Tanrı Kendisini Onurlandıranı Onurlandırır

22.09.2013

Sevgili kardeşler,

Bugün RAB’bin kendi adından korkanlara, O’nun sözünü dinleyenlere karşı sadakati hakkında bir paylaşım yapmak istiyorum. RAB kendi sözünü ve adını her şeyin üzerinde tutar. Çünkü yüceliği almaya ancak O yaraşır. Kendisiyle aynı fikirde olan, bu gerçeği bilen ve buna göre yaşayan insanları da aynı şekilde üstün tutar.

1.Samuel 2:3’de
RAB “Beni onurlandıranı ben de onurlandırırım. Ama beni saymayan küçük düşürülecek. ”
diyor.

Bu sözü bir Tanrı adamı kahin Eli’ye yönelik olarak RAB’den bir mesaj olarak iletmişti..Eli, peygamber Samuel’den önce tapınakta hizmet eden kahindi ama oğulları tapınakta günah işliyordu ve Eli onları bu hizmetten uzaklaştırmayıp bu günahlara karşı gereken tepkiyi göstermemiş, günahlarına göz yummuştu..Böyşece Tanrı’nın adını küçük düşürmüş oldu, oğullarını Tanrı’dan daha çok gözetti ve sonunda kahinlik ondan ve onun soyunda alındı. İki oğlu da aynı gün öldü, Tanrı’nın Sandığı Filistliler’in eline geçti ve sonra Eli’nin kendisi de can verdi. Bütün bunları gören Eli’nin gelini “İKAVOT” dedi, yani “Yücelik İsrail’den ayrıldı” dedi..İşte Eli’nin bu hatası hem kendisi, hem oğulları, hem kuşakları ve tüm İsrail halkı için felaketle sonuçlandı.

Bu olayda olduğu gibi Tanrı’yı saymayan küçük düşürülür, ama O’nu onurlandıran onurlandırılır. Eğer Tanrı’ya iman ederek, O’nun sözüne ve yasasına itaatle yaşayarak O’nu onurlandırırsanız, o zaman Tanrı sizi diğerlerinin önünde bizi tanır.

Ancak günümüzde dünyadaki iş yerlerine, devlet kademelerinde ve hatta bazen kiliselere bile baktığımızda, çoğu zaman saygıdeğer kişiler görünüşte onurlandırmıyor gibidir. Dünyamızda çoğu kez takdiri kötüler, hilebazlar, sahtekârlar alır. Hayatın bütün alanlarında günahlı davranışların insanları zenginliğe, terfie, güce ve nüfuza yönlendirdiğini görmekteyiz. Kötüler beğenilir ve takdir görür. Haksızlıkla elde ettikleri zenginliği, gücü ve nüfuzlarını kullanarak zayıfları ve savunmasızları ezerler.

Peki, doğruların eline ne geçer? Çoğu zaman önemsenmezler, istismar edilir ve ezilirler. İyi işleri ödüllendirilmez, doğrulukları tanınmaz ya da takdir görmezler. Aslında çoğu zaman doğrular sadece doğru oldukları için acı çekerler. Ve hilebazlar muvaffak olurken doğru insanlar çoğu kez sonuncu gelir.

Hüsran ve umutsuzluk içinde feryat ediyoruz. Bu duyguyu 73. Mezmur çok iyi veriyor. mezmurcu şöyle yazar,

Tanrı gerçekten İsrail’e, Yüreği temiz olanlara karşı iyidir. Ama benim ayaklarım neredeyse tökezlemiş, Adımlarım az kalsın kaymıştı. Çünkü kötülerin gönencini gördükçe, Küstahları kıskanıyordum. Onlar acı nedir bilmezler, Bedenleri sağlıklı ve semizdir. Başkalarının derdini bilmez, Onlar gibi çile çekmezler. Bu yüzden gurur onların gerdanlığı, Zorbalık onları örten bir giysi gibidir. Şişmanlıktan gözleri dışarı fırlar, İçleri kötülük kazanı gibi kaynar. İnsanlarla eğlenir, kötü niyetle konuşur, Tepeden bakar, baskıyla tehdit ederler. Göklere karşı ağızlarını açarlar, Boş sözleri yeryüzünü dolaşır. Bu yüzden halk onlardan yana döner, Sözlerini ağzı açık dinler. Derler ki, “Tanrı nasıl bilir? Bilgisi var mı Yüceler Yücesi’nin?” İşte böyledir kötüler, Hep tasasız, sürekli varlıklarını artırırlar. Anlaşılan boş yere yüreğimi temiz tutmuşum, Ellerimi yıkamışım suçsuzum diye. Gün boyu içim içimi yiyor, Her sabah azap çekiyorum.”

73.Mezmur ’un acı gerçekliği özellikle Ester Kitabı’nda Mordekay ve Haman’ın hayatlarında görülüyor. Bununla ilgili olarak Ester Kitabı’nı biraz hatırlayalım…

Kısaca hatırlayalım: Kraliçe Ester’in kuzeni Yahudi Mordekay sürgüne girmiş İsrailliler’in soyundan gelen ve Pers İmparatorluğu’nun Sus Kenti’nde yaşayan Yahudi’ydi..Ester kraliçe olduktan sonra Mordekay’ın kralın kapı görevlisi oldu. Bu görevdeyken Pers kralı Ahaşveroş’a karşı düzenlenen bir tuzağı ortaya çıkararak hayatını kurtardı, ancak bu soylu davranışının karşılığında hiçbir şey almadı. Ne bir ödül ne de bir takdir aldı.

En nihayetinde kral, Mordekay’ı ödüllendirmek yerine Yahudiler’e düşman olan Agaklı Haman’ı sağ kolu olarak terfi etti. Bu adam İsrail halkının can düşmanı olan Amalek soyundan geliyordu ve Musa Mısır’dan Çıkı 17:16’da şöyle peygamberlik etmişti: “Eller Rab’bin tahtına doğru kaldırıldı” dedi, “RAB kuşaklar boyunca Amalekliler’e karşı savaşacak!” Yani bu Haman Tanrı halkı olan Yahudiler’in düşmanıydı. Ancak Haman bütün kötülüklerine rağmen imparatorlukta herkes tarafından büyük itibar gördü ve takdir topladı. Herkesin onun önünde eğilmesini buyurdu.

Mordekay Tanrı’ya olan inancından ötürü Haman’ın hangi soydan geldiğini bildiği için saygı göstermeyi ve önünde eğilmeyi reddetti. Yani Tanrı’nın sözünü onurlandırmış oldu. Ancak Mordekay’ın dertleri daha da arttı. Herhangi bir şekilde onurlandırıldı mı ya da en azından inançları uğruna ayağa kalktığı biraz olsun saygı gördü mü? Hayır, tam tersine hem kendisi hem de tüm halkı için ölüm cezası aldı. Haman krala gitti, Mordekay’ın ve tüm Yahudi halkının yok edilmesi ve mallarının yağmalanmasına izin veren bir ferman çıkartmak için zenginliğini ve politik etkisini kullandı. Haman sadece zenginlikleriyle, oğullarıyla, gücüyle, kral ve kraliçeyle yemek yeme fırsatıyla övünmekle kalmıyor, Mordekay’ı öldürme hazırlıkları yapıyordu. Keyfi yerinde, her şey istediği gibi gidiyordu. Mordekay aldatılmış, ihmal edilmiş ve haksız yere ölüme mâhkum edilmiştir. Sonra Mordekay ve Yahudiler günahlarına karşılık oruç tutup çula sarındığını ve kül içinde yatarak tövbe ettiler.

Böylece her şey kötüye giderken, Mordekay’ın durumunda birdenbire devasa bir değişim oluyor. Kralın bir gece uykusu kaçmasıyla başlar.

Nedeni her ne olursa olsun, o gece gözüne uyku girmedi. Ve böylece Pers ülkesinin tarih kayıtlarının getirilip kendisine okunmasını buyurdu. Okunan bölümde Mordekay kapı nöbetçilerinin kralı öldürmeyi tasarladıklarına kulak misafiri olmuştu ve işittiklerini anında haber vererek kralın hayatını kurtardığını okur. Bundan sonra herşey değişti..Mordekay’ın can düşmanı olan Haman, onu beyaz bir atın üzerinde kent meydanında dolaştırarak onurlandırdı..Haman’ın karısı Zereş bile RAB’bin takdiriyle şöyle bir peygamberlik sözü söyledi: “Önünde gerilemeye başladığın Mordekay Yahudi soyundansa, ona gücün yetmeyecek, önünde yok olup gideceksin.” ve Sonunda Mordekay’ın düşmanı Haman tıpkı karısının dediği gibi, Mordekay için yaptırdığı darağacına asıldı ve yok olup gitti.

İşte bu noktada 73. Mezmurun ikinci yarısı gerçekleşmiş oluyor:

“Ben de onlar gibi konuşayım” deseydim, Senin çocuklarına ihanet etmiş olurdum.
Bunu anlamak için düşündüğümde, Zor geldi bana, Tanrı’nın Tapınağı’na girenedek;O zaman anladım sonlarının ne olacağını.
Gerçekten onları kaygan yere koyuyor, Yıkıma sürüklüyorsun.
Nasıl da bir anda yok oluyor, Siliniveriyorlar dehşet içinde!
Uyanan birisi için rüya nasılsa, Sen de uyanınca, ya Rab, Hor göreceksin onların görüntüsünü.

Ve böylece soruyu soruyoruz, olayların bu büyük dönüşümünden ne çıkarmamız gerekiyor? Mordekay’ın onurlandırılmasından ne öğrenmeliyiz? ilk olarak Tanrı’nın her zaman hazır ve etkin biçimde tarihin olaylarını yönettiğini öğreniyoruz. Ve ikincisi tarih olaylarını yöneten Tanrı’nın bu olayları vaatlerini yerine getirecek ve kendisini onurlandıranları en nihayetinde onurlandıracak biçimde idare ettiğidir.

Tanrı’nın elinin iş başında olduğunu görüyoruz. kralın en kritik gecede uykusuzluk çekmesine sebep olan neydi? Onca kitap arasından okunması için Pers tarih kayıtlarını seçmesine ne sebep oldu? Ve tüm imparatorluk tarihinin kayıtlarında yer alan bütün o hatırlamaya değer işler arasında okuyucuyu önemsiz ve tanınmayan bir Yahudi’nin yaptıklarını okumaya yönlendiren neydi?

Cevap Tanrı’nın ilahi takdiridir. Bütün bunlar her durumda kendi iyi amacı uyarınca etkin olan Tanrı’nın işleridir.. Haman’ın eli hâlâ daha iyi gibi görünmesine ve kendi tarafında her türlü dünyasal imkâna sahip olmasına rağmen, hiçbir servetin, gücün ya da nüfuzun Her Şeye Egemen RAB’bin kudretini ve vaatlerini alt edemedi. İnsanlar günahlı bir tutumla onur ve beğeni arayışında olabilir ve doğru insanların rezil olması için elinden gelen her şeyi yapabilir, ama bu en sonunda kaybedeceği bir savaş veriyordu, zira Rab’bin kendisini onurlandıranı onurlandırmaya ve kötüyü cezalandırmaya yönelik amaçları ve vaatleri engellenemez.

Bu gerçeğin bir başka örneği Yusuf’un hayatında görülür. Yusuf haksız yere köle olarak satılmış ve Tanrı’ya sadakati yüzünden yıllarca zindana atılmış bir adamdır. Ne var ki, en nihayetinde uygun zaman Tanrı tarafından onurlandırılır ve Mısır’ın ikinci en güçlü adamı haline gelir. Öykünün sonunda başına gelen kötülüğü ve aşağılanmayı düşündüğünde şöyle der, “Siz bana kötülük düşündünüz, ama Tanrı bugün olduğu gibi birçok halkın yaşamını korumak için o kötülüğü iyiliğe çevirdi.” Gördüğünüz gibi Tanrı’nın nihai amaçları ancak öykünün sonunda anlaşılabilir. Tanrı Yusuf zindandayken onun itaatini terk etmiş görünmektedir, ama nihai olarak Tanrı, Yusuf’un itaatini önceki acı ve reddedilme dönemi olmaksızın mümkün olmayacak biçimde onurlandırdı.

Mordekay’ın yaşamında, mezmurcunun yaşamında, Yusuf’un durumunda ve bizim yaşamlarımızda haksızlıkların görüldüğü birçok durum vardır. Ama o durumlarda bile Tanrı’nın kontrolde olduğunu ve egemen olarak yönettiğini hatırlamak çok önemlidir. Tanrı, Haman’ın iktidara geldiği tarihsel olaylarını yönlendirmekte de etkindi. Yusuf haksız yere zindana atılırken de Tanrı etkindi. Tanrı böyle yaptığında vaatlerine ya da halkına sadakatsizlik etmez, ancak tarihteki olayları nihai amaçlarına ulaşmak için kullanmaktadır. Ve belirli bir anda nasıl görünürse görünsün, bu nihai amaçlar her zaman Tanrı’nın kendisini onurlandıranları onurlandırmasını içerecektir.

Rom 8:28’de Pavlus bunu açıklıyor:
Tanrı’nın, kendisini sevenlerle, amacı uyarınca çağrılmış olanlarla birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz.

Her zaman Tanrı’nın elini ya da amaçlarını ayırt edemeyiz ve kendisini onurlandıranları onurlandırmak için nasıl çalıştığını anlayamayız, ama öykünün sonunda Tanrı’nın her zaman vaatlerini yerine getireceğinden emin olabiliriz. O her durumda iyiliğimiz için etkindir..Bu bizim imanımızı gerektirir. O nedenle öykünün sonunu sabırla bekleyelim. Sadakatimiz, doğruluğumuz ve itaatimiz asla Tanrı tarafından hor görülmez. Günahın ve kötülüğün asla nihai olarak zafer kazanmasına izin verilmez.

Mordekay ve Yusuf Tanrı’nın sadakatini ve kurtarışını bu dünyada gördüler. Mordekay ve Yusuf gibi adamları bir dönem aşağılanmaya ve ihmale katlanmış, ama sonunda bu hayatta onurlandırılmış insanlara örnektir. Ama bu her zaman olmaz, Tanrı her zaman doğruları bu hayatta onurlandırmaz, bazen acı çekerler ve dünya tarafından onur kazanmadan, tanınmadan, utançla kaplanmış olarak göçüp giderler.

Bunun nihai örneği Acı Çeken Kul İSA MESİH’İN YAŞAMINDA, ÖLÜMÜNDE VE DİRİLİŞİNDE sergilenmiştir…

İsa Mesihi kendi halkı aşağıladı, O’nu çarmıhta onursuz bir ölüme teslim ettiler ama Tanrı dirilişinde ve yüceliğe erişmesinde O’na onur bahşetti.

Mordekay’ın, Yusuf’un ve Tanrı tarafından onurlandırılmış diğerlerinin ruhsal olarak işaret ettiği bir Kişi vardır. Yolu bu Kişi ile eninde sonunda kesişmeyen herkes onursuzluk içinde yaşayacaktır. Ama her kim bu Kişi ile birleşirse ebediyen onurlanacaktır.

Tanrı tarafından onurlandırılmanın tek yolu onurlu olan İsa Mesih’e iman yoluyla yaşamaktır.

Mesih’in adında ve gücünde itaat ederek Tanrı’yı onurlandıran yaşamlar sürebiliriz.

Bunun karşılığında Mesih gibi biz de her zaman bu hayatta onurlandırılmayabiliriz. Böyle olduğunda kızıp gücenmeyelim. Tanrı’nın en nihayetinde Mesih’le birleştiğimiz için halkına ebedi onur bağışlayacağını bilerek dayanalım. Çünkü bizler sadece bu dünya için yaşamıyoruz, düşüncelerimiz, beklentilerimiz bakımından hep gelecekteyiz..Kimliğimiz, yüceliğimiz, ebedi onurumuz Mesih’te saklıdır..Onların açığa çıkmasını sabırla bekleyelim..Şu anda durumumuz ne olursa olsun, doğruluğumuza sımsıkı sarılarak öykümüzün sonunu imanla bekleyelim.

Mezmur 34’te şöyle diyor:
Doğrunun dertleri çoktur, Ama RAB hepsinden kurtarır onu.
Bütün kemiklerini korur, Hiçbiri kırılmaz.
Kötü insanın sonu kötülükle biter, Cezasını bulur doğrulardan nefret edenler.
RAB kullarını kurtarır, O’na sığınanların hiçbiri ceza görmez.

Dirisu Kilisesi

Alper Özharar

İsa Mesih Bizi Değiştirir

09 Eylül 2013

Baba’nın sevgisi, İsa’nın lütfu, Kutsal Ruh’un paydaşlığı sizinle olsun, sevgili kardeşler. Ruhumuz Allah’la ittifak içinde olsun çünkü ihtiyacımız olan budur.

Luka 5:1-11
Halk, Ginnesar Gölü’nün kıyısında duran İsa’nın çevresini sarmış, Tanrı’nın sözünü dinliyordu. İsa, gölün kıyısında iki tekne gördü. Balıkçılar teknelerinden inmiş ağlarını yıkıyorlardı. İki tekneden Simun’a ait olanına binen İsa, ona kıyıdan biraz açılmasını rica etti. Sonra oturdu, teknenin içinden halka öğretmeye devam etti. Konuşmasını bitirince Simun’a, “Derin sulara açılın, balık tutmak için ağlarınızı atın” dedi. Simun şu karşılığı verdi: “Efendimiz, bütün gece çabaladık, hiçbir şey tutamadık. Yine de senin sözün üzerine ağları atacağım.” Bunu yapınca öyle çok balık yakaladılar ki, ağları yırtılmaya başladı. Öbür teknedeki ortaklarına işaret ederek gelip yardım etmelerini istediler. Onlar da geldiler ve her iki tekneyi balıkla doldurdular; tekneler neredeyse batıyordu. Simun Petrus bunu görünce, “Ya Rab, benden uzak dur, ben günahlı bir adamım” diyerek İsa’nın dizlerine kapandı. Kendisi ve yanındakiler, tutmuş oldukları balıkların çokluğuna şaşıp kalmışlardı. Simun’un ortakları olan Zebedi oğulları Yakup’la Yuhanna’yı da aynı şaşkınlık almıştı. İsa Simun’a, “Korkma” dedi, “Bundan böyle balık yerine insan tutacaksın.”Sonra onlar tekneleri karaya çektiler ve her şeyi bırakıp İsa’nın ardından gittiler.

Burada yüce bir zat insanlara Tanrı’nın egemenliğini anlatıyordu. Kendisi daha yeni yeni anlatmaya başlamıştı. İnsanlar O’na hayran kalmışlardı. İnsanlar hayatlarında ilk defa böylesine net ve açık olarak yaşam dolu sözleri işitiyorlardı. Karşılarında Söz’ün kendisi vardı. Kalabalık O’nu adeta sıkıştırıyordu. İsa oradan çekilip kıyıdaki balıkçıların yanına gitti. Bu balıkçılar da O’nu dinliyorlardı. İsa Mesih bu sıradan adamın, Petrus’un teknesine binip Tanrı sözünü anlatmaya başladı. Petrus İsa’yı dinlerken kim bilir neler hissetti?

İsa sözünü bitirince Simun’a “Ağlarını at” dedi. Simun normalde aksi yapıda olduğu halde bu zatı dinledi. Simun ağı atınca ağlar o kadar doldu ki ağları çekemediler. Simun bu kişinin tanrısal bir kişi olduğunu anladı. Sözündeki güç din adamlarından farklı olduğunu gösteriyordu. Günahkâr olan bu balıkçı tanrısal olan bu kişiyle karşı karşıyaydı. Belki de tekneleri ilk kez bu kadar balıkla dolmuştu. Bütün bunların ışığında ve Kutsal Ruh’un da dokunmasıyla Petrus O’nun tanrısal bir kişi olduğunu anladı. Ne harika bir şey! Kutsal Olan’la karşılaştı! “Ben günahkârım” dedi. Günahkâr olduğumuzu bize Kutsal Ruh açıklar. Rab O’na “Korkma, senin için bir planım var” dedi.

Rab’bin bizim için bir planı var. Mesih bize cesaret kırıcı değil, cesaret verici bir haber getirdi. Balıkçılar sınırlı da olsa gerçeği gördüler. Böylece her şeylerini bırakarak O’nu takip ettiler. İsa’nın öğrencisi olmak insanın karakterini en yüksek seviyeye getirir. Kelam olan Rab Tanrı aynı şekilde bizim de hayatımıza geldi. İsa’nın bu dünyadan olmayan, yani tanrısal kimliği yüreğimizi aydınlatıyor.

Rab bir sorunumuzu çözdüğü zaman o olaya takılmamalıyız. Tanrı’nın esas amacı bizim yaşamımızı değiştirmektir. Petrus ve arkadaşları gibi her şeyimizi bırakarak O’nun ardından gitmeliyiz. İsa bizi yeni bir insan yapmak için geldi. Bizi kutsallığa doğru yöneltmek için geldi. Biz ne kadar düşkün olsak da İsa’nın lütfu bizim düşkünlüğümüzden her zaman daha büyüktür. Yuhanna sevgi elçisi olarak bilinir ama önceden böyle değildi. Sevgisiz bir yapıdaydı. Ama yıllar sonra ne dediğine bir bakalım:

1. Yu. 4:10-11
Tanrı’yı biz sevmiş değildik, ama O bizi sevdi ve Oğlu’nu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi. İşte sevgi budur. Sevgili kardeşlerim, Tanrı bizi bu kadar çok sevdiğine göre biz de birbirimizi sevmeye borçluyuz”

İşte İsa budur. Sıradan insanları alıp yükseğe koyar. Biz de Petrus ve Yuhanna gibi seçildik. İsa “Size gerçeği söylüyorum, benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem, Yardımcı size gelmez. Ama gidersem, O’nu size gönderirim” dedi. O yüzden Kutsal Ruh’a önem verelim. Nerede olursanız olun Kutsal Ruh sizinle olacaktır. Kutsal Ruh yüreğimizde yaşamak istiyor. Burada bize düşen her şeyi bırakıp İsa’yı takip etme sürecini tamamlamaktır. Çünkü ancak İsa size yol gösterir. Başka hiç kimse size yol gösteremez. İsa bizi her şeyden çok sevdi. Hristiyanlık her şeyi inkâr hayatıdır. İsa’yı ikinci plana atan öğretilere dikkat edelim. Bizi ziyaret eden Kişinin değerini bilelim.

Petrus şöyle demiştir:

1.Petrus 2:18-25
“Ey hizmetkârlar, efendilerinizin yalnız iyi ve yumuşak huylu olanlarına değil, ters huylu olanlarına da tam bir saygıyla bağımlı olun. Haksız yere acı çeken kişi, Tanrı bilinciyle acıya katlanırsa, Tanrı’yı hoşnut eder. Çünkü günah işleyip dövüldüğünüzde dayanırsanız, bunda övülecek ne var? Ama iyilik edip acı çektiğinizde dayanırsanız, Tanrı’yı hoşnut edersiniz. Nitekim bunun için çağrıldınız. Mesih, izinden gidesiniz diye uğrunuza acı çekerek size örnek oldu. “O günah işlemedi, ağzından hileli söz çıkmadı.” Kendisine sövüldüğünde sövgüyle karşılık vermedi, acı çektiğinde kimseyi tehdit etmedi; davasını, adaletle yargılayan Tanrı’ya bıraktı. Bizler günah karşısında ölelim, doğruluk uğruna yaşayalım diye, günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklendi. O’nun yaralarıyla şifa buldunuz. Çünkü yolunu şaşırmış koyunlar gibiydiniz, şimdiyse canlarınızın Çobanı’na ve Gözetmeni’ne döndünüz
.

Burada bize İsa’nın karakterini anlatıyor. Petrus’u değiştiren Tanrı, Kutsal Ruh aracılığıyla bizi de değiştirmek istiyor. Petrus kızan, intikam alan bir insanken sonrasında “Kötülüğe kötülükle, sövgüye sövgüyle değil, tersine, kutsamayla karşılık verin” diyebilen bir kişi olmuştur. Biz Kutsal Kent’e kutsallaşmış olarak gideceğiz; öyle ki orada Tanrı’nın tapınağının bir taşı olabilelim. Bu nedenle Tanrı bizi şimdiden eğitip kutsallaştırarak gelecek olan yeni egemenliğine hazırlıyor.

İsa Petrus’a “Seni insan avcısı yapacağım” demişti. Elçilerin İşleri 2’de Petrus’un üç bin kişiyi tövbe ettirdiğini görüyoruz. Rab sözünü daima yerine getirir. Bu yüce Zat “Beni takip edin” diyor. Biz de O’nu takip edelim ve bizde işlemesine izin vererek Tanrı’yı yüceltelim.

Kutsal Ruh hayatınızı bereketlesin ve sevinciyle doldursun.

Dirisu Kilisesi

Bedri Peker