Suzan Altınok

“Hastalığımın ilacı sevinçti dünyada bulamayıp Rab İsa’da buldum” diyen Suzan Hanım:

Tanıdığım bir doktor benimle açık konuştu ve gerçeği söyledi. Bu hastalığın ilacı olmadığını, ancak hayatımda çok sevindirici bir olay gerçekleşirse iyileşebileceğimi söyledi.

Sevgili okuyucular size Rabimiz Mesih İsadan esenlik diliyorum.
Ben Suzan Altınok

Markos 9:23’te Rabbimiz iman eden kişi için her şey mümkündür demiştir. İman edebilmek de Rab’bin büyük bir lütfudur çünkü her iyilik gökten, Işıklar Babası’ndan gelir. Onun bize verdiği ölçüde iman edebiliriz.

Rab İsa Mesih’e nasıl iman ettiğimi anlatayım. Her şeyde olduğu gibi bu hikayede de yücelik ona aittir. Maalesef insan sıkıntıya düşmedikçe kurtarıcısını bulamıyor. 1949 yılında hayatımdaki büyük sıkıntılardan dolayı hastalandım. Midem iflas etti, yediklerim midemde adeta taş gibi oturuyordu. Bu rahatsızlık kalbime de baskı yaptığı için çarpıntı yapıyordu. O kadar rahatsız oluyordum ki sıkıntıdan ağlıyordum. Doktorlara başvurdum ama çare bulamadılar. Hastalığım geçmedi ve beni daha yirmi iki yaşında işe yaramaz, çalışamaz bir hale getirdi. Tanıdığım bir doktor benimle açık konuştu ve gerçeği söyledi. Bu hastalığın ilacı olmadığını, ancak hayatımda çok sevindirici bir olay gerçekleşirse iyileşebileceğimi söyledi. Bu durum dokuz ay kadar sürdü.

Annem her zaman büyük annemin çok imanlı olduğundan bahsederdi. Onun daima İncil okuduğunu ve sadece İncil’den teselli aldığını söylediğini anlatırdı. İşte ben de o hastalığım sırasında İncil’i ilk kez elime aldım. Okudukça ne kadara günahlı olduğumu gördüm. Örneğin Matta 5:44-48’de “Düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin, öyle ki göklerdeki Babanızın oğulları olasınız” kısmını okuduğumda böyle bir şeyi hiçbir zaman yapmamiş olduğumu farkettim. Ben asla Rabbimin isteklerini yapmamıştım. “Eyvah”, diye düşündüm, “hem hastayım, şimdi bir de günah yükü altında kaldım. Beni bu durumdan kim kurtaracak?”

Bir gün Rab bana bir kız kardeş gönderdi. Bu kardeş bana uzun uzun İsa’dan söz etti. O sözlere o kadar ihtiyacım vardı ki adeta içimdeki yaralara merhem oluyordu. Bu kız kardeş beni bir kadınlar toplantısına davet etti. Hemen o hafta gittim. Onların içtenlikle dua etmeleri beni çok etkiledi. O gün karar verdim, o ortamı daha önce başka hiçbir yerde bulamamıştım, adeta cennetten bir köşe gibiydi ve bunu bırakmayacaktım. Kardeşlerden biri çıkıp şöyle konuştu: “Günahlıyı kimse sevmez ama İsa Mesih sevdi. O kadar sevdi ki, yüceliğini bırakıp dünyamıza geldi, bizler için çarmıhta kurban oldu. Onun kanı iman edenlerin günahlarını temizler”. Ben şaşkınlıkla dinliyordum, söylenenleri aklım almıyordu. Nasıl olur da iki bin yıl önce gelmiş olan İsa şimdi benim günahlarımı bağışlayabilirdi. Onun Tanrı olduğunu bilmediğimden anlamakta zorlanıyordum. Tanrı olduğunu duyduğumda buna inanmak istedim ama inanamadım. Dört hafta düşüncelerimle boğuştuktan sonra Rab bana yardım etti. Luka 18:17’yi okurken aydınlandım: “Tanrı’nın Egemenliği’ni bir çocuk gibi kabul etmeyen, bu egemenliğe asla giremez”. O anda yüreğime gökten bir şey indiğini hissettim ve iman ettim. O anı asla unutamam, sevinçle dolmuştum. İşte bunun için iman edebilmek Tanrı’nın büyük bir lütfudur dedim.

O haftaki toplantıda tekrar aynı kardeş yürekten iman ediyorsanız ağzınızla ikrar etmelisiniz dedi. Çok zorlandım, utanıp sıkılarak da olsa gözlerimi kapatıp Kutsal Ruh’un gücüyle ağzımı açarak konuşmaya başladım: “Rabbim ve Allahım. Sen benim için çarmıhta canını verdin” diye devam ederken göz yaşlarım sel oldu aktı. Günahın yükünden kurtularak kuş gibi hafiflediğimi hissettim. İşte bu sevinçle, doktorun dediği gibi hastalığım da şifa buldu.

Kardeşlerim, bu sevinci dünyada hiçbir şey veremez. Ben yeniden doğarak karanlıktan ışığa, mutsuzluktan mutluluğa geçmiştim. O benim hayat ekmeğim, hayat suyum, İyi Çobanım, gerçek Dostum, Efendim ve Kralım oldu. 2 Aralık 1949 gününden beri, yani altmış üç yıldır O beni yılmadan taşıdı. Düştüğümde kaldırdı, hastalandığımda şifa verdi. Her hastalandığımda bana yeni bir şeyler öğretti, beni hiç bırakmadı. O harika Kurtarıcı’dır. Onu övdükçe övmek istiyorum! O dirildi ve bizi de diriltti. Şimdi Baba’nın sağında oturuyor. Bir gün görkemiyle tekrar gelecek, kilisesini alıp yeni dünyada kendi halkıyla beraber saltanat sürecektir. Bu yüzden O’nun gelişini bekleyen İncil’deki o akıllı kızlar gibi olalım. İşte o zaman sonsuza dek O’na tapınacak, yüceltecek ve O’nunla hasret giderebileceğiz. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olan tek Tanrımızı tamamen tanıyacak, meleklerle birlikte O’na tapınacağız.

Kardeşlerim, hayvan kanıyla günahlarımızın lanetinden kurtulamayız. Sadece lekesiz, kusursuz ve kutsal olan Mesih’in kanı bizi aklayabilir. O tek Kurtarıcı’dır. Şimdi bize düşen O’na minnettar olarak sevinçle itaat etmektir. Elçiler’in İşleri 20:28’de “Kendinize ve Kutsal Ruh’un sizi gözetmen olarak görevlendirdiği bütün sürüye göz kulak olun. Rab’bin kendi kanı pahasına sahip olduğu kiliseyi gütmek üzere atandınız” diyor. Görevimizin bilincinde olalım ve O’na sona dek sadık kalalım. Amin.

Suzan Altınok

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın