Yaşam Ağacından Yemek

3 Şubat 2013

Tanrı insanlara nasıl yaklaşıyor ve onlardan ne istiyor? Ve onunla aramızdaki ilişkinin temeli ne olmalı? Tanrı ilk atamız Adem’den ne istedi ve bizden ne istiyor?

Yaratılış Kitabı 2. bölüm 7-8’de insanın yaratılışını okuyalım:

“RAB Tanrı Adem’i topraktan Yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu. RAB Tanrı doğuda, Aden’de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem’i oraya koydu. Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.”

Rab bu iki ağacı koyduğu zaman insana bu ağaçlar hakkında bir buyruk verdi:

Gen 2:17 “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.”

Tanrı iyiyle kötüyü bilme ağacından yememizi istemedi, çünkü insana ölüm getiriyordu..Ama yaşam ağacından yiyebilirdik..İlginç olan bir nokta var..O da şu: İkisini birden yemek mümkün olmuyordu. Yani hem o ağaçtan hem de bu ağaçtan yemek yasaktı..Ya iyiyi kötüyü bilmek ya da yaşam..Tercih insana bırakıldı…Çünkü iyiyi kötüyü bilmek Tanrı’ya mahsus bir şeydir..Tanrı bizim iyiyi kötüyü kendi başımıza kavrayıp ona göre karar vermemizi istemedi. O itaat ve iman istedi. Tanrı’nın sözünü dinlememiz gerekirdi. Tanrı özgür bir irade verdi, ancak özgür iradelerini iyiyi kötüyü bilmek yönünde kullanınca günah işlediler..Günah o günden bugüne tüm yaratılışı mahvetti. Adem ve Havva İyiyi kötüyü bilmenin bir yararını görmedi. Onların sadece Tanrı’ya iman etmesi gerekiyordu..

Yar.3:22
Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu” dedi, “Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli. Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.

Bahçeden ve yaşam ağacından uzaklaştırıldılar..Demek ki, Tanrı gibi olmak uğruna yaşamdan mahrum kalan bir insanlık ırkı ortaya çıkmış oldu..Günümüzde Tanrı gibi olan, iyiyi kötüyü bilen ama gene de yaşamdan mahrum milyonlarla birlikte bu dünyayı paylaşıyoruz..İyiyle kötüyü bildiğimiz an insan hayatına günah ve ölüm girdi. Yaşam ağacına, yani sonsuz yaşama yaklaşmamız doğrudan Tanrı tarafından engellenmiş oldu.

İyiyi kötüyü bilmenin bize hiçbir faydası olmadı, ama iyiyi kötüyü bilmenin insan için faydalı olduğu yalanına inanan çok insanlar vardır. Günümüzde bu yalan pek çok kötülük üretiyor..Çünkü insanlar kontrolü ellerine alıyorlar. Örneğin kürtajın anne için bir hak olduğuna inanan pek çok insan var. Bir anne kendi iyiliği için karnındaki bebeğini öldürebiliyor.. Çünkü iyiyi ve kötüyü bildiğiniz düşünüyor ve sonunda aldığı karardan ötürü büyük bir günah işliyor.

Tanrı başlangıçtan beri O’na bağımlı olmamızı ve yaşam ağacından yememizi istiyordu.. İyiyi kötüyü bilmek Tanrı’dan bağımsızlık ilan etmek demektir ve bize ancak ölüm getirir..Böylece insan haddini aşarak Tanrı’ya iman etmeyi, O’na bağımlı olmayı reddederek kontrolü kendi eline almış oldu.

İnsanoğlu bir kez günaha düştüğü ve iyiyi kötüyü bilmeye başladığı için Tanrı’nın insanı tekrara imana ve yaşama geri getirmesi gerekiyordu. Ama bunun için öncelikle iyiyi kötüyü bilmenin ağır sonuçlarını insan anlamalıydı.. Bu ağır yükü ve mahkumiyeti anlamaları için Kutsal Yasa insanlara verildi.

“Kutsal Kitap’ta yazılı yasa öldürür, Ruh ise yaşatır” diyor..Çünkü İnsanoğlu tek başına Kutsal Yasa’yı bilmekle, ya da gerekliliklerini yerine getirmekle yaşama kavuşamaz. Yaratılış 2:9’da bu iki ağacın bahçenin ortasında olduğu ve birbirine çok yakın olduğu ima edilir. Birbirlerinden uzak değillerdir, yan yana dururlar. Aralarında bir yakınlık vardır. dikkatsiz davranırsak, yaşam ağacı yerine bilgi ağacına dokunuruz; yaşam ağacına dokunduğumuzu düşünebiliriz, çünkü bilgi ağacı yaşam ağacına çok yakındır. Kutsal Yasa’da yaşamla bağlantılıdır, ama yaşamın kendisi değildir.

İyi olan her şey yaşamla ilişkilidir. Yasa’nın buyrukları da iyidir, bu yüzden yaşama çok yakındırlar. Ama şöyle bir yanlış düşünme alışkanlığımız var. Düşmüş doğal anlayışımızla iyi olan her şeyin yaşam getireceğini düşünürüz. Ama günahlılığımız yüzünden iyi olanın aracılığıyla günah bize ölüm getirir. Bu yüzden her iyi şeyin yaşam vereceğini düşünmek hatalı olur..Böyle düşündüğümüzde Mesih’i yadsıma tehlikesi baş gösterir.

Rab İsa Yahudi din adamlarına şöyle dedi, “Kutsal Yazılar’ı araştırıyorsunuz. Çünkü bunlar aracılığıyla sonsuz yaşama sahip olduğunuzu sanıyorsunuz. Bana tanıklık eden de bu yazılardır! Öyleyken siz, yaşama kavuşmak için bana gelmek istemiyorsunuz” (Yuhanna 5:39-40). Bu din adamlarının hatası neydi? Aracı amaçları haline gelmişti..Kutsal Yazılar yaşamı bildirmek, yaşama yönlendirmek içindir, ama din adamları Kutsal Yazılar’ın kendisini asli unsur saydılar. Esas amaçtan saptılar..Kutsal Yasa’nın iyi olduğunu biliyorlardı ve Kutsal Yasa’yı çiğnemek korkusuyla etrafına sağduyudan yoksun biçimde çit ördüler..Onu korumakla o kadar meşgul oldular ki Kutsal Yazılar’ın asıl amacını anlayamadılar.

Bunun gibi Kutsal Kitap’ı okurken amacımız sonsuz yaşamın, yani Mesih’in kendisi olmalıdır. Kutsal Yazılar Rab’be tanıklık ettiğinden, Rab’den ayrı tutulamaz. Tanrı’nın bize vermek istediği esas şey biricik oğlu İsa Mesih’tir. İsa Mesih’i almayıp diğer önemsiz şeylerle ilgilendiğimizde Kutsal Yazılar’la temas kurabiliriz, ama gene de Rab’le temas içinde olmayabiliriz. Yalnızca Rab yaşam verebilir. Eğer Rab olmadan sadece Kutsal Yazılar ve Kutsal Yasa varsa, yaşama kavuşamayız. Kutsal Kitap’ta yaşam bulmak yerine, Kutsal Kitap tarafından öldürülürüz. Mesih olmadan Kutsal Kitap yazılı yasadır ve yazılı yasa öldürür.

Şeytan’ın çok kurnaz olduğunu biliyoruz. İnsanların işler, öğretmenler, bilgi, öğreti ve yazılı yasa gibi unsurlara bakmasına neden olur. Aracı amaç haline getirmek ister..Araçların kendisi kötü değildir. Bazılar şöyle sorabilir, “Tanrısal sözün, eğiticilerin, bilginin, öğretinin, yazılı yasanın nesi yanlış?” Rab bize merhamet etsin ki, bilgi ve yaşam arasındaki farkı ayırt edebilelim. Bilgi ağacı sadece kötüyle değil, iyiyle de ilişkilidir. Şeytan tüm kurnazlığıyla bizi her zaman bilgi ağacının yakınına, yaşam ağacının uzağına döndürür. İyiyi ile kötüyü bilerek kendi ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimizi düşündürmek ister. Ama bilgi ve yaşam arasındaki farkı görmemiz gerekir. Birçok kez bilinçsiz olarak aldanmış olabiliriz. Şeytan, en iyi bilgiyle yaşam ağacına verdiğimiz dikkatimizi dağıtmak için sürünerek gelebilir. Bilgi ne kadar iyi olursa olsun, gene de tek başına yaşam veremez.

Yuhanna üçüncü bölümde eğitimli ve tecrübeli yaşlı bir din adamı olan Nikodim Rab İsa’ya geldi ve O’na şöyle dedi, “Rabbî, senin Tanrı’dan gelmiş bir öğretmen olduğunu biliyoruz.” (Yuhanna 3:2).

Rab İsa çok hikmetli olarak Nikodim’le ne tartıştı ne onu azarladı ne de onunla uzun uzun konuştu. Onu dinledikten sonra Rab İsa şöyle cevap verdi, “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez” (3:3). Bu söz Nikodim’in gerçekten kafasını karıştırdı. Şöyle düşünmüş olabilir, “Senden öğreti almaya geldim. Seni bir Rabbi, bir öğretmen olarak tanıyorum, ama yeniden doğmakla ne kastettiğini anlamıyorum. Benim gibi yaşlı bir adam annesinin rahmine girip tekrar çıkamaz. Bu nasıl bir öğreti?”

Rab İsa Nikodim’e Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu’nun da öylece yukarı kaldırılması gerektiğini söyledi (3:14). Zehirli yılanlar tarafından sokulan tüm ölen insanlar Musa’nın yukarı kaldırdığı tunçtan yılana bakmak zorundaydı. Tunçtan yılana bakan herkes yaşadı (Say. 21:7-9). Rab Nikodim’in bakması için tam yanı başındaydı. Nikodim’in O’na iman etmesi gerekiyordu; o zaman sonsuz yaşama kavuşacaktı. Nikodim’in öğretiye ihtiyacı yoktu. O’nun sonsuz yaşama ihtiyacı vardı ve bu yaşamı ancak Mesih ona bahşedebilirdi. Kutsal Yasa uzmanı olup pek çok bilgiye sahip olması şimdiye dek ona yaşam sağlamamıştı.

Yuhanna 5:21’de şöyle der, “Baba nasıl ölüleri diriltip onlara yaşam veriyorsa, Oğul da dilediği kimselere yaşam verir.” Oğul’un isteği yaşam vermektir ve O yaşam vermeye gelmiştir. “Oğul yaşam verir” ifadesini unutmamalıyız. Bu nedenle Rab Yuhanna 10:10b’de şöyle der, “Bense insanlar yaşama, bol yaşama sahip olsunlar diye geldim.” Yuhanna 11:25a’da Rab Marta’ya şöyle dedi, “Diriliş ve yaşam Ben’im.” Yuhanna 14:6’da yaşam olduğunu ilan etti. Bu ayetler Mesih’in bizzat yaşam ağacı olduğunu gösterir. İnsanın kurtuluşunu takiben, Yeni Antlaşma’da yaşam ağacı bir kez daha insana sunulur. Koloseliler 3:4a, bize Mesih’in yaşamımız olduğunu söylemektedir.

Bütün bunlardan görüyoruz ki, Tanrı bize iyiyi kötüyü bilme ağacını değil, yaşam ağacını sunmaktadır..Mesih İsa Aden Bahçesi’nde Adem ve Havva’nın kaybettiği yaşam ağacının kendisidir..O dönemde iyiyi kötüyü bilmek uğruna yaşamdan vazgeçmişlerdi.Bugün de Şeytan hâlâ ilk yalanını sürdürerek Tanrı’nın aksine bizi yaşamdan vazgeçip iyiye kötüye kendimizin karar verdirmeye yönlendirmek istiyor. Bunu başardığı her an Tanrı’yı değil, kendimizi yüceltiyoruz demektir.

SEVGİLİ KARDEŞLER, ELÇİ YUHANNA’NIN ÇOK HARİKA BİR UYARISI VARDIR..1.YUHANNA 2:6’DA “Tanrı’da yaşıyorum” diyen, Mesih’in yürüdüğü yolda yürümelidir.” TANRI’DA YAŞAMAK MESİH’İN YÜRÜDÜĞÜ YOLDA YÜRÜMEKTİR..MESİH’İN NASIL BİR YOLDA YÜRÜDÜĞÜNE BİLMELİYİZ Kİ, O YOLDA BİZ DE YÜRÜYELİM.. ÇÜNKÜ MESİH YAŞAMIN KENDİSİDİR..TANRI’DA YAŞIYORUM DİYEN, İYİYİ KÖTÜYÜ BİLMELİ VE ONA GÖRE DAVRANMALIDIR DEMİYOR, MESİH’İ İŞARET EDİYOR..ÇÜNKÜ MESİH YAŞAM AĞACIDIR..YARATILIŞ’TAN BERİ TANRI BİZE BU YAŞAM AĞACINDAN YEMEMİZİ, YAŞAM AĞACININ ARDINCA GİTMEMİZİ İSTİYOR..BUGÜN MESİH İSA DEN BAHÇESİNDE KAYBETTİĞİMİZ YAŞAM AĞACI OLARAK ORTAYA ÇIKMIŞTIR..KUTSAL YAZILAR ONUN HAKKINDA YAZIYOR VE KUTSAL YAZILAR’I OKUMAMIZIN AMACI O’NU TANIMAKTIR..EĞER KUTSAL YAZILAR’I OKUYORSAK AMA YAŞAMI TANIMAMIŞSAK ÇABALAR BOŞA GİTMİŞ OLUR.

Son olarak şunu vurgulamak istiyorum:

Elçi Pavlus 1 Korintliler 3. bölümde kilisenin Tanrı’nın tarlası, Tanrı’nın binası olduğunu bize söyler. Bu binanın temeli İsa Mesih’tir ve “Bu temel üzerine kimi altın, gümüş ya da değerli taşlarla, kimi de tahta, ot ya da kamışla inşa edecek.” Diyor..Tanrı kendi binasını altın, gümüş değerli taşlarla inşa etmemizi buyuruyor..Bunun tek yolu temel olan İsa Mesih’in yaşamından beslenmektir..Altını, gümüşü ve değerli taşları Mesih İsa’nın berrak yaşam suyu ırmağından elde edeceğiz.

Filipililer 3:8 “Rabbim İsa Mesih’i tanımanın üstün değeri yanında her şeyi zarar sayıyorum, süprüntü sayıyorum. Öyle ki, Mesih’i kazanayım ve Kutsal Yasa’ya dayanan kişisel doğruluğa değil, Mesih’e iman etmekle kazanılan, iman sonucu Tanrı’dan gelen doğruluğa sahip olarak Mesih’te bulunayım.”

Dirisu Kilisesi

Alper Özharar

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın