İlk ve Son Kurban

21 Ekim 2012

Sevgili kardeşler Tanrının bereketi ve esenliği hepinizin üzerinde olsun.

Bu gün Mukades kitap ışığında kurban konusuna değineceğim.

Bu günlerde ülkemizde insanlar dini görevlerini yerine getirmek için milyonlarca hayvan kesip kanını akıtıyorlar.İsanlar Allahı hoşnut edip günahlarından arınma amacıyla bunu yapıyorlar.

Şimdi kurban kesmeyi kutsal kitabımız ( Tevrat ve İncil ) ışığında inceliyelim.

Kutsal kitap ; İncil , İbraniler 10
Kutsal Yasa’da gelecek iyi şeylerin aslı yoktur, sadece gölgesi vardır. Bu nedenle Yasa, her yıl sürekli aynı kurbanları sunarak Tanrı’ya yaklaşanları asla yetkinliğe erdiremez. Erdirebilseydi, kurban sunmaya son verilmez miydi? Çünkü tapınanlar bir kez günahlarından arındıktan sonra artık günahlılık duygusu kalmazdı. Ancak o kurbanlar insanlara yıldan yıla günahlarını anımsatıyor. Çünkü boğalarla tekelerin kanı günahları ortadan kaldıramaz. Bunun için Mesih dünyaya gelirken şöyle diyor: “Kurban ve sunu istemedin, Ama bana bir beden hazırladın.Yakmalık sunudan ve günah sunusundan Hoşnut olmadın.O zaman şöyle dedim: ‘Kutsal Yazı tomarında Benim için yazıldığı gibi, Senin isteğini yapmak üzere, Ey Tanrı, işte geldim.'”Mesih ilkin, “Kurban, sunu, yakmalık sunu, günah sunusu istemedin ve bunlardan hoşnut olmadın” dedi. Oysa bunlar Yasa’nın bir gereği olarak sunulur. Sonra, “Senin isteğini yapmak üzere işte geldim” dedi. Yani ikinciyi geçerli kılmak için birinciyi ortadan kaldırıyor. Tanrı’nın bu isteği uyarınca, İsa Mesih’in bedeninin ilk ve son kez sunulmasıyla kutsal kılındık. Her kâhin her gün ayakta durup görevini yapar ve günahları asla ortadan kaldıramayan aynı kurbanları tekrar tekrar sunar. Oysa Mesih günahlar için sonsuza dek geçerli tek bir kurban sunduktan sonra Tanrı’nın sağında oturdu. O zamandan beri düşmanlarının, kendi ayaklarının altına serilmesini bekliyor. Çünkü kutsal kılınanları tek bir sunuyla sonsuza dek yetkinliğe erdirmiştir. Kutsal Ruh da bu konuda bize tanıklık ediyor. Önce diyor ki, “Rab, ‘O günlerden sonra Onlarla yapacağım antlaşma şudur: Yasalarımı yüreklerine koyacağım, Zihinlerine yazacağım’ diyor.” Sonra şunu ekliyor: “Onların günahlarını ve suçlarını artık anmayacağım.” Bunların bağışlanması durumunda artık günah için sunuya gerek yoktur. Bu nedenle, ey kardeşler, İsa’nın kanı sayesinde perdede, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır.

Kutsal Yasa’da gelecek şeylerin aslı yoktur; sadece gölgesi vardır. Musa Tanrı’nın tapınağını cadırdan yaptı. Bu çadırdan yapılan mabet iki bölümdü. Birinci bölüm kutsal ikinci bölüm en kutsal yerdi. Tanrı Ruhuyla bu çadır mabedi kutsadı ve görkemiyle bereketledi. Kâhinler yani din görevlileri bu çadıra girdiklerinde kutsanıp çıkarlaradı. Kutsal kitap bu kadar kutsanan yere Tanrının gölgesinin değdiği yeri diye işaret ediliyor. Tanrı’nın gölgesi dahi berekettir.

Bu çadırdan mabetin birinci bülümüne din görevlisi olan kahinler her gün girip dini hizmetler yaparladı. İkinçi bölüme yani en kutsal yere yılda bir kez yalnızca baş kâhin girerdi ( En yetkili din başkanı )Cadıra girmeden önce kendisi için sonra halkın günahları için iki kurban keserdi ve öylece mabete girerdi. Kâhin kutsal yere günahlı girerse mutlaka ölürdü. Bu nedenle kâhinin kahinlik elbisesinin eteğine küçük ses çıkaran çıngıraklar ( ziller ) dikiliydi. Dışardaki halk kahinin yaşayıp yaşamadığını elbisesinin etegine dikilen cıngırak sesinden anlarlardı. Kâhin dini görevini yaptıktan sonra cadırın en kutsal olan ikinci bölümde çıkıp dışarda duran halkı kutsar ve bereketlerdi.

Kutsal Kitap bize bütün bu dini hizmetin İsa Mesihin hizmetinin gölgesidir demektedir. Ruhani hizmetin aslı değildir demektedir. Esas aslı İsa Mesihin kurtarış hizmettidir.

İsa Mesih kutsal hayat yaşıyarak bizim için aracılık etmek üzere kahin olarak göğe Tanrının bizat yanına çıkarak şimdi bizim için şimdi şefaat etmektedir.

Eski antlaşmada yani Musa ve diğer peygamberler zamanında binlerce kurban kesildiyse de Tanrı hiçbirinden memnun olmadı. Ama İsa Mesih yaşamı boyunca Tanrıya kusursuz itiat ederek yaşadı. Bizim için kusursuz bir kurban olarak günahlarımız için kendsini feda ederek gerçek kurban olarak ölüp dirirdi ve şimdi Allahın yanındadır. Kendisinin İsmini cağıran herkes için şefat ve yardım etmektedir.

Hiçbir hayvan kanı ve kurbanı günahlarımızı tam silemez ve ortadan kaldıramaz.Bu nedenle günahlarımızdan kurtulmamız için kutsal, lekesiz bir baş kâhine ihtiyaç vardı.Eski antlaşmada baş kâhinlerin göğüslüklerinin üzerinde İsrail’in on iki oymağını temsil eden on iki değerli taş bulunurdu. Tanrı’nın önüne bu şekilde giderlerdi öyle ki Rab halkını hatırlasın. Mesih de bizim için kurban olup Baba’nın karşısına çıktığında yüreğinin üzerine hepimizin ismini yazıp koydu öyleki Tanrı Rab İsayı kabul edenleri bağışlayıp bereketlesin.

İbraniler 8
Söylediklerimizin özü şudur: Göklerde, Yüce Olan’ın tahtının sağında oturan, kutsal yerde, insanın değil, Rab’bin kurduğu asıl tapınma çadırında görev yapan böyle bir başkâhinimiz vardır. (SEE 8:1)Her başkâhin sunular, kurbanlar sunmak için atanır. Bu nedenle bizim başkâhinimizin de sunacak bir şeyi olması gerekir.Eğer kendisi yeryüzünde olsaydı, kâhin olamazdı. Çünkü Kutsal Yasa uyarınca sunuları sunanlar var.Bunlar göktekinin örneği ve gölgesi olan tapınakta hizmet ediyorlar. Nitekim Musa tapınma çadırını kurmak üzereyken Tanrı tarafından şöyle uyarıldı: “Her şeyi sana dağda gösterilen örneğe göre yapmaya dikkat et.”Şimdiyse, İsa daha iyi vaatler üzerine kurulmuş daha iyi bir antlaşmanın aracısı olduğu kadar, daha üstün bir göreve de sahip olmuştur.

Birinci antlaşma ikincinin gölgesiydi. Hakiki olanın yanında gölge ne işe yarar. Yasa kutsal doğrudur, ama İsa’yla tamamlanmıştır. Baba’nın sevgisiyle, kutsal Kurban İsa Mesih bizi kutsal kıldı. Mesih’in bedeni olan Kurbanlığı bizim için sonsuza kadar geçerli olan tek kurbandır. İsa Mesihin çarmıhta bizim için feda ettiği kendi bedeni dünyadaki bütün insanlar için tek gerçek kurbandır. Bundan sonra sunulacak her kurban İsa Mesih’in kurban olan bedenini hiçe sayarak Tanrı’ya karşı gelmek demektir. Onun için İsa Mesih’ten başka her kurbanı reddediyoruz. Bizi bağışlayan İsa Mesih’in kanıdır.

İsa Mesih’in gercek kurbanımızdır Onun dışında sunulan kurbanları Tanrı kesinlile kabul etmez bu Tanrıya hakarettir. Günahın yükünü yalnızca İsa Mesih kaldırır.

O kendiliğinden çıkıp da “ben Kurtarıcıyım” demedi. Bütün peygamberler O’na işaret etti. Mesih bizim hayat ekmeğimizdir. Yaşamımız Kurtarıcımız’dır.Cennete götüren yegane Allahımız’dır.

Baba’nın yüreği dünyayla ( insanlarla ) barışmaya ve bizi kucaklamaya hasretti. İsa Mesih kendini feda edip Kutsal Ruh gönderince halk Tanrı’yla barıştı, kutsallığı tanıdı.

İlk elçiler iman ettiklerinde İncili Kutsal Ruh’un gücüyle yaydılar. Kutsal Ruh hayatımızın yegane gücüdür. Bizim için elzemdir. Duamız şu olsun: hepimiz Kutsal Ruh’la dolalım ve O’nunla yaşayalım, öyle ki Tanrı hayatımızda etkin olsun.

Tanrı’nın sözü bu kadar büyük bir kurbanı reddettiğimiz takdirde bizim için artık bir kurtuluş yolu olmadığını söylüyor. Bu kutsallığa yüzümüzü çevirmeyelim. Rab’bin amacı bizim üzerimizde etkin olsun. O’nun kanını bayağı saymayalım. O’ndan korkanın eksiği olmaz. Başka kurbanlardan medet umarak Kutsal Ruh’a hakaret etmeyelim.

Dünyanın sonuna kadar geçerli kurban olan Rab İsa Mesih’in ismi mübarek olsun. Amin.

Dirisu Kilisesi

Bedri Peker

Kardeşlerin Birliği

7 Ekim 2012

Merhaba sevgili kardeşler. Burada olmak benim için bir onurdur. Bugün de Rab’bin varlığı aramızdadır ve bu harika bir şeydir! İşte biz o Rab’de tek beden olduk. Rab’bin sofrasının anlamı da budur sadece Rab’le değil birbirimizle de bir oluyoruz.

Bugün ben de birlik konusunu işlemek istiyorum. Mezmur 133’e bakalım.

Mezmur 133
Ne iyi, ne güzeldir, Birlik içinde kardeşçe yaşamak! Başa sürülen değerli yağ gibi, Sakaldan, Harun’un sakalından Kaftanının yakasına dek inen yağ gibi. Hermon Dağı’na yağan çiy Siyon dağlarına yağıyor sanki. Çünkü RAB orada bereketi, Sonsuz yaşamı buyurdu.

Bu ilahileri hacılar tapınağa çıkarken söylerlerdi diye inanıyoruz. Bazıları da bu ilahilerin merdivenlerden çıkarken söylendiğine inanır. İkisi de aynı şeydir. Bu ilahiler Mezmur 122’den 133’e kadar sürer. Bu mezmurun konusu birlikte yaşamak ve birlikte yaşamanın ne kadar değerli olduğudur.

Bunu hatırlamamız için beş kelime yeterlidir:

1) Yetki: Bu mezmurlar Kral Davut tarafından yazılmıştır. Ruhsal yetkiyi tanımazsak asla birlik olamayız. Kilisedeki sorunlardan biri de birçok kişinin yetki sahibi olduğunu düşünmesidir. Herkes yetki altında olmalıdır. Yetki sahibi olabilmek için yetki altında olmalıyız.

2) Uyumluluk: Yaşam bir yolculuktur ve nereye varacağımız birlikte olduğumuz insanlara bağlıdır. Bana arkadaşını göster, sana geleceğini söyleyeyim.

3) Tavır, tutum: Tutum, taşıdığımız bir ruhtur. İyi ve kötü tutumlar vardır. Herkesin bir tutumu vardır. İnsanlar kendilerine benzer tutuma sahip kişiere doğru çekilirler. Sahip olduğumuz tutum Tanrı’da ne kadar yükseleceğimizi belirler.

4) Meshediliş: 2. ayette tanımlanan budur. Başa sürülen değerli yağ gibi… birliktelik meshediliş gibidir. Meshediliş de Kutsal Ruh’un varlığını gösterir.

Samuel 16:30
Samuel yağ boynuzunu alıp kardeşlerinin önünde çocuğu meshetti. O günden başlayarak RAB’bin Ruhu Davut’un üzerine güçlü bir biçimde indi. Bundan sonra Samuel kalkıp Rama’ya döndü.

Burada Samuel Davut’u meshediyor. O andan itibaren Tanrı’nın Ruh’u ona geldi. Mezmur 133’te geçen, yağın baştan sakala inişi ifadesi meshedilişin olgunluğun işareti olduğunu anlatır. Genç erkekler asla sakal bırakmazlar sadece yaşlılar bırakır. Onur yukarı doğru gider meshediliş aşağıya doğru iner. Biz Tanrı’yı meshedemeyiz ama o bizi meshedebilir.

5) Atmosfer: Bu üçüncü ayette söz edilen şeydir. Çiy gibidir. Çiy nemdir, sudur ama yağmur değildir. Çiyi yüzünüzde hissedersiniz ama göremezsiniz. Yine, çiy de aşağı iner. Çiy, çiçeklerin üzerinde birikmeden görünmez. Aslında lütuf da böyledir, aşağı doğru iner.

Çiy yağmur değildir. Yağmur her şeyi yıkar götürür. Çiy naziktir, yaşam getirir. Türkiye’nin gökten gelen çiye, Tanrı’nın varlığının atmosferine ihtiyacı vardır. Bu nereden gelir? Birliktelikten gelir.

Peru, Lima’da yağmur üç-beş senede bir yağar. Buna rağmen yeşillik doludur. Çünkü her sabah çiy düşer, bu da okyanustan ve nehirden gelen nemdir…

Tek ihtiyacımız olan Cennet’in çiyidir. Yağmura ihtiyacımız yoktur. Tanrı’yı tecrübe edip de değişmememiz imkânsızdır. Hristiyanlar olarak nereye gidersek gidelim Tanrı’nın atmosferini beraberimizde taşımalıyız.

Dirisu Kilisesi – Misafir Vaiz

Dale Yerton