Rab Yüreğe Bakar
22 Ocak 2017
1.Sa. 16:7
“RAB insanın gördüğü gibi görmez; insan dış görünüşe, RAB ise yüreğe bakar.”
Rab’bin bu sözü insanlar için temel bir öğretidir. Ve Rab’le ilişkimizde asla aklımızdan çıkarmamız gereken bir ilkedir. Bizim için bir rehber ayettir. Rab yüreğe bakar.
Yer 17:10
“Ben RAB, herkesi davranışlarına, Yaptıklarının sonucuna göre ödüllendirmek için Yüreği yoklar, düşünceyi denerim.”
Rab’bin yüreğe bakmasına geçmeden once Rab’bin dış görünüşe bakmaması ne demek olduğunu inceleyelim. Dış görünüş dediğimiz zaman iki türlü anlam var. Birinci anlam tip, biçim, boy, pos, duruş, kilo, renk vs. gibi bedensel niteliklerdir. Yani TAnrı hiçbir şekilde bir insanın bedensel durumuna bakmaz, bedensel durumuna gore kayırmaz, özel bir önem vermez. Örneğin okuduğumuz ayetin ilk kısmında “RAB Samuel’e, “Onun yakışıklı ve uzun boylu olduğuna bakma” dedi”. Saul’dan bahsediyordu. Saul’un uzun boylu ve yakışlı olmasına bakmadı ve onu reddetti. Kuşkusuz Saul’un görünümü insanlar için cazipti, onun boylu poslu güçlü kuvvetli yakışlı biri olmasını bir krala yakıştırdılar. Ancak Tanrı onu kabul etmedi..Tanrı onun yerine yüreğe bakarak daha çelimsiz, kısa boylu Davut’u kral olarak seçti.
Dış dediğimizde ayrıca dışta yapılan hareketler, yapılan işler, davranışlardır. Yani dinsel ya da ahlaki işler, ibadetler vs. vermektir. Sadece dışa gore bakmak yetersizdir..Çünkü bunlar gizlide olanı bize göstermez.Bununla ilgili olarak Rab İsa şöyle dedi:
Mat 23:27-28
“Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz. Dıştan insanlara doğru görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz.”
Ferisiler ve din bilginleri dıştan insanlara güzel ve doğru görünen sözde dindar davranışlar yapıyorlardı. yaptıkları işler Tanrı’ya makbul gibi görünüyor ve insanlara cazip geliyordu. Onları Tanrı’nın yüksek bir önem ve mevki verdiği özel insanlar saydılar. Ancak Tanrı bunların ikiyüzlülüğünü ortaya çıkardı.
“RAB insanın gördüğü gibi görmez; insan dış görünüşe, RAB ise yüreğe bakar.”
Bizim için önemli olan Rab’bin düşüncesi ve Rab’den alacağımız ödüldür. Ferisiler ve dış görünüşlerine güvenen insanlar ödüllerini almışlardır..Rab İsa Ferisiler için böyle söylüyor, “onlar ödüllerini almışlardır.” Aldıkları bu ödül nedir, insanların övgüsüdür. Bundan başka ödülleri yoktur. Onların ödülü insandandır, çünkü insanlar dış görünüşe bakarlar. Ancak Tanrı’dan ödül almayacaklardır.
Bu nedenle Rab’bin kendisine yaklaştırdığı insanlarda ilk yaptığı iş yüreklerini değiştirmektir. Rab yüreklerde işliyor ve dış görüntüyü, dışsal davranışları, insanın yiğitliğini, kıvrak zekası, çok eğitimli olması, kendiyle övünmesini bileklerinin gücünü reddediyor. İnsanlar dünyada bunlara değer veriyor ve böyleleri kral olarak seçiyorlar. Ancak Tanrı bunlardan etkilenmiyor.. Ne atın gücünden zevk alır, Ne de insanın yiğitliğinden hoşlanır.
Bunu kabul etmemiz gerekiyor..Bütün Tanrı adamlarında Rab böyle çalışıyor.Örneğin Musa hakkında ne düşünüyorsunuz? Musa dediğimizde aklımıza onun karakteriyle ilgili ilk gelen şeylerden biri ne olabilir?
Sayılar 12:3
Musa yeryüzünde yaşayan herkesten daha alçakgönüllüydü.
Rab’bin sözünde açıkça Musa’nın yeryüzünde o dönemde yaşayan en alçakgönüllü insan olduğunu sylüyor.. Bu elbette doğrudur. Rab onunla ilgişli Harun ve Miryam’e Musa için şöyle diyor:
Say. 12:6-8
RAB onlara seslendi: “Sözlerime kulak verin: Eğer aranızda bir peygamber varsa, Ben RAB görümde kendimi ona tanıtır, Onunla düşte konuşurum. Ama kulum Musa öyle değildir. O bütün evimde sadıktır. Onunla bilmecelerle değil, Açıkça, yüzyüze konuşurum. O RAB’bin suretini görüyor.
Gerçekten de o dönemde Musa’dan daha alçakgönüllü biri olsaydı, Rab Musa’yla değil o kişiyle yüzyüze konuşurdu. Demek ki Musa’nın alçakgönüllüğü Rab tarafından tescillenmiştir. Ancak sizce Musa her zaman böyle miydi?
Elçilerin İşleri kitabında Musa’nın ilk yıllarını anlatıyor:
Elç.İşl. 7:20
“O sırada, son derece güzel bir çocuk olan Musa doğdu. Musa, üç ay babasının evinde beslendikten sonra açıkta bırakıldı. Firavunun kızı onu bulup evlat edindi ve kendi oğlu olarak yetiştirdi. Musa, Mısırlılar’ın bütün bilim dallarında eğitildi. Gerek sözde, gerek eylemde güçlü biri oldu. “Kırk yaşını doldurunca Musa’nın yüreğinde öz kardeşleri İsrailoğulları’nın durumunu yakından görme arzusu doğdu. Onlardan birine haksızlık edildiğini gören Musa, onu savundu. Haksızlığı yapan Mısırlı’yı öldürerek ezilenin öcünü aldı. ‘Kardeşlerim Tanrı’nın benim aracılığımla kendilerini kurtaracağını anlarlar’ diye düşünüyordu. Ama onlar bunu anlamadılar.
Musa ile ilgili bu ayetlerden pek çok öğrenebiliyoruz: Son derece güzel bir çocuk olarak doğdu. Firavunun kızı tarafından evlat edinildi, son derece zengin bir ailenin çocuğu oldu. Mısır o dönemin süpergücüydü ve her alanda ileriydi. Mısırlılar’ın tüm bilim dallarında eğitildi, sözde ve eylemde güçlü biri oldu. Kendine güvenen, gülü kuvvetli bir eylem adamıydı. Ve bu niteliklerini kullanarak halkını kurtarmak istedi. Haksızlıklara karşıydı. Haksızı savunmak adına bir Msırlı’yı öldürdü, halkını kölelikten kurtarmak istiyordu. Ve Mısırlı’yı öldürdükten sonra halkı kurtarmak için TAnrı’nın onu kullanacağını düşündü. Çünkü dış görünüş, zenginlik, bilgi, hitabet, nezaket, kas gücü bakımından son derece ileriydi. halkın bunu anlamasını bekledi.. Evet, Tanrı onu kullanacaktı ama önce onu alçaltması gerekiyordu. Bu yüzden onu 40 yıl boyunca çölde terbiye etti. Aradan 40 yıl geçti ve Rab Musa’yı halkını kurtarmaya gönderdi.
Mısır’dan Çıkış 4:10
Musa RAB’be, “Aman, ya Rab!” dedi, “Ben kulun ne geçmişte, ne de benimle konuşmaya başladığından bu yana iyi bir konuşmacı oldum. Çünkü dili ağır, tutuk biriyim.”
Musa’nın ne dediğini duyuyor musunuz? Musa geçmişte bile iyi bir konuşmacı olmadığını söylüyor. Rab Musa’da öyle alçaltıcı bir iş yaptı ki: geçmişte sözde güçlü biri olduğunu bile unutmuştur. Çünkü çölde bütün o becerilerini yitirdi, sanki hiç eğitim almamış, öğrenim görmemiş biri haline geldi. Bir zamanlar halkını kendi bileğiyle, savaşarak kurtarmayı düşünmüştü ama şimdi tüm bunları unutmuş bir duruma gelmiş. Tam anlamıyla benliği çarmıha gerilmiş ve eski adam ölmüştü..Musa kendisini unutmuştu. İşte bu düzeye geldiğinde Rab harekete geçerek onu kendi hizmetine çağırdı. Musa, onun bütün evinde sadık bir hizmetkar oldu.
Tanrı insanı gücünün zirvesinde değil, güçsüzlüğünün zirvesinde kullanıyor.
Şimdi İbrahim’e bakalım. İbrahim’in yaşamında Tanrı’nın onun bedensel olarak güçsüzleştiği döneminde nasıl çalıştığını biliyoruz.
Yar. 16:16
Hacer İsmail’i doğurduğunda, Avram seksen altı yaşındaydı.
Bu bölümün son ayeti, Sonraki bölüme geçtiğimizde ilk ayete bakalım.
Yaradılış 17:1
… Avram doksan dokuz yaşındayken RAB ona görünerek, “Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’yım” dedi, “Benim yolumda yürü, kusursuz ol.
Diye başladıktan sonra ona gelecek yıl bir oğlu olacağını duyurdu. Aradan 13 yıl geçmişti.
Yaradılış 17:17
İbrahim yüzüstü yere kapandı ve güldü. İçinden, “Yüz yaşında bir adam çocuk sahibi olabilir mi?” dedi.
Tanrı İbrahim’in bedeni artık ölüden farksız olana dek, yani 99 yaşına gelene dek 13 yıl bekledi. Öyle ki İsmail’in aksine İshak vaat ile doğsun. Böylece Tanrı’nın mucizesiyle İshak doğdu. İsmail İbrahim’in gücüyle doğdu ama İshak doğal olmayan Tanrısal güç sayesinde dünyaya geldi. Tanrı, doğal yolla doğan ve vaat çocuğu olmayan İsmail’i reddetti. Vaat yoluyla ve doğa üstü olarak doğan İshak’I seçti. İshak’I kurban olarak istedi. 13 yılın ardından gelen ikinci çocuk, yani vaat çocuğu Tanrı’nın istemini açığa çıkardı. İlk çocuk ise günümüze dek gelen sorunların ilk adımı oldu.
Yaradılış 17:9
Tanrı İbrahim’e, “Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız” dedi, “Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek. Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak.
Eski Antlaşma’da kurban, Mısır’dan çıkış, Kızıldeniz’in yarılması vs. gibi olayların bizim için ruhsal simgesi vardır. Peki sünnetin anlamı nedir?
Koloseliler 2:11
Ayrıca Mesih’in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde bedenin benliğinden soyunarak elle yapılmayan sünnetle O’nda sünnet edildiniz.
O halde Bedenin benliğinden soyunmak için Kutsal Ruh tarafından yürekte sünnet ediliyoruz. Böylece kendi benliğimizdeki gücü reddederek Tanrı’nın istediği gibi O’na bağımlı bir yaşama kavuşuyoruz. Tövbe ederek Tanrı’nın ürünü verecek yeni bir yüreğe kavuşuyoruz. Kutsal Ruh, sadeec sünnet edilmiş bir yürekte yaşıyor. Ve bu Tanrı’ya ait olduğumuzun işareti olarak bizi mühürlüyor. Rab’bin bize verdiği yeni yürekle kurban yaşamı sürdükçe Rab onurlandırılacak ve O bizi bereketleyip kendisini daha da tanıtacaktır.
Elçi Pavlus, bu gerçeği deneyim eden bir TAnrı adamı olarak alçaltıldı, çok güçsüz kılındı ama Rab onu çok güçlendirdi. Benliğne ölerek kendisini unuttu ve Tanrı’nın gücü onda işledi. Benliğinde iyi bir şey olmadığını bildiği için kendisini TAnrı’ya sunuyordu. Ne zaman güçsüzse, o zaman güçlü olduğunu anlamıştı. Tanrı’nın gücünün güçsüzlükte tamamlandığı sırrını öğrenmişti. O yüzden güçsüz düştüğünde seviniyordu. İman yaşamında odak noktamız bu olmalıdır. Hepimiz denemelerden, zorluklardan, güçlüklerden geçiyoruz. Ancak Tanrı bütün bunları bizi terbiye etmek, benliğimizin gücünü kırmak, kendimize güveni yok etmek, bizi güçsüzleştirmek için kullanıyor.
Tanrı’nın sözünde imanlıların unuttuğu bir öğüt var kardeşler..Gerçekten de düşündüğüm de bizler de bu öğüdü sık sık unutuyoruz. Ben bu öğüdü hatırlatarak bitirmek istiyorum:
İbraniler 12:5-6’da
Size oğullar diye seslenen şu öğüdü de unuttunuz: “Oğlum, Rab’bin terbiye edişini hafife alma, Rab seni azarlayınca cesaretini yitirme. Çünkü Rab sevdiğini terbiye eder, Oğulluğa kabul ettiği herkesi cezalandırır.”
Ne zaman güçsüz hissedersek, sabırla yılmayalım, benlikte güçsüz düştüğümüzde umudumuzu yitirmeyip tam tersine umutla dolalım, çünkü çünkü o zaman bir alçalma ve güçsüz kılınma sürecine giriyoruz demektir..Rab mutlaka bundan iyi bir şey çıkarıp bizi bereketleyecek. Bu öğüdü hiç unutmayalım.
Dirisu Kilisesi
Alper Özharar
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!