Bana Gelin Diri Su İçin

18 Aralık 2016

Yuhanna 7:37-39
“Bana gelin diri su için”.

Bugün sizinle “Bana gelin diri su için” konusunda paylaşmak istiyorum.

Bugün okuduğumuz söz bizim iman hayatımız için çok çok önemlidir. İsa Mesih’in yeryüzüne gelmesinin amaçlarından biri budur. Bugün okuduğumuz sözdeki gibi “Bana iman edenin içinden diri su ırmakları akacaktır.” Buradaki diri su neyi simgeler? İsa Mesih’e iman edenlerin alacağı Kutsal Ruh’u simgeler. İsa Mesih’e iman edip günahımız bağışlandı ise Tanrı bize tesellici Ruh olan Kutsal Ruh’u göndereceğini vaat etmiştir. Kutsal Ruh her zaman Tanrı’nın tahtının önünde bulunmaktadır. O ruhsal dünyada zaman ve mekan kavramının ötesinde çalışır. Tanrı’nın tahtının önünde bulunan Kutsal Ruh İsa Mesih’e iman eden bizim yüreğimize gelmektedir. Bugün okuduğumuz söze baktığımız zaman İsa henüz yüceltilmediğinden dolayı Kutsal Ruh henüz onlara verilmemişti. Bu sözü söylediği zaman İsa Mesih henüz çarmıhta ölmediği ve dirilip göğe alınmadığı için Kutsal Ruh henüz onlara verilmemişti. Fakat İsa bizim günahımızın bedelini çarmıhta ödedikten ve dirilip göğe alındıktan sonra bize Kutsal Ruh’u vermektedir.

Kutsal Ruh’un İsa Mesih’e iman eden herkese geleceği hakkında (Yoel 2:28-29) da peygamberlik etmektedir. İsa Mesih de bu sözün gerçekleşeceğini söylemektedir. “Ondan sonra bütün insanların üzerine Ruhumu dökeceğim. Oğullarınız, kızlarınız peygamberlikte bulunacaklar. Yaşlılarınız düşler gençleriniz görümler görecek. O günlerde kadın, erkek kullarımın üzerine de Ruhumu dökeceğim.” Bu vaade baktığımız zaman Kutsal Ruh’un bütün insanların üzerine döküleceğinden söz etmektedir. Ama eski antlaşmada Kutsal Ruh sadece özel kişilerin peygamberlere, kahinlere ve krallara gelmişti. Ama ondan sonra ondan sonra İsa Mesih ölüp dirildikten sonra herkese Ruhumu dökeceğim diye söz etmektedir. Bu söz ne zaman gerçekleşti?

İsa Mesih bizim günahlarımız için ölüp dirilip göğe alındıktan sonra İsa’nın on bir öğrencisiyle yüz yirmi imanlı Markos’un evinde on gün boyunca gayretle dua ederken, dua eden herkesin üzerine Kutsal Ruh döküldü. Yoel’in peygamberliği gerçekleşmiş oldu. İsa Mesih’e iman eden herkesin üzerine Kutsal Ruh’un kuvvetli gelmesi şaşırtıcı bir olay olmuştu. İsa Mesih çarmıha gerilmeden evvel öğrencilere şöyle dedi;

Yuhanna 14:20
“O gün anlayacaksınız ki ben babadayım, siz bendesiniz bende sizdeyim” diye söyledi.

O gün ne zamandı? Kutsal Ruh’u aldıkları zamandı. İsa Mesih’in babada olduğunu, bizde İsa Mesih’te olduğumuzu anlayacağız. Yani Tanrı’yla bizim bir olduğumuzu anlayacağız. İsa Mesih’e iman edip Kutsal Ruh’u almayacak kişi olabilir mi? Kutsal Ruh’u almayacak kimse olmayacak. “Bana iman edenin (herkesin) içinden diri su ırmakları akacak” Kutsal Ruh’u az almak değil, ırmak gibi bol almak anlamındadır. Burada “içinden” ne demektir? Bizim içimizdeki derin bir yerde Tanrı ile paydaşlık kuracağımız bir yer vardır. O yüreğimizin derinliğinden diri su ırmakları gibi Kutsal Ruh akacaktır. Beden görünür ama içimizdeki yürek görünmez. Görünmeyen yüreğin derinliğinde Tanrı’nın tapınağı vardır.

