Rab’bin Halkına Olan Sevgisi

22 04 2012

Beş yıl önce Elçilerin İşlerini öğretirken Rab bu halk için yüreğime bir yük koydu. Beş yıl boyunca her gün Türkiye için dua ettim. Nihayet buraya gelme fırsatı bulduk ve on haftadır Türkiye’deyiz. Bu süre boyunca, Rab’bin bereketini dökmesi için hep Türkiye için dua ettik. Rab Türkiye’ye bereketini dökmek istiyor. Rab’bin egemenliğine pek çok kişinin geçeceğine ben inanıyorum.

Bugün Beytanya’lı Meryem’in hikâyesini anlatacağız. Birçoğumuz bu hikâyeyi biliyoruz. Bu hikâye Rab’be kökten bağlılığın bir simgesidir.

Luka 10:28-38
İsa, öğrencileriyle birlikte yola devam edip bir köye girdi. Marta adında bir kadın İsa’yı evinde konuk etti.Marta’nın Meryem adındaki kız kardeşi, Rab’bin ayakları dibine oturmuş O’nun konuşmasını dinliyordu.Marta ise işlerinin çokluğundan ötürü telaş içindeydi. İsa’nın yanına gelerek, “Ya Rab” dedi, “Kardeşimin beni hizmet işlerinde yalnız bırakmasına aldırmıyor musun? Ona söyle de bana yardım etsin.” Rab ona şu karşılığı verdi: “Marta, Marta, sen çok şey için kaygılanıp telaşlanıyorsun. Oysa gerekli olan tek bir şey vardır. Meryem iyi olanı seçti ve bu kendisinden alınmayacak.”

İsa bu sıralarda zaten oldukça popülerdi. Hastalara ve cüzzamlılara şifa vermişti. Beş bin kişiyi doyurmuştu. Şimdi de Beytanya’ya gitmişti. İsa yolculuk ederken çevresinde hep kalabalıklar olurdu. Bu nedenle O’nunla beraber gelen birçoklarının Marta’nın evine hücum ettiğini tahmin edebilirsiniz. Rab bizim evimize ziyarete gelse biz de ona hizmet etmek isterdik. Marta doğal olarak bizim de yapmak isteyeceğimizi yaptı. Ne var ki Marta evin içinde koşuştururken Meryem Rab’bin ayağının dibindeydi. Marta bu haldeyken Meryem’i görünce tabi ki mutlu olmamıştır. Marta’nın içinde bulunduğu durumu anlayabiliriz.

Rab’bin Marta’ya verdiği cevabı da çok seviyorum. Öfkeli değil ama yumuşak ve alçakgönüllü. İki kere Marta demesi de ilgi çekici. Kutsal Kitap’ta buna benzer bir-iki durum daha vardır. Rab sevgi dolu terbiye verirken bir kişinin ismini iki kere üst üste söylediği görülür. Örneğin, “Simun, Simun” (Luka 22:31), “Saul, Saul” (Elçilerin İşleri 9:4) ifadelerini görüyoruz. Rab Marta’ya ‘Neden bu kadar kaygılısın?’ diye soruyor. Onu hizmet ettiği için azarlamıyor ama Marta’nın hayatındaki önemli bir konuya değiniyor: Marta kaygılı ve önceliklerini göremiyor. Meryem’i örnek göstererek ‘gerekli olan tek şey vardır’ diyor. İsa oraya sadece yüzeysel arkadaşlık, rahatlık ve yemek yemek için gelmemişti. İsa onlarla gerçek anlamda ilişki kurmak için gelmişti. İsa dünyaya sadece Kendisi için çalışacak insanlar aramaya değil aynı zamanda Kendisi ’ne dost bulmaya gelmiştir.

Kutsal Kitap okurken de böyledir. Kutsal Kitap okurken aslında Rable ilişki kuruyoruz ve bu bizden alınmayacaktır. Rab hepimize Meryem’e verdiği fırsatı vermektedir.

Şimdi de Yuhanna 11’e bakalım. Bu, İsa’nın Meryem’le bir sonraki karşılaşmasıdır. Kutsal Kitap’ta İsa ile Meryem’in üç kez karşılaştıklarını görürüz.

Yuhanna 11: 1-45 Meryem ile kız kardeşi Marta’nın köyü olan Beytanya’dan Lazar adında bir adam hastalanmıştı. Meryem, Rab’be güzel kokulu yağ sürüp saçlarıyla O’nun ayaklarını silen kadındı. Hasta Lazar ise Meryem’in kardeşiydi. İki kız kardeş İsa’ya, “Rab, sevdiğin kişi hasta” diye haber gönderdiler. İsa bunu işitince, “Bu hastalık ölümle sonuçlanmayacak; Tanrı’nın yüceliğine, Tanrı Oğlu’nun yüceltilmesine hizmet edecek” dedi. İsa Marta’yı, kız kardeşini ve Lazar’ı severdi. Bu nedenle, Lazar’ın hasta olduğunu duyunca bulunduğu yerde iki gün daha kaldıktan sonra öğrencilere, “Yahudiye’ye dönelim” dedi. (SEE 11:6)Öğrenciler, “Rabbî*” dediler, “Yahudi yetkililer demin seni taşlamaya kalkıştılar. Yine oraya mı gidiyorsun?” İsa şu karşılığı verdi: “Günün on iki saati yok mu? Gündüz yürüyen sendelemez. Çünkü bu dünyanın ışığını görür. Oysa gece yürüyen sendeler. Çünkü kendisinde ışık yoktur.” Bu sözleri söyledikten sonra, “Dostumuz Lazar uyudu” diye ekledi, “Onu uyandırmaya gidiyorum.” Öğrenciler, “Ya Rab” dediler, “Uyuduysa iyileşecektir.” İsa Lazar’ın ölümünden söz ediyordu, ama onlar olağan uykudan söz ettiğini sanmışlardı. Bunun üzerine İsa açıkça, “Lazar öldü” dedi. “İman edesiniz diye, orada bulunmadığıma sizin için seviniyorum. Şimdi onun yanına gidelim.” “İkiz” diye anılan Tomas öbür öğrencilere, “Biz de gidelim, O’nunla birlikte ölelim!” dedi. İsa Beytanya’ya yaklaşınca Lazar’ın dört gündür mezarda olduğunu öğrendi. Beytanya, Yeruşalim’e on beş ok atımı kadar uzaklıktaydı. Birçok Yahudi, kardeşlerini yitiren Marta’yla Meryem’i avutmaya gelmişti. Marta İsa’nın geldiğini duyunca O’nu karşılamaya çıktı, Meryem ise evde kaldı. Marta İsa’ya, “Ya Rab” dedi, “Burada olsaydın, kardeşim ölmezdi. Şimdi bile, Tanrı’dan ne dilersen Tanrı’nın onu sana vereceğini biliyorum.” İsa, “Kardeşin dirilecektir” dedi.Marta, “Son gün, diriliş günü onun dirileceğini biliyorum” dedi.İsa ona, “Diriliş ve yaşam Ben’im” dedi. “Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır.Yaşayan ve bana iman eden asla ölmeyecek. Buna iman ediyor musun?”Marta, “Evet, ya Rab” dedi. “Senin, dünyaya gelecek olan Tanrı’nın Oğlu Mesih* olduğuna iman ettim.”Bunu söyledikten sonra gidip kız kardeşi Meryem’i gizlice çağırdı. “Öğretmen burada, seni çağırıyor” dedi.Meryem bunu işitince hemen kalkıp İsa’nın yanına gitti.İsa henüz köye varmamıştı, hâlâ Marta’nın kendisini karşıladığı yerdeydi.Meryem’le birlikte evde bulunan ve kendisini teselli eden Yahudiler, onun hızla kalkıp dışarı çıktığını gördüler. Ağlamak için mezara gittiğini sanarak onu izlediler. Meryem İsa’nın bulunduğu yere vardı. O’nu görünce ayaklarına kapanarak, “Ya Rab” dedi, “Burada olsaydın, kardeşim ölmezdi.” Meryem’in ve onunla gelen Yahudiler’in ağladığını gören İsa’nın ruhunu hüzün kapladı, yüreği sızladı. “Onu nereye koydunuz?” diye sordu. O’na, “Ya Rab, gel gör” dediler. İsa ağladı. Yahudiler, “Bakın, onu ne kadar seviyormuş!” dediler. Ama içlerinden bazıları, “Körün gözlerini açan bu kişi, Lazar’ın ölümünü de önleyemez miydi?” dediler. İsa yine derinden hüzünlenerek mezara vardı. Mezar bir mağaraydı, girişinde de bir taş duruyordu.İsa, “Taşı çekin!” dedi. Ölenin kızkardeşi Marta, “Rab, o artık kokmuştur, öleli dört gün oldu” dedi.İsa ona, “Ben sana, ‘İman edersen Tanrı’nın yüceliğini göreceksin’ demedim mi?” dedi.Bunun üzerine taşı çektiler. İsa gözlerini gökyüzüne kaldırarak şöyle dedi: “Baba, beni işittiğin için sana şükrediyorum.Beni her zaman işittiğini biliyordum. Ama bunu, çevrede duran halk için, beni senin gönderdiğine iman etsinler diye söyledim.”Bunları söyledikten sonra yüksek sesle, “Lazar, dışarı çık!” diye bağırdı.Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü peşkirle sarılmış olarak dışarı çıktı. İsa oradakilere, “Onu çözün, bırakın gitsin” dedi. O zaman, Meryem’e gelen ve İsa’nın yaptıklarını gören Yahudiler’in birçoğu İsa’ya iman etti.

Burada Meryem ve Marta’nın kardeşi Lazar’ın ölmüş olduğunu okuyoruz. İnsanlar Rab’be Lazar’ın ölüm döşeğinde olduğunu söylemişlerdi ama haber O’na ulaşana kadar Lazar ölmüştü. Burada ilginç olan, herkes hemen gitmek gerekir diye düşünürken İsa’nın beklemesidir. İsa Lazar’ın öldüğü kesinleşince Beytanya’ya gidiyor. Rab, Lazar ölmeden de onu kurtarabilirdi, bunu biliyoruz. Ama Rab’bin bize anlatmak istediği bir şey vardı. Diriliş ve Yaşam’ın Kendisi olduğunu anlatmak istiyordu.

İsa Beytanya’ya girince Marta Rab’bi karşılamaya koştu. Marta’nın söylediklerinden sonra Rab ona “Diriliş ve Yaşam benim” dedi. Yuhanna 11’deki ana konu budur ama ben başka bir konuyu öne çıkartmak istiyorum. Marta Meryem’i çağırarak Rab’bi görmesini söylüyor. Meryem de İsa’ya koşarak onun ayaklarına kapanıyor (Kutsal Kitap’taki karşılaşmalarının hepsinde Meryem İsa’nın ayaklarının dibindedir). Meryem’in İsa’nın ayaklarının dibinde oturması öğrenmeye istekli olması, alçakgönüllülüğü ve tapınma isteğini temsil eder. Sonra Meryem de Marta’yla aynı şeyi söylüyor. Bundan sonra Yuhanna 11: 35’te Kutsal Kitap’ın en kısa ama en etkili ayetini görüyoruz.

Yuhanna 11:35 İsa ağladı.

Rab Meryem’e ve arkadaşlarına karşı derin bir yakınlık gösterdi. İsa çoğu zaman sakin, endişesiz ve insanların sorunlarının üzerinde gibi görünür ama burada halkıyla empati yapabildiğini görüyoruz. İsa’nın, halkına karşı derin bir sevgisi vardır. Rab halkına öfkeyle değil büyük bir sevgiyle bakmaktadır. Mesih İsa’nın çarmıhı Tanrı’nın sevgisinin en büyük ifadesidir. Artık Rab’bin sevgisinden bizi hiçbir şey ayıramaz. Ezgiler Ezgisi 4:9’da “Çaldın gönlümü kız kardeşim, yavuklum, Bir bakışınla, Gerdanlığının tek zinciriyle çaldın gönlümü!” demektedir. İşte Tanrı’nın bizlere karşı beslediği bu duygular bize “Ne muhteşem bir Tanrı!” dedirtir. Bizi Kendi suretinde yaratan, bizi büyük bir tutkuyla kendine çeken, bize “kardeşim” demekten utanmayan bir Tanrı!

Rab’bin meleklerinin üçte biri O’na isyan ettiklerinde O ses çıkarmadı ama insanların tümü O’na isyan ettiğinde “Hayır! Bunlar benim suretimdeki yaratıklardır” dedi ve harekete geçti. Tanrı’nın insanlarla birlikte olmak için onların arasına indiği tek din Hristiyanlık’tır.  Hristiyanlık’ ta Tanrı halkına uzak ve halkından farklı değildir. Tanrı, halkına yakındır ve biz de kendi başımıza değil ama O’nun lütfuyla kutsal olabiliriz.

İsa Mesih aracılığıyla gelen bu lütuf ve sevinç bizi dünyadaki insanların en mutlusu yapar!

Dirisu Kilisesi – Misafir Vaiz

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın