Bizler Tanrı’nın Mabediyiz

24 Şubat 2013

Selam sevgili kardeşler. İsa Mesih’in kurtarışı ve Tanrımızın Lütfü bu gün hepimizin üzerinde olsun.

Koloseliler 3: 5-6
İmdi yeryüzündeki azanızı, zinayı, pisliği, ihtirası, kötü arzuyu ve putperestlik olan tamahkârlığı öldürün; bunlardan dolayı Allah’ın gazabı itaatsizlik oğullarının üzerine geliyor;

Bu ayetlerde bahsettiği gibi aslında hepimiz Tanrı’nın gazabını hak etmiş insanlardık. Çünkü hepimiz tövbe etmeden önce Tanrı’yı kızdıran ve öfkelendiren yaşam tarzları içinde yaşıyorduk.

Tanrı günah işleyen ve günahta yaşayan insandan memnun değildir. Kendisini saymayan insanları gazapla yargılayacaktır. Fakat O’nun esas amacı bizi gazapla yargılamak değil bu yargıdan kurtulmamız için bize kurtuluş kapısı açmaktır. Tanrı bu kurtuluşu Sevgili Oğlu’nun çarmıhtaki ölümü ve dirilişi ile bizim için sağlamıştır.

Galatyalılar 2:19-20
Çünkü ben Tanrı için yaşamak üzere Yasa aracılığıyla Yasa karşısında öldüm. Mesih’le birlikte çarmıha gerildim. Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor. Şimdi bedende sürdürdüğüm yaşamı, beni seven ve benim için kendini feda eden Tanrı Oğluna imanla sürdürüyorum.

Oğlu’na olan imanla Tanrı’nın isteğine göre yaşayalım diye Mesih’i kabul eden bizler Tanrı’yı memnun eden yeni insanlar olmak üzere Mesih’le birlikte çarmıhta iptal edildik. Buna ek olarak içimize gönderilen kutsal Ruh’a itaat ederek Tanrı’yı her yönden memnun etmek için yeniden yaratıldık.

Bizi gazaba götüren et ve kanın istekleri için yaşamamalıyız. Önümüzde iki seçenek vardır; ya Tanrı’yı dışarda bırakarak gazaba uğrayacak olan bedenin günah olan arzu ve isteklerine göre, ya da bedenimizi çarmıhtaki ölümde tutarak kutsal Ruh’un isteğine göre yaşayacağız. Bunun ortası yoktur.

Kutsal Ruh’u almış imanlılar olarak maalesef çoğu zaman bedenimizi memnun etmek uğuruna içimizde olan Kutsal Ruh’a acı verip kederlendiriyoruz. Oysa biz aslında Tanrı’yla kutsal hayat yaşamak için tam itaat etmek üzere yenilendik.

Tanrı bunu kusursuz şekilde kurtulmamız için Mesih’te gerçekleştirmiştir:

– Bizi Mesih’e yönlendirerek iman etmemizi sağladı.

– Günahlarımızın cezasını Mesih’e yükleyerek bizi uğrayacağımız gazaptan kurtardı.

– Çarmıhta İsa’nın bedeninden akan Kanıyla bizi tam kutsadı.

– Et ve kanın günah arzuları bizi tekrar mağlup etmesin diye Mesih’in bedeniyle birlikte bizi de çarmıha gerip ölümüne ortak kıldı.

– Tanrı kendisiyle dost olalım diye Oğlu’nun Babam, babam diye seslenen kutsal Ruhunu içimize gönderdi. Ve bizi kendisiyle bir ruh yaptı.

– Artık Tanrı’nın kendisi ile barışmış ve dost olarak yaşayabiliriz.

Bundan sonra bize düşen görev Tanrı’ya ve Kutsal Ruhu’na tam itaat etmektir. Aynı Rab İsa Mesih gibi. Her durumda Babasının isteğini bekleyip yaptığı gibi. Örneğin düğünde suyu şaraba çevirmesini hatırlatan annesine “Anne, benden ne istiyorsun? Benim saatim daha gelmedi” demesi gibi (Yuhanna 2:4). Yani “Gökteki Babam henüz bunu yap demedi” demek istedi, ya da “Babam bana ne derse öyle yaparım”. Başka bir örnek olarak, Getsemani bahçesindeki en ıstıraplı zamanında gökteki Babasına “benim değil senin isteğin olsun” demesi gibi.

Biz çoğu zaman kendi isteklerimiz için Tanrı’nın yüzünü arıyoruz. İsteğimiz gerçekleştikten sonra “tamam buraya kadar, sen artık burada dur” diyebiliyoruz. Böyle yapmakla hem kendimizi kandırıyoruz hem de Rab’bin yüreğine acı veriyoruz.

Romalılar 12:1-2
İMDİ, ey kardeşler, bedenlerinizi diri, mukaddes, Allaha makbul kurban olarak takdim etmenizi Allah’ın rahmetleri için size yalvarırım; ruhanî ibadetiniz budur. Ve bu âleme uymayın; fakat Allah’ın iyi ve makbul ve kâmil iradesi ne olduğunu fark etmeniz için fikrinizin yenilenmesi ile değişilmiş olun.

Kutsal Kitap bize bedenlerimizin Tanrı’nın mabeti olduğunu, Kutsal Ruh’un içimizde yaşayarak O’na itaat etmenin ibadetimizin temelini oluşturduğunu kesin bir şekilde belirtmektedir.

Malaki 1: 2-3
RAB, “Esav Yakup’un ağabeyi değil mi?” diye karşılık veriyor, Ben Yakup’u sevdim, Esav’dan ise nefret ettim.

Esav’la Yakup’un hikâyesini çoğunuz biliyorsunuz. Bir annenin ikiz çocukları oluyor. Tanrı Esav’dan nefret edip Yakup’u sevdiğini belirtiyor. Acaba Tanrı, haşa, haksızlık mı yapıyor hayır. Öncesizliği bilen Tanrı Esav’ın kutsal değerlere kıymet vermeyeceğini biliyordu. Esav dünyayı seven, bedeninin tutkularına önem veren bir kişiydi. Atası İbrahim’e verilen Tanrı’nın vaadinin kıymetini hiçe saydı. Kendisine ait olan ilk oğulluk hakkının bereketlerini “bana ne faydası var” diyerek bir çorba karşılığında kardeşi Yakup’a sattı.

Yaratılış 25:32
Esav, “Baksana, açlıktan ölmek üzereyim” dedi, “İlk oğulluk hakkının bana ne yararı var?”

Esav’dan nefret eden Tanrı neden Yakup’ bu sevdi. Esav günah bedeninde yaşayan insanları temsil ediyor. Tanrı ise günahtan nefret ediyor. Yakup Tanrı’nın vaatlerine değer veren Mesih’teki ruhsal adamı temsil ediyor. Tanrı kendisine itaat eden ruhsal adamı sever.

Tıpkı bedenin istekleri ile ruhun istekleri arasındaki fark gibi.

Galatyalılar 5:19-21
Benliğin işleri bellidir. Bunlar fuhuş, pislik, sefahat, putperestlik, büyücülük, düşmanlık, çekişme, kıskançlık, öfke, bencil tutkular, ayrılıklar, bölünmeler, çekememezlik, sarhoşluk, çılgın eğlenceler ve benzeri şeylerdir. Sizi daha önce uyardığım gibi yine uyarıyorum, böyle davrananlar Tanrı Egemenliği’ni miras alamayacaklar.

Yukarıda bahsedilen bedenimizin arzu ve isteklerinde yaşarsak Tanrıyı yaşamımızdan ret etiğimizden dolayı; gazabını hak etmiş olacağız. Ve Mutlaka ebedi gazapla yargılanacağız. Çünkü Tanrıyı dinlemiyor; Mesih’in kurtarışını ret etmiş oluyoruz.

Galatyalılar 5:22-25
Ruh’un ürünüyse sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetimdir. Bu tür nitelikleri yasaklayan yasa yoktur. Mesih İsa’ya ait olanlar, benliği, tutku ve arzularıyla birlikte çarmıha germişlerdir. Ruh sayesinde yaşıyorsak, Ruh’un izinde yürüyelim.

Ruh sayesinde yaşıyorsak, Ruh’un izinde yürüyelim.

Kutsal Ruh’ta yaşarsak Tanrı’nın bizim için hazırladığı kalıcı vaadine kavuşacağız.

Esav Rab’bin kalıcı bereketlerine önem vermeyerek bir anlık ihtiyacı için ilk oğulluk hakkını bir çorba karşılığında sattı.

Yakup İse Tanrı’nın görünmeyen fakat kalıcı olan vaadine bütün yüreği ile önem verdi. Böylelikle onun soyu dünyada kalıcı bir ülkeye kavuştu. Esav ise sonradan pişman olduğu halde Tanrını kalıcı vaatlerine kavuşamadı.

Bu Adem’in günahlı soyu ile Mesih’e ait soy arasındaki ilişkiye benzemektedir. Biz dünyanın bize geçici olarak sunduklarına mı yoksa Mesih’te kalarak Tanrı’nın bize vaat ettiği kalıcı sonsuz yaşama ve Gökteki kalıcı kentteki konutlara mı önem veriyoruz. Çünkü İsa Mesih size yer hazırlamaya gidiyorum sözlerim sizde kalırsa ve sözlerimi tutarsanız gelip sizi yanıma alacağım dedi.

Biz Esav gibi mi yoksa Yakup gibi mi davranacağız. Kendi kendimizi Rab’bin önünde bu konuda sınayalım. Şu an hayatımızda en çok nelere önem veriyoruz. Eğer Esav gibi davranıyorsak tövbe edelim fakat Yakup gibi Tanrı’nın vaatlerine önem veriyorsak bunda gevşemeden devam edelim. İŞTE İSA MESİH TEZ GELİYOR HERKESİN ÖDÜLÜ ONUN ELİNDEDİR. Onu kabul edip sevenler ödül alacaklar Onu ret edenler ise gazabını hak etmiş olacaklardır.

Mesih’e sadık olanlar dünyayla birlikte yargılanmayacaklardır. Esenlikte kalın sevgili kardeşler.

Dirisu Kilisesi

Bedri Peker

Kurtuluşumuzun Üç Aşaması

11 Şubat 2013

Kurtuluşumuzun üç aşaması: Geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman.

Sevgili kardeşler, burada olmak benim için bir sevinçtir. Rab ’be şükrediyorum.

Rab dedi ki bana gelin ve bende kalın. Rab olmadan hiçbir şeyiz ama Rab’le birlikte her şeyi yapabiliriz.

Rabbimiz bizi kendisini yüceltmemiz için yarattı. İnsan ilk yaratıldığında Tanrı’yla güzel bir ilişki içindeydi. Şeytan ise insanı günah işlemeye teşvik ederek Tanrı’yla insan arasındaki ilişkinin bozulmasına vesile oldu. Günaha düşmemizden itibaren başımıza gelen bütün olaylar Tanrı sözüne imansızlığımız sebebiyle oldu. İnsan Tanrı’nın sözü yerine şeytanın sözüne güvendi…

Ama Tanrı insanı kendisinden uzak yaşaması için yaratmadı, onun cehenneme gitmesini istemedi. Cehennemi insanlar için yaratmamıştı. Tanrı bu büyük merhametinden dolayı bizim için bir plan hazırladı ve Oğlu İsa Mesih’i gönderdi. Bize yeni bir hayat verdi ve bu hayatta İsa’da kalmamız gerekiyor. Peki, bunu nasıl yapacağız? Önce kurtuluşumuzun üç aşamasına bakalım:

1) Aklanma: Aklanma Romalılar zamanında kullanılan hukuki bir terimdir. Beraat etmek anlamına gelir. Kutsal Kitap’a göre aklandığımız zaman günahımızın cezasından kurtulmuş oluruz.

Romalılar 5:1, 9
Böylece imanla aklandığımıza göre, Rabbimiz İsa Mesih sayesinde Tanrı’yla barışmış oluyoruz. Böylece şimdi O’nun kanıyla aklandığımıza göre, O’nun aracılığıyla Tanrı’nın gazabından kurtulacağımız çok daha kesindir.

Bu ayetlerden imanla ve İsa Mesih’in kanıyla aklandığımızı görüyoruz. Aklanmak, Göklerin Egemenliğinin kapısından girmek gibidir. Bir son değil bir başlangıçtır. Bununla birlikte aklandığımız anda ölsek bile gözümüzü cennette, İsa Mesih’in yanında açarız. Ne var ki aklanarak günahın cezasından kurtulmuş olsak da günahın gücü hâlâ üzerimizde devam etmek isteyecektir. İkinci aşamada Mesih’e benzemeye gayret ederek bu sorunu ortadan kaldırmaya uğraşırız.

2) Kutsallaşma: Aklanmadan sonra gelen süreçtir. Bu sürecin sonunda İsa Mesih’e benzemek hedeflenir.

Romalılar 8:29
Çünkü Tanrı önceden bildiği kişileri Oğlu’nun benzerliğine dönüştürmek üzere önceden belirledi. Öyle ki, Oğul birçok kardeş arasında ilk doğan olsun.

Kutsallaşma sürecinde günahın gücünden kurtuluruz. Bu aşamada sorumlu bir imanlı gibi yaşamımızı sürdürmeliyiz. Kutsal Kitap’a göre yaşamalı ve gittikçe ruhsal açıdan gelişmeliyiz. Bunu disiplinli bir şekilde yaşayarak yapabiliriz.

Romalılar 6:19-22
Doğanızın güçsüzlüğü yüzünden insan ölçülerine göre konuşuyorum. Bedeninizin üyelerini ahlaksızlığa ve kötülük yapmak üzere kötülüğe nasıl köle olarak sundunuzsa, şimdi de bu üyelerinizi kutsal olmak üzere doğruluğa köle olarak sunun. Sizler günahın kölesiyken doğruluktan özgürdünüz. Şimdi utandığınız şeylerden o zaman ne kazancınız oldu? Onların sonucu ölümdür. Ama şimdi günahtan özgür kılınıp Tanrı’nın kulları olduğunuza göre, kazancınız kutsallaşma ve bunun sonucu olan sonsuz yaşamdır.

Kutsallaşmada sonuç ve hedef Mesih’e benzer olmaktır. Bunun için gayretli olmamız gerekiyor. Günaha kölelikten kurtulup doğruluğun kölesi olmaya doğru adım adım ilerlemeliyiz.

Filipililer 2:12
Öyleyse sevgili kardeşlerim, her zaman söz dinlediğiniz gibi, yalnız ben aranızdayken değil, ama özellikle aranızda olmadığım şu anda da kurtuluşunuzu saygı ve korkuyla etkin kılın.

Nereye kadar devam edeceğiz? 3. aşamaya ulaşana, kurtuluşumuzu etkin kılana kadar devam edeceğiz.

3) Yüceltilme:

Göğe alınmak demektir. Aklanan parçamız ruhumuzdur. Kutsallaşma canımızın, yani duygu düşünce ve irademizin değişmesi, Mesih’e benzer kılınmasıdır. Bu aşamada ruhumuzu bedenimize egemen kılmakta ilerleriz. Yüceltilmede ise nihayet bedenimiz değişir. Kurtuluşumuzun bu aşaması göksel bedenler alarak günahın varlığından tamamen kurtulmamızla sonuçlanır.

Görüldüğü gibi kurtuluş geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zamandan oluşan üç zamanlı, üç aşamalı bir süreçtir. İmanlı kişi, yaşadığı sürece bu aşamalardan ikincisinde bulunacaktır. Demek ki bizim için en önemli aşama da budur. Aklanma ve yüceltilme bize bağlı değildir ama kutsallaşma süreci bize bağlıdır. Dua, Kutsal Kitap okuma, övgü, tapınma, kardeşlerle birliktelik gibi konularda gayretli olmamızı gerektirir. Sorumlu bir imanlı gibi davranıp tembellikten kaçınmalıyız. Peki, ne yapmalıyız?

Petrus 1:3-15
Kendi yüceliği ve erdemiyle bizi çağıranın tanrısal gücü, kendisini tanımamız sonucunda yaşamamız ve Tanrı yolunda yürümemiz için gereken her şeyi bize verdi. O’nun yüceliği ve erdemi sayesinde bize çok büyük ve değerli vaatler verildi. Öyle ki, dünyada kötü arzuların yol açtığı yozlaşmadan kurtulmuş olarak, bu vaatler aracılığıyla tanrısal özyapıya ortak olasınız. İşte bu nedenle her türlü gayreti göstererek imanınıza erdemi, erdeminize bilgiyi, bilginize özdenetimi, özdenetiminize dayanma gücünü, dayanma gücünüze Tanrı yoluna bağlılığı, bağlılığınıza kardeş severliği, kardeş severliğinize sevgiyi katın. Çünkü bu niteliklere artan ölçüde sahip olursanız, Rabbimiz İsa Mesih’i tanımakta etkisiz ve verimsiz olmazsınız. Bu niteliklere sahip olmayan uzağı göremez, kördür. Eski günahlarından temizlendiğini unutmuştur. Bunun için, ey kardeşler, çağrılmışlığınızı ve seçilmişliğinizi kökleştirmeye daha çok gayret edin. Bunları yaparsanız, hiçbir zaman tökezlemezsiniz. Böylece Rabbimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in sonsuz egemenliğine girme hakkı size cömertçe sağlanacaktır. Onun için, her ne kadar bunları biliyorsanız ve sahip olduğunuz gerçekle pekiştirilmişseniz de, bunları size her zaman anımsatacağım. Bu bedende yaşadığım sürece bunları anımsatarak sizi gayrete getirmeyi doğru buluyorum. Rabbimiz İsa Mesih’in bana bildirdiği gibi, bedenden ayrılışımın yakın olduğunu biliyorum. Ben bu dünyadan göçtükten sonra da bunları sürekli anımsayabilmeniz için şimdi her gayreti göstereceğim.

