02 Şubat 2014
Sevgili kardeşler,
Tanrımız bir iman Tanrısıdır.. Tanrımızla dünyada kurduğumuz ilişki iman üzerine kurulmuştur..Tanrımızı göremiyoruz ve Rab İsa’nın öğrettiği gibi Babamız gizlide olandır. Gizlide olan Babamız bizim yüreğimizdeki imanı araştırır. Ve kendisine imanla yaklaşmamızı ister..İman, O’na ve O’nun sözüne bağlı olduğumuzu göstermenin tek yoludur.
İbr. 10:19-22’te gerçek Tanrı ile bir insanın nasıl ilişki kurması gerektiğinin çok güzel bir resminin verildiğini düşünüyorum. Bu resim bir şema gibi bir imanlı için adım adım Tanrı’nın varlığına yaklaşmanın ve O’ndan vaat ettiklerini almasının yoludur.
Bu nedenle, ey kardeşler, İsa’nın kanı sayesinde perdede*, yani kendi bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır.
Tanrı’nın evinden sorumlu büyük bir kâhinimiz* bulunmaktadır. Öyleyse yüreklerimiz serpmeyle kötü vicdandan arınmış, bedenlerimiz temiz suyla yıkanmış olarak, imanın verdiği tam güvenceyle, yürekten bir içtenlikle Tanrı’ya yaklaşalım.
Burada ilk olarak İsa’nın kanı sayesinde perdede bize yeni ve diri bir yol açıldığı söyleniyor. Biliyorsunuz, Yeruşalim’de Rab’bin Tapınağı’nda En Kutsal Yer ile Kutsal Yer’i birbirinden ayıran bir perde vardı. Bu perde tıpkı Adem ve Havva günah işledikten sonra Aden Bahçesi’nin dışına konan her yana dönen alevli bir kılıç gibi günahkar insanı kutsal Tanrı’dan ayırmak içindi. Ve başkahin bu perdeyi aşarak yılda bir kez En Kutsal Yer’e halkın günahlarını bağışlatmak için girerdi..Başkâhin buraya ancak büyük korku ve titremeyle girebilirdi. Kutsal Yasa’nın en küçük bir buyruğunu ihmal etmişse, ölüm korkusu yakasına yapışırdı. İşte burada bahsedilen perde bu perdedir.
…Tanrı Adem’e Aden Bahçesi’nde bir tapınak yapmasını buyurmadı… Çünkü onunla bir arkadaş gibiydi, aralarını bozan bir günah sorunu yoktu..Ancak Tanrı insanlar günaha düştüğünden beri Mesih’in gelişine dek önce çölde Buluşma Çadırı’nda, sonra Şilo’da gene çadırda geçici olarak, sonra Süleyman’ın tapınağı ve en son Hirodes’in tapınağında halkının arasında yaşadı..Ama her zaman insanın günahları ve arınmamış kötü vicdanı nedeniyle bir tapınakla duvarlarla ve perdeyle ayrılmış olarak varlığını ifşa etmek durumundaydı. En Kutsal Yer Tanrı’nın kutsal varlığının insanlar arasında, ama belli sınırlarla, belli bir biçimde ve bir perde ile ayrıldığını gösteriyordu. Bu ayrım olmasaydı, günahkarları yok etmesi gerekirdi.
Ancak İsa Mesih çarmıhta ruhunu teslim ettiğinde, tapınaktaki bu perde yukarıdan aşağıya doğru yırtıldı, bu ne demek oluyor? Rab İsa Mesih’in günahkarlar için ölümüyle birlikte yeni bir çağ başlamıştır. Tanrımız o perdeyi yırtarak artık varlığını insan yapımı bir tapınağın küçük bir odasına sıkıştırmak istemedi.Oradan çıkıp yeniden doğacak insanda bulunan yeni tapınağa, yani iman edenlerin yüreklerine taşınmaya hazırlandı. İşte biz bu çağı anlatmalıyız.
Bu çağ Yeni Antlaşma’nın çağıdır, Ruhsal özgürlük çağıdır..Bu çağ ruhsal cesaret çağıdır. Bu cesaret nereden geliyor? . İsa’nın kanı sayesinde Tanrı’nın varlığına girmenin cesaretidir bu.
İbraniler 12:22’de
“İsa’ya ve Habil’in kanından daha üstün bir anlam taşıyan serpmelik kana yaklaştınız.”
İsa’nın kanını Habil’in kanıyla kıyaslıyor. Eski Çeviri’de daha açıklayıcı doğru bir çeviri var:
“İsa’ya ve Habil’inkindan daha iyi söyleyen serpmelik kanına yaklaştınız.”
Daha iyi söyleyen diyor? Dökülen kan bir şey söylüyor, kan konuşuyor. Bakalım Habil’in kanı ne söylüyor? nasıl döküldüğüne bakalım.
Yaratılış 4:8-11
Kayin kardeşi Habil’e, “Haydi, tarlaya gidelim dedi. Tarlada birlikteyken kardeşine saldırıp onu öldürdü. RAB Kayin’e, “Kardeşin Habil nerede?” diye sordu. Kayin, “Bilmiyorum, kardeşimin bekçisi miyim ben?” diye karşılık verdi. RAB, “Ne yaptın?” dedi, “Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor. Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın.
Habil’in kanı Tanrı’ya seslenir ve yargı, intikam ve lanet sözleri söyler. Kendisini öldüren kardeşinin aleyhine konuşur… Ancak İsa’nın çarmıhta dökülmüş kutsal kanı hepimiz için lütuf, bağışlama ve bereket söyler..İşte kardeşler, bizim cesaretimizin kaynağı İsa’nın bizim için daha iyi şeyler söyleyen kanının bizim lehimize konuşmasıdır. Bizim için lehte konuşan sevgili Rabbimiz’in kanı bize Baba’nın önünde büyük bir cesaret verir. Yılda bir kez büyük bir ölüm korkusuyla ve endişeyle görevini yerine getirmeye çalışan başkahin gibi değiliz.
İsa Mesih Tanrı’nın evinden sorumlu olan Aracımızdır. Tanrı’nın Oğlu’ndan başka Tanrı’nın evinden daha büyük bir sorumlu olabilir mi? Hangi kul, uşak, hizmetkâr ya da kâhya Tanrı’nın Oğlu’nun yerini alabilir? Hiç kimse alamaz..Rab İsa’nın bizim için gökte yaptığı kâhinlik hizmeti her bakımdan mükemmel, kusursuz bir aracılıktır.
Vicdanımız günahtan kaynaklanan suçluluğun yol açtığı ızdıraptan arınmıştır ve şimdi artık O’nun varlığına cesaretle, güvenle yaklaşabiliyoruz. Rab bu sorunu kökünden halletmiştir.
Buna karşın Tanrı’nın huzuruna “imanın verdiği tam güvenceyle ve yürekten bir içtenlikle” yaklaşmadığımızda sahip olduğumuz bu eşsiz ayrıcalığın bereketlerini gönenemiyoruz. İmanımız bize Tanrı’nın önünde alacağımız bereketlerin anahtarıdır. Tanrı’ya yaklaşmanın sırrı tam güvenceli bir imandır.
İbraniler 11:6’da “İman olmadan Tanrı’yı hoşnut etmek olanaksızdır” demektedir. Bu iman sadece “İsa’nın Rab ve Kurtarıcı olduğuna” iman etmek değil. Bunun ötesinde Tanrı’yla barışmış olarak bundan böyle her ilişkimiz, her anımız iman üzerine kurulu olmalı..Tanrı’nın çocukları olarak Tanrı’nın her sözüne tam bir güvenceyle iman etmekle ilgilidir. Çocuklarında Tanrı’yı hoşnut eden şey budur.
Sevgili kardeşler, size bir soru sorayım..İsa’yı en çok kederlendiren ve İsa’yı en çok mutlu eden şey ne olabilir?
İsa yapacağını söylediği şeylere inanmayan kişiler O’nu kederlendirdi.İnsanların kıt imanı onu üzüyordu. İman basit olarak budur; Tanrı’nın sözlerine inanmak, yapacağını söylediği şeylerden kuşku duymamaktır. Tanrı insan değil ki, yalan söylesin. Aksine Sözü’nü her şeyden üstün tutar. Kendisi üzerine ant içer ve O’ndan daha üstün bir söz yoktur. Dolayısıyla ondan kuşkulandığımızda O’nun itibarını ve dürüstlüğünü hor görmüş olmuyor muyuz? İşte bu Tanrımızı kederlendirir.
Markos 6. bölümde İsa kendi memleketine gittiği ve havrada öğretmeye başladığı söyleniyor. Ama gücenip O’nu reddettiler. İsa da onlara, “Bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor görülmez” dedi. Orada birkaç hastayı, üzerlerine ellerini koyarak iyileştirmekten başka hiçbir mucize yapamadı. Halkın imansızlığına şaşıyordu.
Halkın imansızlığı yüzünden çok fazla mucize olmadı ve Tanrı yüceltilmedi.Görüyoruz ki, İsa’yı kederlendiren şey imansızlık yüzünden halkının arasında Tanrı’nın yüceltilmemesiydi.Matta kısmında da öğrencilerine de 4 kere “ey kıt imanlılar” diyerek azarlıyor. Bu azarın içinde keder vardı.
Ama iman gördüğü zaman ne kadar mutlu olduğunu da biliyoruz..Özellikle kölesi için şifa isteyen yüzbaşı ile konuşmasından sonra Bu sözleri duyan İsa yüzbaşıya hayran kaldı. Ardından gelen kalabalığa dönerek, “Size şunu söyleyeyim” dedi, “İsrail’de bile böyle iman görmedim.”
Yani Rab gittiği her yerde iman arıyordu. İnsanlar imanlarına göre istediklerini alıyordu.
Rab’bin hoşnut olduğu imanlıların ortak özelliği kararlı olmalarıdır..Bunlar istediklerine odaklanmış, kararlarını değiştirmeyen kişilerdir. Zira değişkenlik ve kararsızlık imanın düşmanıdır.
Bunu Yakup 1. bölümde açıkça belirtiliyor: “İçinizden birinin bilgelikte eksiği varsa, herkese cömertçe, azarlamadan veren Tanrı’dan istesin; kendisine verilecektir.
Yak 1:6
Yalnız hiç kuşku duymadan, imanla istesin. Çünkü kuşku duyan kişi rüzgarın sürükleyip savurduğu deniz dalgasına benzer.
Yakup 1:7
Her bakımdan değişken, kararsız olan kişi Rab’den bir şey alacağını ummasın.”
Tanrı’dan bir şey isterken ya da Tanrı’nın vaadini beklerken Tanrı’nın sözünde dimdik durmak imanın bir göstergesidir. Değişkenlik ya da kararsızlık imansızlıkla eşdeğer bir tutum olur. Çevresel koşullar ya da insanlar, olaylar, sıkıntılar kararsızlığa ve değişkenliğe, geri adım atmamıza yol açabilir.Kararlı olmak konusunda en bereket aldığım kişilerden biri kör Bartimay’dır.
Markos 10:46-49
“İsa, öğrencileri ve büyük bir kalabalıkla birlikte Eriha’dan ayrılırken, Timay oğlu Bartimay adında kör bir dilenci yol kenarında oturuyordu Nasıralı İsa’nın orada olduğunu duyunca, “Ey Davut Oğlu İsa, halime acı!” diye bağırmaya başladı. Birçok kimse onu azarlayarak susturmak istediyse de o, “Ey Davut Oğlu, halime acı!” diyerek daha çok bağırdı. İsa durdu, “Çağırın onu” dedi.
Burada Bartimay, fazlaca ses çıkardığı, etrafı rahatsız ettiği ya da İsa’ya yakışıksız çağırdığı için insanlarca azarlanıp ayıplandı. Zaten bir kördü, doğuştan günahkar ya da Tanrı’dan uzak sayılan bu adamı hor görmek ne kadar kolay..Büyük ihtimalle ona “utanmıyor musun” demişlerdir.Ama o daha da çok bağırdı.. Ve sonunda Rab onun imanı karşısında ilgisiz kalamadı..O zaten Bartimay’ın farkındaydı, ama Tanrı’yı bu imanla yüceltmesini bekledi. Tanrı’nın Mesihi bu kararlı ve tam güvenceli iman sayesinde onurlandırılıyor..İşte belli bir konuda Tanrı’nın vaadine olan tam ve gerçek iman engellenemez, her koşulda devam eder ve zorluklarla karşılaştığında daha da güçlenir. Böyle bir imanın sonucunda elbet Rab işleyecek, kendi yüceliği için harekete geçecektir. Rab Bartimay’a “Gözlerin görsün” dedi. “İmanın seni kurtardı.” diyerek BArtimay’ın değişmeyen kuşkusuz kararlılığını doğru bir iman olarak tasdik etti. Gerçekten de insan dış görünüşe ama Tanrı yüreğe bakar. Sevgili kardeşler, her yerde ,özellikle de içinde yaşadığımız bu ortamda imanımızın karşısına pek çok engeller, ayıplamalar, zorluklar insanlar ya da koşullar tarafından çıkabilir, ancak imanımızın içtenliği ve gerçekliği böyle durumlarda kanıtlanır. En sonunda bu imanımızla Tanrı’nın sözü yücelir.
Rab’bin hoşnut olduğu imanlıların bir diğer ortak özelliği sabırdır. Bunlar Tanrı’nın sözünün gerçekleşmesini sabırla bekleyen ve dayanan kişilerdir. Sabırsızlıkta imanın düşmanıdır.
İbr. 6:11-15
Umudunuzdan doğan tam güvenceye kavuşmanız için her birinizin sona dek aynı gayreti göstermesini diliyoruz. Tembel olmamanızı, vaat edilenleri iman ve sabır aracılığıyla miras alanların örneğine uymanızı istiyoruz. Tanrı İbrahim’e vaatte bulunduğu zaman, üzerine ant içecek daha üstün biri olmadığı için kendi üzerine ant içerek şöyle dedi: “Seni kutsadıkça kutsayacağım, Soyunu çoğalttıkça çoğaltacağım.” Böylece İbrahim sabırla dayanarak vaade erişti.
İbrahim Tanrı’dan “Harran’dan ayrıl, seni kutsayacağım, soyunu çoğaltacağım” vaadini aldığında yetmiş beş yaşındaydı. Tanrı’nın İbrahim ve Sara’ya vaat ettiği çocuk İshak dünyaya geldiğinde ise yüz yaşındaydı. Yani İbrahim Tanrı’nın vaadinin gerçekleşmesini tam yirmi beş yıl sabırla bekledi. Yirmi beş yıl Tanrı’nın bir sözünün gerçekleşmesini beklemek için çok uzun bir süre, ama gerçek iman sabrı gerektirir.
Gene Davut, kral olarak meshedilmesine rağmen fiili olarak kral olmak için sabırla iman etti. Yusuf zindan sabırla Tanrı’nın lütfunu bekledi. Mezmurcu 40:1’de “RAB’bi sabırla bekledim; Bana yönelip yakarışımı duydu” demektedir.
İmanımız sadece koşullar ya da zorluklarla sınanmaz, ayrıca zaman testine de girebilir. Zaman uzadıkça uzar, ama beklediğimiz iman sözü ya da vaat bir türlü gerçekleşmeyebilir. Böyle bir durumda vaat edilenleri iman ve sabır aracılığıyla miras alanların örneğine uymamız gerekir. Tam iman güvencesini sona kadar gayretle korumamız Rab ister. Vaade erişmemizle birlikte Tanrı’nın sözü yücelecektir.Tanrı’nın sözünü her koşulda yerine getirebilmek için onun içerdiği güce ve vaade güvenmek, gerekiyor. Rab bize, size söylediğim sözler ruhtur, yaşamdır dediğine göre bu yaşamı ve bereketi her durumda imanla tecrübe etmeliyiz.
Bir örnek vereyim:
İbraniler 13:5’de Tanrı’nın yaşam sözü şöyle der:
“Yaşayışınız para sevgisinden uzak olsun. Sahip olduklarınızla yetinin. Çünkü Tanrı şöyle dedi: “Seni asla terk etmeyeceğim, Seni asla yüzüstü bırakmayacağım.”
Burada para sevgisinden uzak olun, sahip olduklarınızla yetinin buyruğunu uygulamak için Tanrı’nın “Seni asla terk etmeyeceğim, Seni asla yüzüstü bırakmayacağım” sözüne iman etmemiz gerekir. Hem de her durumda ve ne kadar zaman geçse de.. Bu söze inandığımız zaman benliğe ait zararlı tutkulardan korunuruz. İmanın verdiği tam güvenceyle elimizdeki yetinir ve Tanrı yolunda yürürüz..Ama her şey Tanrı’nın bizi asla bırakmayacağını, terk etmeyeceğine ve her zaman ihtiyaçlarımızı bir şekilde karşılayacağına inanmakla başlayacaktır. Buna inandığımız zaman Tanrı’nın hayatımızda egemen olduğunu net biçimde görerek onlar da aynı imana sahip olmak isteyecekler.
Bir başka örnek:
1.Petrus 3:14 ve 17. ayetlerde gene Tanrı’nın sözü şöyle der:
“Doğruluk uğruna acı çekseniz bile, ne mutlu size! İnsanların “korktuğundan korkmayın, ürkmeyin.”
“İyilik edip acı çekmek -eğer Tanrı’nın isteği buysa- kötülük yapıp acı çekmekten daha iyidir”
Bu söze tam bir güvenceyle inandığımızda Mesih uğruna yaşamak için büyük cesaret buluruz, iyilik edip acı çekmekten, doğruluk uğruna acı çekmekten kaçınmayız. İnsanların korktuğundan korkmayız ve ürkmeyiz.. Tanrı’nın sözüne inanarak gerçek bir imanla O’nu yüceltiriz. Ama her şey doğruluk uğruna acı çekmenin bizim için mutluluk olduğuna inanmakla başlar. Buna inandığımız zaman insanlar Tanrı’nın hayatımızda egemen olduğunu net biçimde görerek onlar da aynı imana sahip olmak isteyecekler.
Evet sevgili kardeşler, Rabbimiz dünyanın Işığı Ben’im demiştir..Ama bir başka yerde kendisine iman edenlere de siz dünyanın ışığısınız demiştir..O zaman biz nasıl ışık olacağız?..Günümüzde insanların, daha doğrusu her çağda insanların bir amaca ihtiyacı var.. Bir motivasyona, bir öndere ihtiyaçları var..Özellikle gençlerin bu ihtiyacı karşılamak için sapkın amaçlar, boş motivasyonlar ve kirli, güvenilmez önderlerin ardından gittiğini görüyorum. Bu gerçekten çok üzücü, layık olmayan sahte ilahlara, ücretli çobanlara, açgözlü yöneticilere, yalancı idarecilere, dilsiz putlara ve daha başka her türlü dünyasal murdarlığın ardınca gidiyorlar..Onların gerçekle özgür kılınması gerekiyor..Rab için kazanılmaları gerekiyor. İmanın verdiği tam güvenceye sahip olarak Tanrı’nın büyük işler yapmasına yol açarız..Rab kendisine güvenenleri, büyük işler yapacağına iman edenleri arıyor!
Öyleyse dikkat edelim.
İbr. 3:12
Ey kardeşler, hiçbirinizde diri Tanrı’yı terk eden kötü, imansız bir yüreğin bulunmamasına dikkat edin.
Tanrı yolundaymış gibi görünüp bu yolun gücünü inkâr edenlerden sakınalım!!!
Dirisu Kilisesi
Alper Özharar