Mutluluğu Yakalayan İnsanlar
29 04 2012
MATTA 5:4 Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler.
İnsanlar mutluluk peşinde koşmaktadır. İnsan mutlu olursa yaşamanın tadını çıkarmış olur. Hayatı doya doya yaşamış oluruz. Ama bu mutluluğa nasıl ulaşabiliriz? Bu yüzden bazı insanlar mutlu olmayı her şeyin yolunda gitmesiyle özdeşleştirir. İşler yolunda gitmediği zaman, mutsuzluğumuzun nedenini ise pasifçe kaderimiz olduğunu söyleyerek bir çeşit savunma ve aynı zamanda avutma mekanizması yaratırız. Bir başkaları ise mutluluğun nedenini sahip olmaları gereken maddiyatın çokluğuna bağlar. Böyleleri için zengin olmak mutluluktur. Ama varlığın, zenginliğin insanın gerçek mutsuzluğa sebebiyet vereceğini ihtimal vermeyiz.
İnsan kalıcı ve gerçek mutluluğa nasıl ulaşabilir? İnsanlar arasında var olan genel inanış insanın mutluluğunun kişinin olaylar karşısında kendi kendine her zaman pozitif tavır takınmasıyla elde edilebileceğini öğütler. Bize “Ne mutlu iyimser olanlara” diyerek mutluluğun iyimser olmakta olduğunu söyler. İyimserlikte kötülük olmamakla birlikte insanın her zaman her durumda iyimser olması beklenemez. Mutluluğu insanın gücüyle sağlanmaya çalışıp iyimserciliğe bağlayanlar bir sorun çıktığı zaman sloganlarını “Gülümse! Gülmeyi elden bırakma!” derler. Yüreğini ve acılarını kimseye açıklamamayı öğütlerler. Çünkü açıklanırsa birileri senin bu zayıf anından yararlanabilir düşüncesine hapsederler bizi. Böylece teselli edilmenin yolunu tıkamış olurlar.
Bazı insanlar kalıcı mutluluğu başkalarına yardım ve hizmet etmekte ararlar. Ulusuna, gelecek nesillerin hazırlanmasına, komşusuna ve yakın arkadaşlarına yardım etmeye kendini adamış insanlar vardır. Fakat çoğu zaman karşılık bulmayınca hüsran ve hayal kırıklığı yaşandığı, mutluluk yerine mutsuzluğun daha derin boyutlarda yaşandığı gözlemlenmektedir. Kutsal Kitapta “karşılıksız beklemeden iyilik yapın” der. Ama insan çıkar ve beklenti içinde olursa çok çabuk pes eder. Çünkü karşı taraftan beklediği ilgi ve takdiri göremeyince isyan eder ve yaşanan acıların etkisiyle yüreğinin kapısını insanlara yardıma tümden kapatırlar. Gerçek mutluluk nerdedir o zaman? İnsanın sahip olduklarında değilse, pozitif ve iyimser olmak yetmiyorsa, insanlara hizmet etmek de her zaman tatmin edici olamıyorsa kalıcı mutluluğun sırrı nedir o zaman?
Normal insan mantığının ihtimal vermediği bir çözüm yolu bulabilir miyiz mutluluğa? Nedense yaşadığımız ve hissettiğimiz acıları, üzüntüleri ve yoklukları mutlulukla bağdaştıramayız; aksine mutsuzluğun kaynağı olarak görürüz. Şu bir gerçek ki insan acısız bir hayat yaşayamaz: Acıdan muaf olduğumuzu söyleyemeyiz. Acılarımız içinde de mutluluğu yakalayabilir miyiz?
Acılarımızın bir şekilde iyileştirilmesi bizi mutlu eder mi?
“Kana kan, göze göz” kuralıyla bize acı çektirenlerden intikam bizi mutlu eder mi? Mutluluğu devamlı acılardan kaçarak yakalayabilir miyiz?
Başkalarının acıları karşısında umursamaz tutum sergilemek bizi daha mı mutlu eder? Kısa bir süre için başımızı derde sokmaktan kurtarabilir fakat vicdanen rahat kalabilecek miyiz? Öyleyse acılarımızla sağlıklı baş etmenin yolu nedir, öyleyse? İntikam almak, unutmak ya da vurdumduymazdan gelmek bizi mutlu etmiyorsa çözüm nedir?
Her gün reklamlar da mutlu olmanın yöntemleri anlatılır. Eğer şu arabayı alırsan, şu kokuyu kullanırsan, şu makyaj setine sahip olursan gibi seçenekler karşımız konulmaktadır. Fakat nedense acı çekmek, üzüntü içinde olmak, fedakârlıkta bulunmak bir yol olarak gösterilmez. Fakat kim bu kadarına cesaret edebilir? Mutluluk acıların ortadan kaldırılması anlamına gelirse dünyada kim acılarla mutluluğu bize garanti edebilir? Acılar Adamı! Acılar çekmiş, acıların gerçek anlamını bilen ve acı çekenleri anlayabilen acılar adamı! (İşaya 53).
