Lara Özharar

 Fizik kanunlarıyla ölümsüzlüğü bulmaya çalışırken İsa’yla karşılaşan Lara Hanım:

Yani ölümsüzlüğü bulacağım, sonra fizik okuyup evrenin sırlarını anlayacağım ve nihayetinde Tanrı’yı bulacağım, planım bu idi!

Merhaba, Ben Lara

Efesliler 2: 8-9 İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.

Bu ayet çoğu zaman benim avuntu kaynağım olmuştur çünkü eğer Tanrı beni yaptıklarımla değerlendirseydi hapı yutmuştum.

Kökenim ve iman arayışım

Gelenekçi Hristiyan dediğimiz bir aileden geliyorum. 16 yaşımdan itibaren Tanrı’dan uzaklaşmaya başladım. 28 yaşında ateistliği savunurken bir taraftan da son bir ümit olarak, ya Tanrı varsa diye, Kutsal Kitabı ve Kuran’ı okumaya başladım. Doğrusu başka nereden başlangıç yapacağımı bilemiyordum. Tutarlı bir Tanrı’nın bana yol göstereceğine inanıyordum. Yüreğim seçimini Kutsal Kitap’tan yana yaptı. Bu seçime bağlı kaldım çünkü ta başından beri Tanrı’nın kendisini arayan birini şaşırtmayacağına inanıyordum. Eğer niyeti belirsiz bir Tanrı’nın varlığı söz konusu olsaydı zaten hepimiz baştan yanmıştık, bu durumda arayışa bile gerek yok diye düşünüyordum. İki-üç hafta içinde Tanrı’nın lütfuyla İsa Mesih’in Tanrı olduğuna ve günahlarım için ölüp aklanmam için de ölümden dirildiğine iman ettim, ama mesih’in müjdesinin tam olarak açılması bir yıllık bir zaman zarfında gerçekleşti.

Ev halkının tepkisi

İtalya’da iman etmiştim. Türkiye’ye döndüğümde eşim Alper bendeki değişimden hem korkmuş hem hoşlanmıştı. Benim sadece radikal bir “dinciye” dönüştüğümü düşünmüş, bunu da hiçbir zaman bir fikirde, inançta sabit kalamayan benim geçici bir hevesim olarak yorumlamıştı. Yani radikal değişimime o kadar şaşırmamıştı. Ama zamanla bunun ciddi ve kalıcı olduğunu görünce kendisi de “neymiş” diye anlamak için sorular sormaya başladı. Bir yıl sonra o da aynı lütufla Hristiyan oldu.

Tanrı’nın muhteşem planı

Ben üniversitede fizik okudum. Fizik öğrenmeye lise 2’de karar verdim. O zaman 17 yaşındaydım ve fizik hocasına sorduğum bir soruya aldığım yanıttan sonra fiziğe aşık oldum ve fiziğin evreninin tüm sırlarını açıklayabileceğine inandım. Hiç çalışkan bir öğrenci olmama rağmen o andan itibaren hep teorik fizikle ilgili bilgi edinmeye çalıştım. Tanrı’nın varlığından şüphe duymaya başladığım yıllardı. Evrenin sırlarını bilebilirsem Tanrı’nın var olup olmayacağını da otomatik olarak anlayacağıma yürekten inanıyordum ve bu artık benim hayatımın amacıydı. Bu fikir beni o kadar heyecanlandırdı ki fizik bilgimi geliştirmek için kendi çapımda kütüphanelerde araştırma yaptım, hocama sorular sordum, vs. Ama çok kısa zamanda hüsrana uğradım çünkü teorik fiziğin benim için çok zor olduğunu gördüm; okuduklarımın çoğunu anlayamıyordum bile! O zaman kendi kendime dedim ki: “Benim Teorik fiziği öğrenmeye ömrüm yetmez. O zaman esas arzum olan fizikçi olma planımı askıya alıp her şeyden önce genetik okumalıyım, çünkü fiziğin tümünü öğrenebilmek için ölümsüzlüğü bulmam şart!”

Yani ölümsüzlüğü bulacağım, sonra fizik okuyup evrenin sırlarını anlayacağım ve nihayetinde Tanrı’yı bulacağım, planım bu idi! İnsanların beni anlayamayacağını düşündüğümden uzun yıllar bunu herkesten sakladım. Şu anda imkânsız bir “plan” olduğunu anlayabiliyorum ama o zamanlar bu konuda çok ciddiydim.

Gerçekten de o zaman üniversite sınavlarında 18 dal seçme şansınız vardı. Ben sadece tek bir seçenek yapmıştım o da biyolojiydi (oradan genetiğe geçeceğim diye planlıyordum). Annem seçimime bir anlam veremiyordu. Fiziği sevdiğimi biliyordu ama bu biyoloji birden bire nereden çıkmıştı? Ani dönüşümden haklı olarak endişelenmişti. Bir gün annem bir arkadaşına bu hiç gerçekçi olmayan planımdan gizlice ve çaresizce dert yanmış ve o arkadaşı da bana demişti ki: “kızım sen fizik istemiyor muydun? Biyoloji nerden çıktı? Hem ya kazanamazsan? İstersen ne olur ne olmaz fiziği de yaz, ne de olsa sen onu seviyorsun.” Kadıncağız haklı gibi geldi, bir aksilik olmasın diye ben de 2. seçenek olarak asıl isteğim olan İTÜ fiziği yazdım. Bu seçimimi kazanınca dedim ki “hay Allah ölümsüzlüğü bulma işi şimdilik rafa kalktı! Neyse zaten esas istediğim buydu ümidimi kesmiyorum, ölümsüzlüğü sonra bir şekilde bulurum, yola devam!” Böylece fizik okumaya başladım…ve Tanrı’yla ölümsüzlüğü aynı anda buldum!

Bunu anlamam doktorada tez yazma aşamasında oldu. Eşim Alper’le konuştuğum sırada birden kafamda bir şimşek çaktı: Tanrı’nın bu “çılgın” planımı ciddiye aldığını, fizik eğitimi almak için gittiğim İtalya’da, bir zamanlar aramakta olduğumu unuttuğum Tanrı’yı bulduğumu fark ettim. Tanrı’yı bulunca otomatik olarak ölümsüzlüğe de kavuşmuş olmuştum çünkü İsa’nın dediği gibi “Diriliş ve Yaşam benim. Bana iman eden ölse de yaşayacaktır. Yaşayan ve bana iman eden asla ölmeyecek (Yuhanna 11)”

Tanrı istemeden kimsenin O’na yaklaşamayacağı bir Kutsal Kitap gerçeğidir. “Beni gönderen Baba bir kimseyi bana çekmedikçe, o kimse bana gelemez. Bana geleni de son günde dirilteceğim. (Yuhanna 6: 44)” Neyse ki Tanrı’nın gücü, alçak gönüllülüğüyle ters orantılıdır. Tanrı o kadar alçak gönüllüdür ki kendisini arayanların karşısına çıkar. Nitekim Kutsal Kitap’a göre öz görünümünü İsa Mesih’te sergilemiştir. “Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı’ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. İsa kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı. (Filipililer 2: 6-7)” Her yol O’na gitmez, o bütün yolları kapatacak güçtedir. İsa, “Yol, gerçek ve yaşam Ben’im” dedi. “Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez. (Yuhanna 14: 6)

İşte ben de Rab İsa’nın yüce lütfuna erişerek Tanrı’ya ulaşmış bir kişiyim. Kutsal Kitap uyarınca Tanrı’nın bizi Kendisini yüceltmek için yarattığına inanıyorum ve yaşadığım sürece Rab’bi yüceltmek istiyorum.

Lara Talar Kelleyane Özharar

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın