Tanrı’nın Daveti

09.02.2020

Kardeşler, yüreği kederli birinin durumunu bilir misiniz? Sürekli arzu ettiği, keder duyduğu bir konu varsa, rahat edemez ve hep o konu üzerinde düşünür, taşınır, plan yapar, harekete geçer. Tanrı’nın yüreğinden kopup gelen bir feryat var. Ve bu feryat her gün bizim yüreğimizde hiç durmadan çınlayıp duruyor. Bu feryat şudur: “Benim varlığım, huzurum olmaksızın niçin tatmin olmaktasınız; benimle yakın ve içten bir ilişki varken neden benden uzaksınız?

Yakup 4:8’de tüm insanlığa yapılan en büyük davet vardır: “Tanrı’ya yaklaşın, O da size yaklaşacaktır.” Bir an bunu düşünelim: Evrenin, yeryüzünün, içinde yaşayan her şeyin, meleklerin vs. yaratıcısı bizim varlığımızı talep ediyor ve bizimle yakın ve içte bir ilişki kurmayı arzuluyor. Bu Tanrı’nın değişmeyen arzusudur. Davet eden kendisidir ve çocuklarının O’nu tanımasını ister.İnsan günah düştüğünden beri bu yakın ilişkiye giden yolu açmak binlerce yıla ve hem insanlığın hem de Tanrı’nın ödediği büyük bedellere mal oldu.

Adem Rab’bi açıkça tanıyordu; ama günahtan ötürü veya itaatsizlik yüzünden Tanrı’nın yüceliğinden uzaklaştı ve onun yazgısını tüm insanlar paylaştı. Herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı. O’nun yüceliğinden yoksun kalmak, O’nunla olması gerektiği gibi bir ilişki kuramamamız demektir. Artık insanlar Adem’in Tanrı’yı ilk başta gördüğü gibi göremez ve tanıyamaz oldular. O’na yaklaşmaktan acizdik.

Yer 30:21’de Kim canı pahasına yaklaşabilir bana? diyor RAB

Gene Yas.4:24’te “Tanrınız RAB yakıp yok eden bir ateştir; kıskanç bir Tanrı’dır.”

Görüyoruz ki, Günahkar, tövbe edip lütuf bulmamış bir canın Tanrı’ya yaklaşması olanaksızdır. İnsan Tanrı’ya yaklaştığını sanabilir, ama O’nu olduğu gibi gören kişiler durumlarının ne korkunç olduğunu fark ediyorlar. Örneğin Yeşaya görkemli Rab’bi bir görümde tahtıhda gördüğü zaman “Vay başıma! Mahvoldum” dedim, “Çünkü dudakları kirli bir adamım, dudakları kirli bir halkın arasında yaşıyorum. Buna karşın Kral’ı, Her Şeye Egemen RAB’bi gözlerimle gördüm’ dedi. İşte Tanrımızın kutsallığı önünde günahlı insanın durumu budur.

Buna karşın Babamız büyük bir tutkuyla ve şefkatle bizi bu korkunç ayrılıktan kurtarmak istedi. Bunun için sevgili Oğlu İsa’yı gönderdi. Rab İsa başlangıçtan beri Baba ile birlikteydi. Tanrı İsa’yı Rab olarak kabul ettiğimizde bizi karanlıktan özgürlüğe kavuşturmak amacıyla günahın cezasının bedelini ödesin diye insan oldu. Ve artık İsa Mesih’le birlikte O’nu her bakımdan tanımamız için kapı açılmıştır.

Rab herkesi, ama herkesi Oğlu’nun kanının kefaretiyle kurtulmaya davet ediyor. İnsanlar arasında ayrım yapmıyor. Mısır’dan Çıkış’ta son belayı hatırlıyor musunuz. Rab Mısır’ın üzerinden geçti ve Mısır’da doğan ilk çocukların canını aldı. Ancak kapısının üzerinde ve yanlarına kurban kanı sürülmüş olan evlerin üzerinden geçip gitti ve evin içinde kim var diye bakmadı. Evde kim varsa ölümden kurtuldu.

Gene çölde İsrailliler’i yılanlar soktuğunda Musa tunç bir yılan yaptı ve her kim o yılana bakarsa yaşadı.

İsa Mesih verdiği benzetmede bir kralın oğlu için şölen yaptığını ve davetliler gelmediği zaman kör topal kimi bulursanız çağırın dediğini okuyoruz.

Yani Kutsal Kitap bize Tanrı’nın kurtaracağı insanlar arasında belli nitelikler, iyi, kötü, eğitimli, eğitimsiz, yoksul, zengin vs. gibi özellikler aramadığını, bütün insanları davet ettiğini görüyoruz. Eğer bir ayrım yapmış olsaydı vah halimize. Tek koşul imandır. Tanrı’nın sözüne inanmak ve uygulamaktır. İman edersek Tanrı’nın yüceliğini görürüz. Bu müthiş bir şeydir. Bu nedenle bu daveti her insana verilmiş bir haktır. Bu daveti insanlar işitmelidir. Tanrımız davet eden ve ilişki kurmak isteyen bir Rabdir.

Ve Tanrı davet etme kültürünü ve yakın ve içten ilişki kurma tutkusunu halkına aşılamak istiyor. Tanrımız önce kendisiyle ve sonra da birbirimizle canlı ve sıcak bir ilişki ve iletişim kurmamızı istiyor. Tanrı her yeniden doğan çocuğunun O’nu derinden ve yakın bir şekilde tanımasını arzu eder! Bu bizi heyecanlandırmalıdır! Bizler yüreği çocukları için sızlayan Babamız yaşayan Tanrı’ya hizmet ediyoruz. O karşılıklı iletişimi arzular. Pavlus Korint’te imanlılara şöyle demiştir. 1Koritliler 12:2-3 “Biliyorsunuz, putperestken şöyle ya da böyle saptırılıp dilsiz putlara tapmaya yöneltilmiştiniz.”

Burada Pavlus gerçek Tanrı ile putlar arasındaki ana farklılıklardan birine işaret eder. Putlar dilsizdir, halbuki yaşayan Tanrı konuşur ve bizim dikkatimizi çeker.

Kutsal Kitap’ta Tanrı’nın insanlarla nasıl dikkatini çektiğine ve insanların nasıl tepki gösterdiğine dair bazı örnekler var. O zaman birinci olarak Tanrı’nın Musa’ya nasıl konuştuğuna bir bakalım:

Çıkış 3:1- 4 “Musa kayınbabası Midyanlı Kâhin Yitro’nun sürüsünü güdüyordu. Sürüyü çölün batısına sürdü ve Tanrı Dağı’na, Horev’e vardı.

Çıkış 3:2 RAB’bin meleği bir çalıdan yükselen alevlerin içinde ona göründü. Musa baktı, çalı yanıyor, ama tükenmiyor.

Çıkış 3:3 “Çok garip” diye düşündü, “Gidip bir bakayım, çalı neden tükenmiyor!”

Çıkış 3:4 RAB Tanrı Musa’nın yaklaştığını görünce, çalının içinden, “Musa, Musa!” diye seslendi. Musa, “Buyur!” diye yanıtladı.

Burada Musa kayınbabasının sürüsünü giderken baktı ve RAB yanan ama tükenmeyen bir çalıdan yükselen alevlerin içinden ona göründü. Yani Musa’nın dikkatini çekti ve Musa gördüğü varlığa uygun karşılık verdi, “Gidip bir bakayım” dedi. Ve RAB Tanrı Musa’nın yaklaştığını görünce “Musa!” diye seslendi. Musa uygun bir karşılık vermeseydi, aleve yaklaşmasaydı RAB uzaktan ona seslenecek miydi? Bence seslenmezdi.Tanrı Musa’ya koyunları ağıla koyduktan sonra nispeten daha rahat bir zamanında görünmedi. Aslında Musa için uygun olmayan bir zamanda göründü. Musa ”Sürüden uzaklaşırsam koyunlar her tarafa dağılabilir, sürüyü toplamak saatlerimi alacak” diye düşünebilir ve çalıya hiç yaklaşmayabilirdi, ama o zaman Rab ona konuşmazdı.

Şimdi de 2. örnek olarak samuel’e bir bakalım. 1Samuel 3. bölümdeki o hikayeyi hepimiz biliyoruz. Annesi tarafından RAB’be adanan Samuel bir gece yatağına uzandığında RAB ona Samuel, Samuel diye sesleniyor, Samuel kahin Eli’nin kendisini çağırdığını düşünerek onun yanına gider ve bu olay üç kez tekrarlanır! Ve en sonunda kahin Eli’nin öğüdüyle Samuel, “Konuş kulun dinliyor” deyince RAB kendisini tanıttı ve gelecekle ilgili bilgi verdi. Tanrı farklı bir şey yapabilirdi, “Samuel boşuna yorulma, seninle konuşmak isteyen Eli değil, Ben RAB’bim” diyebilirdi. Ancak Samuel uygun bir karşılık vermeliydi ve bunun yolunu kahin Eli’den öğrendi. “Buyur, kulun dinliyor” dedi. Tanrımız dikkatimizi çeker, ama konuşmak için bizim yüreğimiz hazır olmalı ve uygun bir karşılık vermeye istekli olmalıyız. Tanrı’yı aramakta, O’na yaklaşmakta ve dinlemekte arzulu ve gayretli olmalıyız. Tanrı dikkatimizi çektiğinde fırsat kaçırmak kederli bir olaydır. Tanrı’nın bu yöntemini Yeni Antlaşma’da da görüyoruz.

Üçüncü örnek olarak İsa Mesih’i vermek istiyorum.İsa beş bin kişiyi beş ekmek ve iki balıkla doyurduktan sonra öğrencilerinin kayığa binip karşı yakaya geçmesini istedi. O da dua etmek için dağa çıktı. Sonrasını Markos 6:47-48’den okuyalım: Akşam olduğunda, tekne gölün ortasına varmıştı. Yalnız başına karada kalan İsa, öğrencilerinin kürek çekmekte çok zorlandıklarını gördü. Çünkü rüzgar onlara karşı esiyordu. Sabaha karşı İsa, gölün üstünde yürüyerek onlara yaklaştı. Yanlarından geçip gidecekti.

Buradaki “Yanlarından geçip gidecekti” ifadesine dikkat edelim. Buna daha önce dikkat etmiş miydiniz? Yani İsa, öğrencilerin durumunu, dalgalarda kürek çekmekte zorlandıklarını görmesine ve onlara yaklaşmasına rağmen “yanlarından geçip gitme niyetindeydi.” Ama İsa’yı görünce bağrıştılar ve İsa onlara “Cesur olun, korkmayın” diye seslendi. Matta İncili’nde Petrus’un da İsa’nın buyruğu üzerine tekneden indiğini ve ona doğru yürüdüğünü okuyoruz. Sonra İsa tekneye binip onlara katılınca fırtına dindi.

Yani burada İsa’ya bağrışıp seslenmeseydi, O yürümeye devam edecekti. Onlara yakın bir noktadan geçip önce dikkatlerini çekti ve yakınlarda olduğunu onlara gösterdi ve kendisini çağırmalarını bekledi. Aksi halde onlarla zorla gitmeye çalışmayacaktı.

Bu örneklerden de gördüğümüz gibi Tanrı dikkatimizi çekerek bize doğru bir adım atıyor ve O’na uygun karşılığı verip O’nu çağırırsak ve O’na yaklaşırsak bize daha çok yaklaşacaktır. O’na uygun karşılık vermediğimiz zaman zorla içeri girmeyecek. Yani Rab bizim O’na acıkmamızı, O’na yaklaşmamızı, O’nu aramamızı ister. O’na yakarmamızı ister. Çünkü O zaman O’nun yüreğimize fısıldadığını ve bize açıkça konuştuğunu duyacağız.

Sevgili kardeşler, bugünkü teşviğim budur.

Tanrımız’ın sevgili dolu yüreğinden akıp gelen tutkulu bir arzu bizimle derinden ilişki kurmak ve bize konuşmaktır. Tanrı halkına konuşur ve onları yönlendirmek ister. Eğer Tanrı bugün dikkatimizi çekiyorsa, bize bazı işaretler veriyorsa ki her zaman bunu yapıyor, o zaman O’na doğru bir adım atıp uygun bir karşılık verelim. O zaman “Tanrı’ya yaklaşın; O da size yaklaşacaktır” vaadinin ne kadar doğru olduğunu deneyim edeceğiz. Çünkü Tanrı’nın sözünde bunu vaat etmektedir.

Bazı teşvik ayetleri:
Mez.73:28 Bedenim ve yüreğim tükenebilir, Ama Tanrı yüreğimde güç, Bana düşen paydır sonsuza dek. Kuşkusuz yok olacak senden uzak duranlar, Ortadan kaldıracaksın sana vefasızlık edenleri. Ama benim için en iyisi Tanrı’ya yakın olmaktır. Ondan uzak duranlar yok olacak, ama O’na yaklaşanlar merhamet bulacaktır.

Yeşaya 25:6-9 Her Şeye Egemen RAB bu dağda Bütün uluslara yağlı yemeklerin Ve dinlendirilmiş seçkin şarapların sunulduğu Zengin bir şölen verecek. Bütün halkların üzerindeki örtüyü, Bütün ulusların üzerine örülmüş olan örtüyü Bu dağda kaldıracak. Ölümü sonsuza dek yutacak. Egemen RAB bütün yüzlerden gözyaşlarını silecek. Halkının utancını bütün yeryüzünden kaldıracak. Çünkü RAB böyle diyor. O gün diyecekler ki, “İşte Tanrımız budur; O’na umut bağlamıştık, bizi kurtardı, RAB O’dur, O’na umut bağlamıştık, O’nun kurtarışıyla sevinip coşalım.”

Rab’bin davetini kabul edin, O sizin dikkatinizi çekiyor.

Rab’be yaklaşın, O sizin dikkatinizi çekmek istiyor.

Sevdiklerimizin dikkatini çekmek isteriz. Tanrı da bizi sevdiği için böyle yapıyor, çünkü bizi bereketlemek istiyor.