İsa Mesih, “Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler” diyor. Mutluluğun yaslı olmakla ilişkisi olduğunu söylüyor. Matta 4’ün sonlarında 5’in başlarında büyük kalabalıkların İsa’yı takip ettiğini okuyoruz. Ayrıca Luka 6:17-19’da söylediği gibi İsa’yı öğrencilerinden büyük bir kalabalık ve hastalıklarından iyileşmek için büyük bir halk topluluğu izliyordu. Markos 6: 30-44’te İsa beş bin kişiyi doyurduğu zaman da bu kalabalıklar Onunla birlikteydi. Markos, İsa’nın kendisini takip eden kalabalıklar hakkındaki görüşünü şöyle açıklıyor: “İsa tekneden inince büyük bir kalabalıkla karşılaştı. Çobansız koyunlara benzeyen bu insanlara acıdı ve onlara birçok konuda öğretmeye başladı.”
Matta’dan İsa’nın bunların arasında öğrencilerine ayrıca Matta 5-7 bölümlerindeki vaazını verdiğini okuyoruz. Mutluluğun sırlarını açıkladığını okuyoruz. Mutlu olmanın yaslı olmakla ne alakası olabilir? Dünyadaki genel kanı mutluluğun üzüntü, sıkıntı, keder ve elemden uzak kalmakla elde edileceğini söylerken İsa tam tersini söylüyor: “Yaslı olan sizler kendinizi mutlu sayın, mutluluk sizindir” diyor. İsa’nın mutluluk anlayışı dünyanın anladığı ve vermeye çalıştığı mutluluktan daha ötede bir mutluluğa benziyor. Mutlu kelimesinin Grekçe karşılığı “makarios”, kutluluk ve mutluluk anlamlarını içermektedir. Yani Tanrısal bir mutluluktan söz edilmektedir. İnsansal mutluluktan öte Tanrısal mutluluğu anlatmaktadır İsa. Tanrı’dan gelen mutluluk ancak kalıcı, gerçek mutluluktur. İnsanın çabasıyla değil Tanrı’nın armağanı sonucu elde edilen mutluluktur. Yaslı olmanın tek başına mutluluk değildir elbette. Ama incelediğimizde bizi Tanrı’ya yaklaştırdığı için Tanrı’nın tesellisine kavuşmamıza ortam ve olanak sağlamaktadır. O zaman bu müjde değil de nedir?
Yaslı olmak ne demektir? Yas tutmak yaşadığımız acıl olaylar karşısında üzüntülerimizi genellikle gözyaşları ve ağıtlarla ifade edecek kadar derin acı duymaktır. Hiç kimse acı çekmekten yoksun bırakılmamıştır. Öyle ya da böyle herkes acı çekmektedir. Hastalık zamanları, yakınların ölümü, hayal kırıklıkları ve diğerleri insanların başına gelen acı olaylardır. Eyüp’ü hatırlayalım. Eyüp imanı sınandığı zaman çok acılar çekti. Bütün acıları içinde üzüntüsünü dile getirmek için, “Eyüp kalktı, kaftanını yırtıp saçını sakalını kesti, yere kapanıp tapındı.” (Eyüp 1:20)
Acılar ya bizi yıkacak ya da bizi daha iyi olmamıza yarayacak. Çünkü acılar bizi ya daha iyi ya da daha beter yapmaya potansiyele sahiptir. Aynı zamanda bizim ruhsal gelişmemiz bizim olaylar karşısında ne derece yasa yönelttiğine bağlıdır. Tanrı’nın çocuklarını yasa boğacak çok çeşitli acılar vardır. Ama Tanrı adına çekilen acıların tesellisi de vardır.
Birincisi, biz dünyanın günahı için üzüntü duyup yas tutabiliriz.
Yunus Ninava’ya şehrin günahlarından tövbe etmesi gerektiğini yoksa Tanrı’nın gazabına uğrayacaklarını ilan ettiği zaman Ninova’nın halk Kralla birlikte Tanrı’nın çağrısına inandı. Bütün halk oruç ilan ederek hepsi çula sarıldı. Ninova’nın Kral ve soyluları, Tanrı’nın merhametine kavuşmak için halkı tövbeye ve yas tutmaya çağırdı. (Yunus 3:3-10) Ya da Luka 19:41-44’de İsa’nın Yeruşalem için duyduğu üzüntüyü gözyaşlarıyla göstermesini örnek verebiliriz.
İkincisi, Tanrı’nın halkı için yas tutabiliriz.
Yeruşalim’in duvarlarını onarmak üzere görev alan Nehemya’yı hatırlayalım. Nehemya, “sürgünden kurtulup Yahuda İli’ne dönenler büyük sıkıntı ve utanç içinde” olduğunu ve “Yeruşalim surları yıkılmış, kapıları yakılmış” olduğunu duyunca “oturup ağladım, günlerce yas tutum. Oruç tutup göklerin Tanrı’sına dua ettim” diyor. (Nehemya 1:3-4)
Üçüncüsü, kendi günahlarımız için yas tutabiliriz.
Tanrısal üzüntü ve acılarımız bizi tövbeye ve bağışlanmaya yöneltir. Çünkü yaslarımız günahlarımız için duyduğumuz üzüntülerimizin dışa vurumudur. Örneğin, Luka 7’de günahlarından pişmanlık duyup bağışlanmak için İsa’nın ayaklarını gözyaşlarıyla silen kadınını düşünelim. Ya da Luka 18’de göğsünü döverek günahlarından tövbe eden O ferisiyi düşünelim. Her ikisi de günahlarından dolayı üzüntü duyup kendilerini alçaltmaları sonucu Tanrı’nın merhametine kavuştuklarını okuyoruz. Bu örnekleri çoğaltabiliriz: Davut kendi günahları için yas tuttu. (2 Sam. 12:16).
Yaslı olmanın sırrı bize Tanrı’nın yüreği yaklaştırıyor olmasıdır. Ruhsal olarak yaslı bir yüreğe sahip olmak bizi Tanrı’nın yüreğine yaklaştırır. Tanrı’nın acı duydukları hakkında derin üzüntü duyan bir yüreğe sahip olanlar adaletin yerine geldiğini, doğruluğun hüküm sürdüğünü, acı çekenlerin iyileşip teselli edildiklerini görünce sevinirler. Tanrı’ya kendilerini yaklaştıran acıları sayesinde Tanrı’nın tesellisine kavuşmakla mutluluğa kavuşacaklardır. Böylece kendilerini kutlu ve mutlu hissedeceklerdir.
İsa’nın öğrencileri arasında İsrail’in içinde bulunduğu durumdan dolayı acı çekip yas tutanlar vardı. Bunlar İsrail’in teselli edileceği günü bekliyorlardı. Çünkü İşaya yüzyıllar öncesinden bir zaman geleceğini bütün yaslı olanların teselli edileceklerine dair şöyle duyurmuştu:
“Avutun halkımı” diyor Tanrınız, “Avutun! Yeruşalim halkına dokunaklı sözler söyleyin. Angaryanın bittiğini, suçlarının cezasını ödediklerini, günahlarının cezasını Rab’in elinden iki katıyla aldıklarını ilan edin.” (40:1-2)
İsa, Mesih olarak geldiği zaman bu gerçekleşti. Çünkü İşaya Rabbin lütuf yılını ilan etmeye gelecek Mesih’in “yas tutanların hepsini avutmak, Siyon’da yas tutanlara yardım sağlamak” üzere geleceğini yazmıştı.
İsa, Mesih olarak doğduğu zaman “Yeruşalim’de Şimon adında bir adam vardı. Doğru ve dindar biriydi. İsrail’in avutulmasını özlemle bekliyordu. Kutsal Ruh onun üzerindeydi.” (Luka 2:25) Şimon, tapınakta adanmak üzere getirilen İsa’yı kucağına alıp Tanrı’yı överek, “…Senin sağladığın ve bütün halkların gözü önünde hazırladığın kurtuluşu, ulusları aydınlatıp halkın İsrail’e yücelik kazandıracak ışığı gözlerimle gördüm” dedi.
İsa öğrencileriyle birlikteyken onların yas tuttuklarını bildiğini ve artık avutulma zamanlarını yaklaştığı söylüyordu. Çarmıha kurban olarak gitmek üzere gelen İsa, İsrail’e günahlarının pahasının ödeneceğini ve böylece teselli bulacaklarını söylüyordu. İsa sadece İsrail’e değil Şimon’un söylediği gibi bütün uluslara kurtuluşu müjdeliyordu. İman edenlerin- hem kendi günahları için, hem de halkın günahları için acı çekip yas tutanların- Tanrı’nın tesellisi hazırdı artık.
Yas tutma fiili Grekçe olarak devam eden geniş zaman fiili olarak geçmektedir. Yani yas tutmanın geçmişte, şimdi ve gelecekte cereyan eden bir eylem olduğu ifade edilmektedir. Bu yüzden geçmişten beri yaslı olanlar, şimdi yas tutanlar ve gelecekte yas tutacakların tesellisi Rab’den olacaktır. Bekledikleri doğruluğu ve adaleti Rab gerçekleştirdiği zaman teselli bulacaklardır. Rabbin tesellisine-yani Rabbin kendilerinde işleyişine eriştikleri oranda-kendilerini mutlu sayacaklardır. Dün, bugün ve yarın yaslı olanlara İsa’nın müjdesi Kutsal Ruh’tur. “Ama size gerçeği söy¬lüyorum. Gitmem sizin için daha iyidir. Çünkü gitmezsem Tesellici size gelmez. Ama gidersem, O’nu size gönderirim.” (Yu. 16:7) Sonsuza dek bizimle birlikte olmak üzere Kutsal Ruh’u tesellici olarak biz iman edenlere veren Baba’ya şükürler olsun. Gerçek teselli bu değil midir? Bu teselliye sahip olanlar mutlu ve kutlu insanlar değil midir?
Dirisu Kilisesi – Misafir Vaiz
Muharrem Gündüz