teşviğim Rab’bin özgürlük veren Ruhu’nu içimizde dolu olmasıdır. O’na acıkıp susayalım, o zaman hayatlarımızda Mesih açıkça yücelecek ve biz de rahat edeceğiz.Mesih’in sözünü ettiği kolay boyunduruk, hafif yük ve rahatlık Ruh doluluğundadır. Rab bizleri uyandırsın.

Dirisu Kilisesi

Alper Özharar