1) Kutsal Ruh yukarıdan değil içimizden akıyor. Biz dua ederken Kutsal Ruh’un Elçilerin İşlerindeki gibi yukardan gelmesini bekliyoruz, fakat burada Kutsal Ruh’un içimizden diri su ırmakları gibi akacağını söylemektedir. Neden Kutsal Ruh yukarıdan gelmeyip de içimizden akacaktır? Bunu iyice anlayabilmemiz için İsa Mesih’in nerede olduğunu bilmemiz lazım. Siz İsa Mesih’i yüreğinize kabul ettiniz ise İsa Mesih sizin içinizdedir. Kutsal Ruh’u veren kimdir? İsa Mesih’tir. Yuhanna 16:7’de şöyle diyor;

Yuhanna 16:7
“Size gerçeği söylüyorum. Benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem Yardımcı size gelemez. Ama gidersem O’nu size gönderirim.”

İçimde olan İsa Mesih Kutsal Ruh’u babadan alıp bize diri su ırmağı gibi gönderendir. Bu konuyla ilgili Yuhanna 4:13-14’e bakalım:

Yuhanna 4:13-14
“İsa şöyle yanıt verdi. Bu sudan her içen yine susayacak. Oysa benim vereceğim sudan içen sonsuza dek susamaz. Benim vereceğim suyun içinde sonsuz yaşam için fışkıran bir pınar olacak.”

Burada İsa Mesih’in vereceği su Kutsal Ruh’tur. Sonsuz yaşam için fışkıran bir pınar olacak. Pınar demek yukarıdan aşağıya değil aşağıdan yukarıya çıkan demektir. İsa Mesih’e ilk iman ettiğimiz zaman Kutsal Ruh ilk olarak yukarıdan aşağıya iner, İsa Mesih’e iman ettikten sonra Kutsal Ruh yüreğimizden akmaya başlar. Kutsal Ruh’un gelmesiyle biz yeniden doğarak Tanrı’nın çocukları oluruz. Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı’nın karakterine benzer olabiliriz, Kutsal Ruh aracılığı ile Tanrı’nın isteğini yerine getirebiliriz. Kutsal Ruh ile olan yaşantımız Tanrı’nın ilk insanı yaratırken yaptığı bir olaydı. Tanrı insanı ruhsal varlık olarak yarattı. Beden ise ruhu koruyan çadır gibiydi. Tanrı açısından insan gerçekte ruhsal varlıktır.

2) Günah işlemekle diri su kaynağı olan Tanrı’yı bıraktık. Tanrı insanı topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi ve böylece Adem yaşayan varlık oldu. Yaşam soluğu Kutsal Ruh’tur. Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı’nın lütfunu, gücünü, esenliğini, sevincini almış olduk. Kutsal Ruh ile Tanrı’nın isteğini yerine getirsin diye Tanrı insanı ruhsal varlık olarak yarattı. Ne yazık ki insan iblisten tarafından aldanarak günah işleyince Tanrı’nın izzeti ondan ayrıldı. Tanrı’nın Ruh’u ayrılınca insanın yüreği de bomboş oldu. Kutsal Ruh insandan ayrılınca Tanrı’nın gücünü, bilgeliğini, lütfunu, sevincini ve esenliğini kaybetti. Ve korku dolu, endişeli değersiz bir varlık oldu.

Yeremya 2:13‘de şöyle diyor;
“Halkım iki kötülük yaptı. Beni “diri suların pınarını” bıraktı. Kendilerine sarnıçlar su tutmayan çatlak sarnıçlar kazdılar.”

Diri su pınarı olan Tanrı’yı bırakınca Tanrı’nın bütün lütuf ve bereketini kaybettik. Dolayısıyla günah yüzünden kaybettiğimiz bereketleri yeniden kazanma isteği doğdu. Buda açgözlülük, bedensel istek ve arzulardır. Diri su pınarı olan Tanrı’yı bırakan her insanın aradığı şey dünyanın zenginliği, gücü ve bedensel zevkleridir. Bedensel istek ve arzular sınırsızdır. Bedensel zevkler, zenginlik ve güç arzusu sınırsızdır, ne kadar doldursa bile doyum yoktur. Belli bir düzeye kadar elde ettiğimiz zaman hastalıkla, kazayla, ekonomik sıkıntılarla, doğal afetlerle çeşit çeşit olaylarla biriktirdiğimiz her şey dağılıp yok olur. Sizin de gördüğünüz gibi bir zamanlar çok zengin, yüksek mevkii de olanların tüm varlığına el konulup her şeylerini yitirdiler. Şimdi kazananlarda ileride hepsini kaybedecekler. Zenginliği, güç ve zevklerini kaybeden insanlar onları tekrar elde edebilmek için mücadele ederler. Dünyada onları ele geçirmek isteyenlerle onu kaybetmek istemeyenler arasında şiddetli bir çatışma vardır. Bu günaha düşmüş insanların özelliğidir. Nedeni çok basittir. Diri su kaynağı olan yani Kutsal Ruh’un bereket kaynağı olan Tanrı’yı bıraktılar.

Her insan bunu bilmelidir. İsa Mesih’e iman edersek O’nun kanıyla günahımız bağışlanınca Kutsal Ruh gelecek. Kutsal Ruh ile yeniden doğan çocuk diri su kaynağı olan Tanrı ile bağlantı kuracaktır. İsa Mesih’in yeryüzüne gelmesinin nedeni budur. İsa Mesih çarmıhta sadece bizim günahlarımızı bağışlatmak için gelmedi, İsa Mesih’e iman eden herkese diri su ırmağını akıtmak için geldi. Kutsal Ruh ile yeniden Tanrı’nın lütfunu, gücünü, bereketini, sevincini ve esenliğini alarak O’nun isteğini yerine getirsin diye geldi. Bu yüzden İsa Mesih şöyle diyor; “Bana iman edenin içinden diri su ırmakları akacak.”

3) Neden imanlı kişinin diri su ırmakları kapatılıyor? Diri su ırmağının kapatılmasının nedeni şudur. İsa Mesih’e iman edip Tanrı’nın çocuğu olmasına rağmen o kişi eski adamın tarzına göre yaşadığı içindir. Bir imanlı olarak hala yeryüzünde daha fazla zengin olmak, daha fazla güçlü olmak, daha fazla yükseğe çıkma arzuları var. Bedensel istek ve arzuları yerine getirme çabasında olduğu için imanlı, diri su ırmakları kapatılıyor. Diri su ırmağının kapatılma nedeni bedensel istek ve arzulara göre yaşadığı ve yaşamak istediği içindir.

Bu yüzden Pavlus Romalılar 8:13‘te şöyle diyor:
“Benliğe göre yaşarsanız öleceksiniz, ama bedenin kötü işlerini Ruh’la öldürürseniz yaşayacaksınız.”

Bu ruhsal bir sırdır. Beden için ne yiyeceğiz, beden için ne zevk alacağız, beden için neyi biriktireceğiz dediğimiz zaman mutlaka diri su ırmakları kapatılır. Şeytan da imanlıların diri su ırmağının kapatılması için sürekli aldatır. Senin paraya ihtiyacın var, senin eve ihtiyacın var, sen yalnızsın güzel zaman geçirecek kadına ihtiyacın var diyerek aldatmaya çalışır. Bu ayartıda başarısız olunca tehdit eder. Sen öleceksin, paran olmazsa insanlar seni bırakır gibi tehditlerde bulunur. Burada da başarılı olmazsa o zaman yargılamaya çalışır. Senin daha önce günah işledin o günahı Tanrı bağışlamadı gibi. İblisin diri su ırmağını kapatmak için uğraştığı bu tür teklifleri İsa Mesih’in adıyla reddetmelisiniz. İsa Mesih benim kurtuluşumdur, gücümdür, lütfumdur, bereketin kaynağıdır diyerek iblise karşı durmalısınız. Eğer iblisin ayartılarını reddetmezsek bizlerde Yeremya’nın söylediği gibi su tutmayan çatlak sarnıçlar kazmış olacağız.

4) Devamlı olarak diri su ırmakları içimizde akması için ne yapmalıyız? Pavlus bu konuyla ilgili çok güzel açıklamada bulunmaktadır.

2.Korintliler 4:10-11
“İsa’nın yaşamı bedenimizde açıkça görünsün diye İsa’nın ölümünü her an bedenimizde taşıyoruz. Çünkü İsa’nın yaşamı ölümlü bedenimizde açıkça görülsün diye biz yaşayanlar İsa uğruna sürekli olarak ölüme teslim ediliyoruz.”

İçimdeki diri suyun akmasını engelleyen iki kapak vardır. Birinci kapak günah kapağı, ikinci kapak benlik kapağıdır. Günah işlediğimiz zaman diri su ırmağı kapatılıyor. Benliğin istek ve arzularına göre yaşarsak yine diri su ırmağı kapatılıyor. Bu ancak günahımızın İsa Mesih’in kanıyla bağışlanmasıyla bu kapak açılır. Pavlus İsa’nın yaşamı bedenimizde açıkça görülsün diye İsa’nın ölümünü her an bedenlerimizde taşıyoruz diye ilan etti. Benlik kapağını kırmak için biz yaşayanlar İsa uğruna her an ölüme teslim ediliyoruz dedi.

Koloseliler 3:5
“Pavlus bu nedenle bedenin dünyasal eğilimlerini, fuhuş, pislik, kötü arzular ve putperestlikle eş değerde olan açgözlülüğü öldürün.”

Biz eski adamın tarzına göre yaşamamalıyız.

Efesliler 2:3‘de şöyle diyor;
“Bir zamanlar hepimiz böyle insanların arasında, benliğin ve aklın isteklerini yerine getirerek benliğimizin tutkularına göre yaşıyorduk. Doğal olarak ötekiler gibi bizde gazap çocuklarıydık.”

Bedenin arzularına göre yaşadığımız zaman mutlaka diri su ırmakları kapatılıyor. Diri su yani Kutsal Ruh bizim gayretimizle elde edebileceğimiz bir şey değildir. İsa Mesih’e iman eden herkese Tanrı lütfuyla bol bol vermektedir. Ne yazık ki, İsa’ya iman edenlerde de dünyadaki insanlar gibi bedenin isteğine göre yaşayarak diri su kaynağı olan Tanrı’yı bırakıyorlar.

İsa Mesih’e iman eden kişi de hem bedenden doğan eski adam var, hem Ruh’tan doğan yeni adam var. Ruh’tan doğan yeni adamın isteğine göre yaşamak istiyorsa diri su ırmakları akacak, bedenden doğan eski adamın isteğine göre yaşamak istiyorsa o zaman diri su ırmakları kapatılacaktır. Pavlus ne diyor?

Koleseliler 1:29‘da şöyle diyor;
“O’nun kudretiyle bende etkin olan gücüne dayanarak uğraşıp emek vermenin amacı da budur.”

Bende etkin olan gücü nedir? Kutsal Ruh’tur. Pavlus Kutsal Ruh’un verdiği kudretle yaşıyorum, uğraşıyorum, emek veriyorum demektedir. Bu bütün imanlıların yaşam örneğidir. Biz nasıl yaşamalıyız? Bize güç veren Kutsal Ruh’un gücüne dayanarak yaşamalıyız.

Romalılar 8:14
“Tanrı’nın Ruh’uyla yönetilenlerin hepsi Tanrı’nın oğullarıdır.”

Kutsal Ruh’un gücüne dayanarak yaşamalıyız ki, hayatımız bereketli olsun. Hayatımızda diri su ırmakları akmadığı zaman içimiz kupkuru olup, çöl gibi yaşamın tadı olmayıp, yaşamımızda hiç meyveler olmayacaktır.

Bununla ilgili Hezekiel peygamber çok güzel bir şeyi görümle anlattı. (Hezekiel:47:1-12) bunun hepsini okumayacağız. Tapınağın kapı eşiğinin altında suların aktığını görüyor. Su akarak ayak bileğine kadar çıkıyor, sonra su beline kadar çıkıyor en sonunda su ırmağı tam doldurarak yürüyerek karşıya geçilmeyecek durumda oluyor, ancak yüzerek geçebildi. Ama 7.ayete baktığımız zaman ırmağın her iki kıyısında birçok ağaç gördü. 9.ayette ırmağın aktığı her yerde her çeşit canlı yaratık kaynaşıyor çok sayıda balık oluyor, ırmak aktığı her yere yaşam getiriyordu. Ve 12.ayette ırmağın her iki yanında her çeşit meyve ağacı yetişecek, yaprakları solmayacak, meyveleri tükenmeyecek, her ay meyve verecekler çünkü tapınaktan çıkan sular oraya akıyordu. Meyveleri yiyecek olarak yaprakları şifa için kullanılacak. Tanrı’nın tapınağı ilk Musa döneminde Kutsal Çadır ile başladı sonra Süleyman tapınak kurdu, İsa Mesih geldikten sonra bizim bedenimiz oldu.

1.Korintliler 3:16
“Tanrı’nın tapınağı oldunuz, Tanrı’nın Ruh’unun sizde yaşadığını bilmiyor musunuz?”

Tapınakta diri su ırmakları aktı. Diri su akınca bütün pislikler temizlenmiş olur. Diri su akınca yaşam başlar. Her çeşit hastalıklar yok olur. Kutsal Ruh’un ırmağı aktığı zaman yaşam değişir. Kutsal Ruh’un ırmağı aktığı zaman Tanrı sözü hayat verir. Tanrı’nın bilgeliği, kudreti, gücü açıkça ortaya çıkar.

İsa Mesih içinizdedir, İsa Mesih size Kutsal Ruh’u ırmak gibi verendir. Bu diri su ırmağının sırrını iyice anlayın. Diri su bizim gayretimizle elde ettiğimiz bir şey değildir. İsa Mesih’e iman ettiğiniz zaman günahınız bağışlanacak Kutsal Ruh’u alacaksınız. İsa Mesih’in verdiği su sonsuz yaşam için fışkıran pınar olacak. Pınar aşağıdan devamlı olarak yukarıya çıkandır. Size diri su ırmaklarını hazırlayan İsa Mesih vardır. Diri su aktığı zaman ruhsal armağanlar ortaya çıkacak, sorunlar çözülecek, Tanrı’nın çocukları olacak, Tanrı’nın benzeyişine göre değiştirilip Tanrı’nın isteğini yerine getireceğiz.

Dikkat edelim ki, diri su ırmaklarını kapatmayalım. Yani Kutsal Ruh’un işlemesine engel olmayalım. Eğer siz bedenin istek ve arzularına göre dünyadaki adam gibi yaşıyorsanız Kutsal Ruh’un akışı kapatılacaktır. Hayatınız kurumuş bir çöl gibi olacaktır. Şeytanda içinizdeki diri su ırmaklarının akmasını engellemek için dünyadaki zenginlik arzusuyla, bedensel zevklerle, çeşit çeşit arzularla aldatmaya çalışacaktır. Aldanmayın.

İsa Mesih’in yeryüzüne gelmesinin amacı Tanrı’nın insanı yaratırken vermiş olduğu yaşam soluğunu günahı bağışlayarak bize geri vermek istiyor. Eğer günahınız Mesih’in kanıyla bağışlanıp dünyasal eğilimleri öldürdüyseniz İsa Mesih’in vaat ettiği Kutsal Ruh’un ırmakları içinizden akacaktır.

Dirisu Kilisesi

Cucan Kim

Tanrı’nın İşi

11 Aralık 2016

Sevgili kardeşler,

Hamdolsun Rabbimiz İsa’nın dünyaya gelişini kutladığımız yılın son dönemine girdik. Yani ezelden var olan İsa mesih’in doğuş bayramını kutlamaya hazırlanıyoruz ve Rabbin dünyamıza insan bedeninde geliş amacı üzerinde düşünmek, bu olayı derinden kavramak istiyoruz. Noel zamanı bizim için her zaman bir yenilenme fırsatıdır. Bu nedenle iç dünyamızı kontrol etmek için önemlidir. Tanrımız’ın sevgisi yaratılıştan itibaren insanlık tarihi boyunca her an göründü, ama Tanrı biricik Oğlu aracılığıyla yaşayalım diye O’nu dünyaya gönderdi, böylece bizi sevdiğini gösterdi.

Tanrı bizi sevdiğini göstermek için İsa doğdu ve İsa çarmıhta öldü. İsa Mesih bizleri günahtan kurtaracak, günahımızın bedelini ödeyecek kurban olmak ve acı çekmek için insan oldu. Rabbe şükrolsun.

1.Pe. 2:21-25
“Mesih, izinden gidesiniz diye uğrunuza acı çekerek size örnek oldu. “O günah işlemedi, ağzından hileli söz çıkmadı.” Kendisine sövüldüğünde sövgüyle karşılık vermedi, acı çektiğinde kimseyi tehdit etmedi; davasını, adaletle yargılayan Tanrı’ya bıraktı. Bizler günah karşısında ölelim, doğruluk uğruna yaşayalım diye, günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklendi. O’nun yaralarıyla şifa buldunuz. Çünkü yolunu şaşırmış koyunlar gibiydiniz, şimdiyse canlarınızın Çobanı’na ve Gözetmeni’ne döndünüz.

Okuduğumuz ayetlerde özellikle O’nun izin gitmemiz için acı çektiği, bize örnek olduğu yazıyor. Bize nasıl örnek oldu, sögüye sövgüyle karşılık vermedi, acı çektiğinde kimseyi tehdit etmedi, davasını Tanrı’ya bıraktı.. Günah karşısında ölelim, doğruluk uğruna yaşayalım diye günahlarımızı üstlendiğini görüyoruz..İsa Mesih’in Müjdesi bizi etkileyen, bizi değiştiren, bize yeni bir yaşam veren bir Müjdedir. Bu Müjde ile birlikte Mesih’in amacı günah karşısında ölmüş, doğruluk uğruna yani Mesih uğruna yaşayan yeni insan olmamızdır. Onun gösterdiği örneği izleyerek sövgüye sövgüyle karşılık vermeden, kimseyi tehdit etmeden, davamızı Tanrı’ya bırakarak yaşamamızı istiyor. İşte Noel’in anlamı Tanrı’nın bizi değiştirmek ve kendisine benzer kılmak için gelmesidir. Biz imanlılar olarak doğuş bayramını böyle görmeliyiz.

Ancak özellikle Noel zamanında ismen Hristiyan olup Tanrı’yı tanımaktan uzak insanlar bu gerçeklere kafa yormuyorlar, aslında umursamıyorlar, anlamak istemiyorlar. Çünkü ad olarak Hristiyan olmakla birlikte Tanrı’yı tanımamış, yüreği değişmemiş, daha doğrusu henüz tövbe etmemiş nice canlar var. Bizim mahallemizde de böyle kişiler çoktur. Hristiyan olduklarını söyleyenler kendilerini belli bir kategoriye sokabilirler. Nitekim dünyada birçok adlandırmalar yapıldı:

(1) “Katolikler” ya da “Protestant” – mezhebe göre.
(2) “Episcopal” (conformist) and “Free church” (non-conformist) – kilise düzenine göre.
(3) “Müjdeciler” ve “Liberaller”, gelenekseller – doktrine göre.
(5) “Charismatikler, Presbiteryenler, Reformcular, Kalvinistler, Menonitler, Bretherenler, Vaftizciler, Metodistler vs.

Bu tür ifadeleri duymuşsunuzdur. Bunlara ilaveten insanlarca icat edilen başka kategoriler de var. Bunların ortak özelliği Hristiyanlar’ı dışsal olarak kategorize etmesidir..Yani Hristiyanları iç varlığına değil, dışsal durumlarına göre adlandırır. Çünkü insanların iç varlığını başka insanlar bilmez, bu bir sırdır. Tanrı’dan başka kimse bilmez bir kimsenin yüreğini görmez. Bu nedenle insanların koyduğu bu kategoriler bazen kendimizi tanıtmak için gerekli olsa da asla ruhsal durumumuz açısından yeterli değildir..Çünkü bu kategorilerin hiçbirinde Rabbimiz’in çözmeye geldiği sorunun kaynağı vurgulanmıyor.Yani Kutsal Kitap’ta Rabbin amacını yansıtan kategoriler değildir. Bunlar Tanrı’nın yüreğindeki isteği değil, insanların düşüncelerini yansıtan şeylerdir. Rabbimiz’in isteği nedir, Rabbin çözmeye geldiği esas sorun nedir? Bizi ilgilendiren şey bu sorulardır. İnsanların koyduğu kategorilere girmek değil, esasen Rab’bin istediği kategori içinde olmalıyız.

2.Korintliler’de çok güzel bir ayet var:
Övünen, Rab’le övünsün.

2.Ko 10:18
Kabule değer kişi kendi kendini tavsiye eden değil, Rab’bin tavsiye ettiği kişidir. Yani önemli olan hangi kategoriye kendimizi koyarsak koyalım, Rab’bin tavsiye ettiği kişi olmak hedefimizdir. O zaman ne yapmalıyız?

İmanımızın temeli 1.Ko.15:3’te açıklanmıştır:
Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi.

Hamdolsun, Rab’bin bizim için yaptığı şeyi biliyor ve bunu ilan ediyor ve bununla övünüyoruz. Çünkü Tanrımız sevgi Tanrısıdır. Bununla birlikte bizim için bu bilgiye eşit önemde ve bu bilgiyi tamamlayan bir bilgi daha var.

Onu da 2.Ko.5:15’te
“Yargımız şu: Biri herkes için öldü; öyleyse hepsi öldü. Evet, Mesih herkes için öldü. Öyle ki, yaşayanlar artık kendileri için değil, kendileri uğruna ölüp dirilen Mesih için yaşasınlar.”

İlk bilgiyi yani Mesih’in günahlarımıza karşılık öldüğünü iyi biliyor ve buna iman ediyoruz. Böylece günahlarımız bağışlandı. Bununla birlikte Mesih’in ölümüyle bizim de öldüğümüzü, artık kendimiz için değil, bizim için ölüp dirilen Mesih için yaşamamız gerektiğinin de aynı seviyede farkında mıyız? Yani Mesih Günahlarımızın bağışlanması için öldü ama aynı zamanda biz de günah karşısında ölelim, Mesih için yaşayalım diye de öldü.

İlk bilgi ile ikinci bilgi birbirini tamamlamaktadır. Mesih’in öldüğü kabul edilmekle birlikte bizim de O’nunla birlikte öldüğümüz aynı kuvvetle vurgulanmıyor. İnsan benliği ve Şeytan bu gerçeğin çok fazla duyulmasını istemez. Çünkü kendisi için değil ,Mesih için yaşayan imanlılar Şeytan’ın en korktuğu kategoridir. Çünkü onların Mesih’in askerleri olduğunu biliyor.

Tanrı’nın kendi çocukları için hazırladığı, tasarladığı kategori işte budur, Mesih’in izinde yürüyen ve günah karşısında ölü, bedenlerini diri ve kutsal kurban olarak sunan, Mesih için yaşayan imanlılar. İnsanların dışsal kategorilerinden farklı yürekle ilgili içsel bir kategoridir. Hristiyanlar’ın iç yaşamıyla ve Tanrı’yla iç varlıklarındaki iman yürüyüşleriyle ilgilidir..İşte bizim için esas önemli kategori budur. Biz bunun içine girmeliyiz. Kendimizi dışarıdan Protestan, Ortodoks vs. ya da İncili diye tanıtmamız yetmez. Öğretimiz, doktrinimiz, dünya görüşümüz doğru olabilir, ama yaşayışımız Tanrı’nın önünde nasıldır? Hayatımızın merkezinde Tanrı var mı?

Kardeşler, geçmişte insanlar henüz üzerinde yaşadıkları dünyayı tanıyamadıkları ve KK’yı doğru biçimde yorumlamadıkları zamanlarda evrenin merkezinin dünya olduğunu sandılar. Çünkü insanların gözünden güneş, ay ve yıldızlar sanki dünyanın çevresinde dönüyormuş gibi görünüyordu. Yaklaşık 500 yıl kadar önce Kopernik ve Galileo gibi bazı Hristiyan bilim insanları bunun yanlış olduğunu gösterdi. Hatta bunu keşfettikleri için o dönemdeki din adamları tarafından yargılandılar. Dünya evrenin merkezi değildi, hatta güneş sisteminin bile merkezi değildi. Merkezde güneş olan bir sistemin parçasıydı. İnsanlar bu merkezi yanlış aldıkları sürece, hesaplarında hep hata yaptılar, çünkü aldıkları referans hatalıydı. Ancak ne zaman doğru merkezi keşfettiler, tüm hesaplamalar ve bilimsel çıkarımlar yerli yerine oturdu ve doğru sonuç verdi.

Burada çok güzel bir benzetme var, tıpkı İncil’in ışığının geçici olarak örtülü olduğu Ortaçağ cehalet döneminde dünyanın evrenin merkezi olduğunu düşünen insanlar gibi Tanrı’yı tanımayan insanlar da kendi benliklerini merkez alırlar ve Tanrı’yı sanki kendi etrafında dönüyor sanırlar ve bu nedenle hesapları hep yanlış çıkar. Bizler de benliğimizi ne zaman merkeze alırsak, Tanrı’yı görmez oluruz ve yaptığımız işler boşa çıkar. Eğer benlik merkezde kalırsa, Kutsal Kitap’ı doğru yorumlayamayız ve Tanrı’nın yetkin isteğinin ne olduğunu anlayamayız (hesaplarımız yanlış olur). Kendi bakış açımıza göre ne kadar doğru olduğumuzu düşünsek bile ancak aslında yanılıyor oluruz.
Halbuki Merkez her zaman Yaratıcı ve Kurtarıcı olan Tanrımızdır. İnsan yaratıldığında merkezi Tanrı olarak yaratıldı. Günaha düşünce merkez benlik oldu. Dünya için güneş ne ise, insan için de Tanrımız öyledir. Nasıl ki bilimsel gerçekler var ve değişmiyorsa, işte bu da ruhsal bir gerçektir.. Dünyada nasıl güneş olmadan yaşam olmuyorsa, Tanrı olmadan da insanda yaşam olmayacak.İmanlılar olarak zaman zaman merkezimiz şaşarsa, pusulasız bir gemi gibi olur, yönümüzü yitiririz. Müjde’yi doğru anlamak merkeze İsa Mesih’i koymaktan geçer. İsa’nın merkezde olmadığı bir müjde sahte bir müjdedir. O elçilerin öğrettiğinden başka bir İsa’dır.
Bu yüzden İnsanı merkezi alan sözde müjdeler insanı değiştirme gücüne sahip değildir. Çünkü bu sahte müjdelerde insan merkezde olduğu için Tanrı insanın etrafından döne sadece onun isteklerini yerine getirir. İnsanın tek yapması gereken inanmaktır ve o zaman her maddesel bereketleri ona verecektir, dünyada rahatına bakacaktır. Halbuki Rab’bin Müjdesi böyle değildir. Rab dedi ki:” yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır”. Dünyada sıkıntılarınız olacak, cesur olun” dedi..Gene Rabbin Pavlus’la Barnaba öğrencileri ruhça pekiştirdiler, imana bağlı kalmaları için onlara cesaret verdiler. “Tanrı’nın Egemenliği’ne*, birçok sıkıntıdan geçerek girmemiz gerekir” diyorlardı. Kutsal Kitap boyunca tüm Tanrı adamları acılardan ve sıkıntılardan geçti..Rabbimiz dahil. O yüzden bizler de bu düşünceyle silahlanmalıyız. Petrus,” inanmanız için size giydirilen ateşten gömleği, size garip bir şey oluyormuş gibi yadırgamayın.” Yani acı çekmemiz, sıkıntılardan geçmemiz garip bir şey değil, yadırganacak bir şey değil, iman yaşamının bir parçasıdır. Ama bütün bu durumlarda bizi sevenin aracılığıyla dayanırız, galip geliriz.

Gene Sahte müjdelerde tövbe vaaz edilmez, günahları ve dünyayı terk etmek vaaz edilmez. Halbuki Vaftizci Yahya’nın ortaya çıkmasıyla birlikte tövbe çağrısı başladı. Ve Rabbimiz göğe alınmadan önce Kutsal Yazılar’ı anlayabilmeleri için öğrencileri zihinlerini açtı. Onlara dedi ki, “Şöyle yazılmıştır: Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek; günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da Yeruşalim’den başlayarak bütün uluslara O’nun adıyla duyurulacak. Müjdeyi Rab açıkça tövbe çağrısı olarak adlandırılıyor. Elçi Pavlus da Tanrı, geçmiş dönemlerin bilgisizliğini görmezlikten geldi; ama şimdi her yerde herkesin tövbe etmesini buyuruyor.

Tövbe etmek kişinin hayatının merkezinden olan benliğinden, yani kendi seçtiği yoldan, boş yaşayışından, dünya sevgisinden, para sevgisinden (gözün tutkuları, benliğin tutkuları ve maddi yaşamı verdiği gururdan) dönerek Tanrı’yı tüm aklınla, tüm canınla ve tüm yüreğinle sevmek, O’nu hayatımızın merkezi yapmaktır.Mesih’in çarmıhtaki ölümüne iman kişi ancak tövbe ederse günahları bağışlatan bir kurban olur. O zaman Kutsal Ruh’un gücüyle dolarak tövbeye yaraşır meyveleri Kutsal Ruh aracılığıyla her gün benliği reddederek verir ve böylece Tanrı odaklı bir Mesih imanlısı olarak yaşayabilir.

Rabbimiz insanlığı günahlarından kurtarmaya geldi. Baltayı ağaçların köküne dayamaya geldi. Bu ağaç insanların yüreğinde kök salan günah agacıdır. Ve bu günahın temelinde kendimize odaklanmak, merkeze benliğimizi koymak ve kendi isteğimizi yapmak var. Eğer Rab’be baltayı indirmesi için izin vermezsek ve günah kökünü hayatımızdan koparıp atmasını istemezsek, o zaman Rab’bin dünyaya gelme amacı, yani Noel’in anlamı bizde gerçekleşmiş olacak mı? Rab günahımızla savaşmaya, bizi koruyup temizlemeye geldi. Hayatlarımızdaki günahın köküne vurmaya ve bizi bundan kurtarmaya gelmiştir.

İşaya 27:3
“Ben RAB, bağın koruyucusuyum, Onu sürekli sularım. Kimse zarar vermesin diye Gece gündüz beklerim. Kızgın değilim. Keşke karşıma dikenli çalılar çıksa! Onların üzerine yürür, Tümünü ateşe verirdim.

Rab karşısına dikenli çalılarını çıkaracak kişilerin üzerine yürür, onları ateşle ve Ruh’la temizler ve paklar. İşte Kral İsa Mesih’in dünyaya geliş amacı budur. Eğer aramızda bu Noel’i Mesih’e ait olarak kutlamak isteyenler varsa tövbe ederek Tanrı’ya yaklaşsınlar. Bakın Rab ne diyor: “Keşke karşıma dikenli çalılar çıksa!” Keşke günahtan dönmek, dünyaya ölmek ve tövbe etmek için bu Noel’de Tanrı’nın önüne çıkanlar olsa..Bizler bunun için dua edelim. Sahte bir müjde değil, gerçek Müjde ile hayatlar değişsin.

Dirisu Kilisesi

Alper Özharar