Görüldüğü gibi gayret göstermek çok önemlidir. Petrus bu ayetlerde dört kere gayret kelimesini kullanıyor. İmanla beraber sahip olmamız gerekten yedi özellikten de söz ediyor. Bunlar erdem, bilgi, özdenetim, dayanma gücü, Tanrı yoluna bağlılık, kardeş severlik ve sevgidir. İman tek başına yolculuk yapamaz. Bu yedi özelliği kısaca açıklamak gerekirse:

1) Erdem – kutsallık, ahlaksal kusursuzluk, ruhsal cesaret demektir.

2) Tanrı bilgisi – Tanrı sözünü derinlemesine anlayıp öğrenerek bu bilgiye sahip oluruz. Bunun önemi Hoşea’da belirtilmiştir.

Hoşea 4:6 “Yok oldu halkım bilgisizlikten, Sen bilgiyi reddettiğin için, Ben de seni reddedeceğim, Bana kâhinlik etmeyesin diye. Sen Tanrın’ın yasasını unuttuğun için, Ben de senin çocuklarını unutacağım.

Ayrıca gerçek olan Tanrı sözü bizi özgür kılar.

Yuhanna 8:32
Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak” dedi.

3) Özdenetim – Tutkularımıza Kutsal Ruhun gücüyle üstünlük sağlamaktır. Bedenimize hükmetmektir. İsa her imanlıyı disiplinli olmaya çağırmaktadır. Özverili, duada ve Kutsal Kitap okumada disiplinli olmalıyız. Özümüzü denetlemeliyiz. Yaşamlarımızı disiplin altına aldığımızda Mesih bundan hoşnut kalır.

4) Dayanma gücü – Sabretmek demektir. İbrahim vaadine 25 yıl sonra kavuştu. Sabır aynı zamanda Ruh’ un meyvelerindendir.

5 )Tanrı yoluna bağlılık – Her durumda Tanrı’ya bağlı kalıp hedeften sapmamak demektir.

6) Kardeş severlik – Kardeşlerimizi sevmezsek imanımızda aksaklıklar olacaktır.

Yuhanna 13:35
Birbirinize sevginiz olursa, herkes bununla benim öğrencilerim olduğunuzu anlayacaktır.

7) Sevgi – Tanrısal sevgiye, yani agape sevgisine sahip olmamız gerekir. Tanrı gibi sevmek koşulsuz sevmek demektir. Yüreğimizde böyle bir sevgi beslemeliyiz.

Kutsallaşma bizim gayretimize bağlı olmakla beraber bu süreçte ancak Mesih’te kalarak başarılı olabiliriz. İmanla aklandık, imanla kutsallaşacağız ve yine imanla yüceltileceğiz. Kendi başımıza bir şey yapmaya kalkışırsak yasacı olur çıkarız. İmanda, Mesih’te kalmadan bu nitelikleri geliştirmeye çalışırsak Mesih’i hoşnut edemeyeceğiz ve işlerimiz boşa gidecektir.

Dirisu Kilisesi – Misafir Vaiz

Cevdet Özdemir

Yaşam Ağacından Yemek

3 Şubat 2013

Tanrı insanlara nasıl yaklaşıyor ve onlardan ne istiyor? Ve onunla aramızdaki ilişkinin temeli ne olmalı? Tanrı ilk atamız Adem’den ne istedi ve bizden ne istiyor?

Yaratılış Kitabı 2. bölüm 7-8’de insanın yaratılışını okuyalım:

“RAB Tanrı Adem’i topraktan Yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu. RAB Tanrı doğuda, Aden’de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem’i oraya koydu. Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.”

Rab bu iki ağacı koyduğu zaman insana bu ağaçlar hakkında bir buyruk verdi:

Gen 2:17 “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.”

Tanrı iyiyle kötüyü bilme ağacından yememizi istemedi, çünkü insana ölüm getiriyordu..Ama yaşam ağacından yiyebilirdik..İlginç olan bir nokta var..O da şu: İkisini birden yemek mümkün olmuyordu. Yani hem o ağaçtan hem de bu ağaçtan yemek yasaktı..Ya iyiyi kötüyü bilmek ya da yaşam..Tercih insana bırakıldı…Çünkü iyiyi kötüyü bilmek Tanrı’ya mahsus bir şeydir..Tanrı bizim iyiyi kötüyü kendi başımıza kavrayıp ona göre karar vermemizi istemedi. O itaat ve iman istedi. Tanrı’nın sözünü dinlememiz gerekirdi. Tanrı özgür bir irade verdi, ancak özgür iradelerini iyiyi kötüyü bilmek yönünde kullanınca günah işlediler..Günah o günden bugüne tüm yaratılışı mahvetti. Adem ve Havva İyiyi kötüyü bilmenin bir yararını görmedi. Onların sadece Tanrı’ya iman etmesi gerekiyordu..

Yar.3:22
Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu” dedi, “Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli. Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.

Bahçeden ve yaşam ağacından uzaklaştırıldılar..Demek ki, Tanrı gibi olmak uğruna yaşamdan mahrum kalan bir insanlık ırkı ortaya çıkmış oldu..Günümüzde Tanrı gibi olan, iyiyi kötüyü bilen ama gene de yaşamdan mahrum milyonlarla birlikte bu dünyayı paylaşıyoruz..İyiyle kötüyü bildiğimiz an insan hayatına günah ve ölüm girdi. Yaşam ağacına, yani sonsuz yaşama yaklaşmamız doğrudan Tanrı tarafından engellenmiş oldu.

İyiyi kötüyü bilmenin bize hiçbir faydası olmadı, ama iyiyi kötüyü bilmenin insan için faydalı olduğu yalanına inanan çok insanlar vardır. Günümüzde bu yalan pek çok kötülük üretiyor..Çünkü insanlar kontrolü ellerine alıyorlar. Örneğin kürtajın anne için bir hak olduğuna inanan pek çok insan var. Bir anne kendi iyiliği için karnındaki bebeğini öldürebiliyor.. Çünkü iyiyi ve kötüyü bildiğiniz düşünüyor ve sonunda aldığı karardan ötürü büyük bir günah işliyor.

Tanrı başlangıçtan beri O’na bağımlı olmamızı ve yaşam ağacından yememizi istiyordu.. İyiyi kötüyü bilmek Tanrı’dan bağımsızlık ilan etmek demektir ve bize ancak ölüm getirir..Böylece insan haddini aşarak Tanrı’ya iman etmeyi, O’na bağımlı olmayı reddederek kontrolü kendi eline almış oldu.

İnsanoğlu bir kez günaha düştüğü ve iyiyi kötüyü bilmeye başladığı için Tanrı’nın insanı tekrara imana ve yaşama geri getirmesi gerekiyordu. Ama bunun için öncelikle iyiyi kötüyü bilmenin ağır sonuçlarını insan anlamalıydı.. Bu ağır yükü ve mahkumiyeti anlamaları için Kutsal Yasa insanlara verildi.

“Kutsal Kitap’ta yazılı yasa öldürür, Ruh ise yaşatır” diyor..Çünkü İnsanoğlu tek başına Kutsal Yasa’yı bilmekle, ya da gerekliliklerini yerine getirmekle yaşama kavuşamaz. Yaratılış 2:9’da bu iki ağacın bahçenin ortasında olduğu ve birbirine çok yakın olduğu ima edilir. Birbirlerinden uzak değillerdir, yan yana dururlar. Aralarında bir yakınlık vardır. dikkatsiz davranırsak, yaşam ağacı yerine bilgi ağacına dokunuruz; yaşam ağacına dokunduğumuzu düşünebiliriz, çünkü bilgi ağacı yaşam ağacına çok yakındır. Kutsal Yasa’da yaşamla bağlantılıdır, ama yaşamın kendisi değildir.

İyi olan her şey yaşamla ilişkilidir. Yasa’nın buyrukları da iyidir, bu yüzden yaşama çok yakındırlar. Ama şöyle bir yanlış düşünme alışkanlığımız var. Düşmüş doğal anlayışımızla iyi olan her şeyin yaşam getireceğini düşünürüz. Ama günahlılığımız yüzünden iyi olanın aracılığıyla günah bize ölüm getirir. Bu yüzden her iyi şeyin yaşam vereceğini düşünmek hatalı olur..Böyle düşündüğümüzde Mesih’i yadsıma tehlikesi baş gösterir.

Rab İsa Yahudi din adamlarına şöyle dedi, “Kutsal Yazılar’ı araştırıyorsunuz. Çünkü bunlar aracılığıyla sonsuz yaşama sahip olduğunuzu sanıyorsunuz. Bana tanıklık eden de bu yazılardır! Öyleyken siz, yaşama kavuşmak için bana gelmek istemiyorsunuz” (Yuhanna 5:39-40). Bu din adamlarının hatası neydi? Aracı amaçları haline gelmişti..Kutsal Yazılar yaşamı bildirmek, yaşama yönlendirmek içindir, ama din adamları Kutsal Yazılar’ın kendisini asli unsur saydılar. Esas amaçtan saptılar..Kutsal Yasa’nın iyi olduğunu biliyorlardı ve Kutsal Yasa’yı çiğnemek korkusuyla etrafına sağduyudan yoksun biçimde çit ördüler..Onu korumakla o kadar meşgul oldular ki Kutsal Yazılar’ın asıl amacını anlayamadılar.

Bunun gibi Kutsal Kitap’ı okurken amacımız sonsuz yaşamın, yani Mesih’in kendisi olmalıdır. Kutsal Yazılar Rab’be tanıklık ettiğinden, Rab’den ayrı tutulamaz. Tanrı’nın bize vermek istediği esas şey biricik oğlu İsa Mesih’tir. İsa Mesih’i almayıp diğer önemsiz şeylerle ilgilendiğimizde Kutsal Yazılar’la temas kurabiliriz, ama gene de Rab’le temas içinde olmayabiliriz. Yalnızca Rab yaşam verebilir. Eğer Rab olmadan sadece Kutsal Yazılar ve Kutsal Yasa varsa, yaşama kavuşamayız. Kutsal Kitap’ta yaşam bulmak yerine, Kutsal Kitap tarafından öldürülürüz. Mesih olmadan Kutsal Kitap yazılı yasadır ve yazılı yasa öldürür.

Şeytan’ın çok kurnaz olduğunu biliyoruz. İnsanların işler, öğretmenler, bilgi, öğreti ve yazılı yasa gibi unsurlara bakmasına neden olur. Aracı amaç haline getirmek ister..Araçların kendisi kötü değildir. Bazılar şöyle sorabilir, “Tanrısal sözün, eğiticilerin, bilginin, öğretinin, yazılı yasanın nesi yanlış?” Rab bize merhamet etsin ki, bilgi ve yaşam arasındaki farkı ayırt edebilelim. Bilgi ağacı sadece kötüyle değil, iyiyle de ilişkilidir. Şeytan tüm kurnazlığıyla bizi her zaman bilgi ağacının yakınına, yaşam ağacının uzağına döndürür. İyiyi ile kötüyü bilerek kendi ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimizi düşündürmek ister. Ama bilgi ve yaşam arasındaki farkı görmemiz gerekir. Birçok kez bilinçsiz olarak aldanmış olabiliriz. Şeytan, en iyi bilgiyle yaşam ağacına verdiğimiz dikkatimizi dağıtmak için sürünerek gelebilir. Bilgi ne kadar iyi olursa olsun, gene de tek başına yaşam veremez.

Yuhanna üçüncü bölümde eğitimli ve tecrübeli yaşlı bir din adamı olan Nikodim Rab İsa’ya geldi ve O’na şöyle dedi, “Rabbî, senin Tanrı’dan gelmiş bir öğretmen olduğunu biliyoruz.” (Yuhanna 3:2).

Rab İsa çok hikmetli olarak Nikodim’le ne tartıştı ne onu azarladı ne de onunla uzun uzun konuştu. Onu dinledikten sonra Rab İsa şöyle cevap verdi, “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ni göremez” (3:3). Bu söz Nikodim’in gerçekten kafasını karıştırdı. Şöyle düşünmüş olabilir, “Senden öğreti almaya geldim. Seni bir Rabbi, bir öğretmen olarak tanıyorum, ama yeniden doğmakla ne kastettiğini anlamıyorum. Benim gibi yaşlı bir adam annesinin rahmine girip tekrar çıkamaz. Bu nasıl bir öğreti?”

Rab İsa Nikodim’e Musa çölde yılanı nasıl yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu’nun da öylece yukarı kaldırılması gerektiğini söyledi (3:14). Zehirli yılanlar tarafından sokulan tüm ölen insanlar Musa’nın yukarı kaldırdığı tunçtan yılana bakmak zorundaydı. Tunçtan yılana bakan herkes yaşadı (Say. 21:7-9). Rab Nikodim’in bakması için tam yanı başındaydı. Nikodim’in O’na iman etmesi gerekiyordu; o zaman sonsuz yaşama kavuşacaktı. Nikodim’in öğretiye ihtiyacı yoktu. O’nun sonsuz yaşama ihtiyacı vardı ve bu yaşamı ancak Mesih ona bahşedebilirdi. Kutsal Yasa uzmanı olup pek çok bilgiye sahip olması şimdiye dek ona yaşam sağlamamıştı.

Yuhanna 5:21’de şöyle der, “Baba nasıl ölüleri diriltip onlara yaşam veriyorsa, Oğul da dilediği kimselere yaşam verir.” Oğul’un isteği yaşam vermektir ve O yaşam vermeye gelmiştir. “Oğul yaşam verir” ifadesini unutmamalıyız. Bu nedenle Rab Yuhanna 10:10b’de şöyle der, “Bense insanlar yaşama, bol yaşama sahip olsunlar diye geldim.” Yuhanna 11:25a’da Rab Marta’ya şöyle dedi, “Diriliş ve yaşam Ben’im.” Yuhanna 14:6’da yaşam olduğunu ilan etti. Bu ayetler Mesih’in bizzat yaşam ağacı olduğunu gösterir. İnsanın kurtuluşunu takiben, Yeni Antlaşma’da yaşam ağacı bir kez daha insana sunulur. Koloseliler 3:4a, bize Mesih’in yaşamımız olduğunu söylemektedir.

Bütün bunlardan görüyoruz ki, Tanrı bize iyiyi kötüyü bilme ağacını değil, yaşam ağacını sunmaktadır..Mesih İsa Aden Bahçesi’nde Adem ve Havva’nın kaybettiği yaşam ağacının kendisidir..O dönemde iyiyi kötüyü bilmek uğruna yaşamdan vazgeçmişlerdi.Bugün de Şeytan hâlâ ilk yalanını sürdürerek Tanrı’nın aksine bizi yaşamdan vazgeçip iyiye kötüye kendimizin karar verdirmeye yönlendirmek istiyor. Bunu başardığı her an Tanrı’yı değil, kendimizi yüceltiyoruz demektir.

SEVGİLİ KARDEŞLER, ELÇİ YUHANNA’NIN ÇOK HARİKA BİR UYARISI VARDIR..1.YUHANNA 2:6’DA “Tanrı’da yaşıyorum” diyen, Mesih’in yürüdüğü yolda yürümelidir.” TANRI’DA YAŞAMAK MESİH’İN YÜRÜDÜĞÜ YOLDA YÜRÜMEKTİR..MESİH’İN NASIL BİR YOLDA YÜRÜDÜĞÜNE BİLMELİYİZ Kİ, O YOLDA BİZ DE YÜRÜYELİM.. ÇÜNKÜ MESİH YAŞAMIN KENDİSİDİR..TANRI’DA YAŞIYORUM DİYEN, İYİYİ KÖTÜYÜ BİLMELİ VE ONA GÖRE DAVRANMALIDIR DEMİYOR, MESİH’İ İŞARET EDİYOR..ÇÜNKÜ MESİH YAŞAM AĞACIDIR..YARATILIŞ’TAN BERİ TANRI BİZE BU YAŞAM AĞACINDAN YEMEMİZİ, YAŞAM AĞACININ ARDINCA GİTMEMİZİ İSTİYOR..BUGÜN MESİH İSA DEN BAHÇESİNDE KAYBETTİĞİMİZ YAŞAM AĞACI OLARAK ORTAYA ÇIKMIŞTIR..KUTSAL YAZILAR ONUN HAKKINDA YAZIYOR VE KUTSAL YAZILAR’I OKUMAMIZIN AMACI O’NU TANIMAKTIR..EĞER KUTSAL YAZILAR’I OKUYORSAK AMA YAŞAMI TANIMAMIŞSAK ÇABALAR BOŞA GİTMİŞ OLUR.

Son olarak şunu vurgulamak istiyorum:

Elçi Pavlus 1 Korintliler 3. bölümde kilisenin Tanrı’nın tarlası, Tanrı’nın binası olduğunu bize söyler. Bu binanın temeli İsa Mesih’tir ve “Bu temel üzerine kimi altın, gümüş ya da değerli taşlarla, kimi de tahta, ot ya da kamışla inşa edecek.” Diyor..Tanrı kendi binasını altın, gümüş değerli taşlarla inşa etmemizi buyuruyor..Bunun tek yolu temel olan İsa Mesih’in yaşamından beslenmektir..Altını, gümüşü ve değerli taşları Mesih İsa’nın berrak yaşam suyu ırmağından elde edeceğiz.

Filipililer 3:8 “Rabbim İsa Mesih’i tanımanın üstün değeri yanında her şeyi zarar sayıyorum, süprüntü sayıyorum. Öyle ki, Mesih’i kazanayım ve Kutsal Yasa’ya dayanan kişisel doğruluğa değil, Mesih’e iman etmekle kazanılan, iman sonucu Tanrı’dan gelen doğruluğa sahip olarak Mesih’te bulunayım.”

Dirisu Kilisesi

Alper Özharar