İmanlı’nın Zafer Adımları

14 Haziran 2015

Kardeşler, insan Tanrı’nın benzeyişinde yaratıldı. İnsanın Tanrı’nın benzeyişinde yaratılması pek çok şey içerir. Tanrı’nın yüceliğini yansıtmak için yaratıldık. Tanrı’nın karakterini göstermek için yaratıldık ve ayrıca Tanrı zaferli olduğu için insan da yaptığı her işte zaferli olmak için yaratılmıştır. Tanrı insanı kendi benzeyişinde yarattıktan sonra Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun” dedi..İnsanın aldığı ilk buyruk çoğalması, yeryüzünü doldurması ve denetimi altına alması ve yaşayan bütün canlılara egemen olmasıdır. Bu buyruk zafere işaret ediyor.

Ancak insan Tanrı suretinde yaratılmış eşsiz bir varlık olmakla birlikte gene de bir yaratıktı ve öyle kalması gerekiyordu. Sadece Tanrı’ya mahsus olan yüceliğe göz dikmemesi gerekiyordu, ancak yılan benzerliğinde Şeytan ona “Tanrı gibi olabilirsin”, “asla ölmezsin” diyerek bu sınırı aşması için onu ayarttı. İnsan yılanın başını ezeceğine, onu denetimi altına alıp ona egemen olmak yerine onun sözünü dinledi. Zaferli olmak yerine, mağlup oldu ve yansıttığı yücelikten yoksun kaldı, karakteri bozuldu ve kendisini aldatan Şeytan’ın isyan yoluna saptı. Şeytan insana egemen oldu. Ve günah dünyaya giriş yaptı.

Daha sonra Kayin ve Habil’in öyküsüne geliyoruz. Kayin’in imanla değil, kendi elinin işleriyle sunduğu sunu Tanrı tarafından kabul edilmedi. Ancak kardeşi Habil’in sunusu kabul edilince Kayin çok öfkelendi. O zaman Tanrı ona şöyle söyledi: Günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın.”

Tanrı insana ikinci kez “egemen ol” diyor. Önce bütün canlılara egemen ol, şimdi de “günaha egemen ol” dedi. Tanrımız yarattığı insanın her zaman zaferli olmasını ister. Ancak daha sonra ne olduğunu biliyoruz. Kayin Habil’i öldürdü ve gene Tanrı’nın “egemen ol” buyruğuna karşı geldi, günaha egemen olamadı ve günah karşısında zafer kazanamadı. Günah insana tümüyle egemen oldu.

Evet kardeşler, artık insanoğlu bu yüzden bütün canlılara egemen değil ve günaha da egemen değildir. Adem’in soyundan gelen herkes mağluptur. Hiçbirimizin Tanrı’nın önünde doğuştan gelen bir ayrıcalığımız yok, çünkü doğuştan gelen tabiatımız Adem’in günahına ortaktır, Tanrı tüm insanları ilk insan olan Adem’le bir tutuyor. Bu yüzden Tanrı’nın önünde geldiğimiz soydan, ırktan, kandan, milletten, halktan vs. övünmek saçmalıktır, boştur..Benim geldiğim soy bana günah karşısında bir avantaj sağlamıyor.

O zaman ne demek istiyorum ? Kim olursak olalım biz insanlar kendi başımıza çaresiz ve mağlubuz. Zaferi sağlayan ancak Rab’dir..Bizde kendi bedenimizde Tanrı’yı hoşnut edecek, O’nun önünde kabul görecek bir erdemimiz ya da iyiliğimiz, gücümüz yoktur. Tanrı’yla barışmak için de Tanrı’yla buluşmak için de O’nun önünde yaşamak için de hep Tanrı’ya ihtiyacımız vardır. Bu yüzden İsa Mesih geldi ve bizim yerimize zafer kazandı, yoksun kaldığımız Tanrı yüceliğini bize geri vermek için..Şeytan ve günah karşısında zaferli kılmak için Rab İsa geldi..O’na yücelik olsun.

Kutsal Kitap boyunca bu mağlubiyeti, çaresizliği fark edip kendisini doğru şekilde tanımlayan alçakgönüllü kişiler Rab’le özel ilişkiler kurabildiler. Bunu fark etmeyen, kibirlenen, kendi gücüne güvenenler ise Tanrı’dan uzak kaldılar..Örneğin İbrahim Tanrı’nın huzurunda “Ben toz ve külüm, bir hiçim” dedi. Musa, “Ben kimim ki firavuna gidip İsrailliler’i Mısır’dan çıkarayım?” dedi. Ya da Davut,” Ey Egemen RAB, ben kimim, ailem nedir ki, beni bu duruma getirdin?” dedi..Pavlus, “Ne zavallı insanım” dedi. Bu örnekler çoğaltılabilir. Bu adamlarla Tanrı özel işler yaptı, hepsinin ortak özelliği kendi güçsüzlüklerini, mağlubiyetlerini, bir hiç olduklarını fark etmeleriydi. Rab bu kişiler aracılığıyla çalıştı, büyük güçlükler karşısında bu kişilere büyük zaferler sağladı.

Rab’bin eliyle zafer kazanmak konusunda güzel bir örneği paylaşmak istiyorum..İsrail tarihinde Yehoşafat adlı bir kral vardır. Moavlılar, Ammonlular ve Meunlular’dan oluşan büyük bir ordu Yehoşafat’la savaşmak için İsrailliler’in üzerine yürüdüler. Korkuya kapılan Yehoşafat RAB’be danışmaya karar verdi ve bütün Yahuda’da oruç ilan etti.

Sonra Tanrı’nın huzuruna çıkarak şöyle dua etti:

2.Ta. 20:12
‘“
Ey Tanrımız, onları yargılamayacak mısın? Çünkü bize saldıran bu büyük orduya karşı koyacak gücümüz yok. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Gözümüz sende”

Gerçekten çok büyük bir ordu geliyordu ve Kral Yehoşafat birçok düşmanla karşı karşıya geldiğinde doğru bir önderlik sergiledi. Tüm halkın oruç ve dua ile Tanrı’nın yüzünü aramasını istedi. Sonra da Rab’be dua etti. Duasını inceleyelim. Çünkü Bu duada zafere götüren adımları görmekteyiz ve içten ve etkili duanın gücünü görmekteyiz.

1) Yehoşafat ilk önce güçsüz olduğunu ilan etti. BU büyük orduya “karşı koyacak gücümüz yok.” dedi. Kendi imkanlarını zorlamayı ya da bu orduya karşı bir başka krallıkla ittifak yapmayı ya da onlarla anlaşma yapmayı düşünmedi. Birinci kabul edeceğimiz şey, büyük ordulara karşı koyacak gücümüz yoktur. Eğer sorunlar karşısında Tanrı’dan ayrı bir gücümüz var diyorsak, iman yolundan çıktığımızı gösterir. Biz imanlıların dünyada yaşayanlardan ne farkımız vardır? Bizim özelliğimiz benliği çarmıha germiş olmamız yani benliğe dayalı gücü reddetmiş, onu ölü saymış olmamızdır. Ne zamanki bunu yapmıyorsak, benliği devreye sokuyorsak, o zaman ne yapıyoruz? Tanrı’yı kendimizden uzaklaştırıp kendi başımızın çaresine bakmaya çalışırız demektir. O zaman Tanrı’nın eliyle zafer kazanmayı nasıl bekleyeceğiz?

Mez. 33:16
Ne büyük ordularıyla zafer kazanan kral var, Ne de büyük gücüyle kurtulan yiğit. Zafer için at boş bir umuttur, Büyük gücüne karşın kimseyi kurtaramaz.

Zafer için bir numaralı ilke budur; kendimizde zafer kazanacak güç yoktur.

Özd. 21:31
At savaş günü için hazır tutulur, Ama zafer sağlayan RAB’dir.

Bu Dünyanın tam tersi. Dünyada insanlar kendi güçleriyle, çabalarıyla zaferi hedefleyen yiğitler yok mu? Dünya tarihine bakın, büyük komutanlar, cesur yiğit kişilerden söz eder. Büyük savaşlar kazanmışlardır..Bu yüzden iktidar ve güç hırsıyla yanıp tutuşurlar. Biz ise bizi güçlendirenin aracılığıyla her şeyi yaparız. Bu yüzden Rab İsa “Bensiz hiçbir şey yapamazsınız.” dedi.

2) Yehoşafat ikinci olarak “bilgisiz ve bilgelikten yoksun” olduğunu kabul etti. Duasında “Ne yapacağımızı bilmiyoruz” dedi. Güçsüz olduğunu söyledikten sonra ne yapacağını bilmediğini açıkça kabul etti. Rab’be bakmadıkça biz bir konuda ne yapacağımızı bilmeyiz.

Özd.3:5-7
RAB’be güven bütün yüreğinle, Kendi aklına bel bağlama. Yaptığın her işte RAB’bi an, O senin yolunu düze çıkarır. Kendini bilge biri olarak görme, RAB’den kork.

Kendi aklımıza bel bağlayarak bir sorunu çözmek için bir şeyler bildiğimizi düşünebiliriz. Ancak acaba o bilgi bizi zafere mi yoksa yenilgiye mi götürecek? Özdeyişlerde dediği gibi kendi aklımıza bel bağlamayalım, bütün yüreğimizle Rab’be güvenelim. Kendimizi bilge biri olarak görmeyelim..Neden? Cevabı gene Özdeyişler’de verilir:

Özd. 2:6
Çünkü bilgeliğin kaynağı RAB’dir. O’nun ağzından bilgi ve anlayış çıkar.

Zafer için her durumda O’nun ağzından çıkacak bilgiyi ve anlayışı almaya ihtiyacımız vardır. Bilgeliğin kaynağının RAB olduğunu ve o kaynaktan almadıkça ne yapacağımızı bilmediğimizi Yehoşafat gibi kabul etmeliyiz. RAB bize ne yapacağımızı bildirmek ve seçeceğimiz yolu göstermek istiyor.

Yak. 1:5
İçinizden birinin bilgelikte eksiği varsa, herkese cömertçe, azarlamadan veren Tanrı’dan istesin; kendisine verilecektir.

3) Üçüncü olarak bu büyük ordular karşısında Tanrı’ya güvendiğini açıkladı. “Gözümüz sende” diyerek bunu açıkladı. Diğer bir deyişle, Tanrı’ya şöyle söyledi: “Sen bizim yerimize harekete geç, bizim yerimize sen savaş”. Ve Tanrı harekete geçti!! Yehoşafat duasını bitirince Tanrı’nın Ruhu oradaki bir peygamberin üzerine indi ve Tanrı cevap verdi “Bu büyük ordudan korkmayın, yılmayın! Çünkü savaş sizin değil, Tanrı’nındır. .. Yerinizde durup bekleyin, RAB’bin size sağlayacağı kurtuluşu görün”.

İşte kendimizi güçsüz gördüğümüzde, bilge biri gibi görmediğimizde ve gözümüz Rab’de olunca adım adım zafere yaklaşıyoruz demektir.. O’nun sağladığı kurtuluşu göreceğiz demektir. Zaferi Rab bize sağlayacak. Kendimizi güçsüz görebiliriz, ne yapacağımızı bilmediğimizi de kabul edebiliriz ancak gözümüz Tanrı da değilse bu iman değil, çaresizlik getirir. Yani kendi yetersizliğimizi kabul ettikten sonra mutlaka umudumuz yaşayan Tanrı’ya bağlı olmalı ki zaferimizi RAB sağlasın.

Mez. 123:2
Nasıl kulların gözleri efendilerinin, Hizmetçinin gözleri hanımının eline bakarsa, Bizim gözlerimiz de RAB Tanrımız’a öyle bakar, O bize acıyıncaya dek.

“O bize acıyıncaya dek” ifadesinde iman dolu bir beklenti vardır.

4) Yehoşafat Rab’bin verdiği cevabı duyunca duyar duymaz yüz üstü yere kapandı ve O’na tapındı. Yehoşafat halka danıştıktan sonra RAB’be ezgi okumak, O’nun kutsallığının görkemini övmek için adamlar atadı. Bunlar ordunun önünde yürüyerek şöyle diyorlardı: “RAB’be şükredin, Çünkü sevgisi sonsuza dek kalıcıdır!” Onlar ezgi okuyup övgüler sunmaya başladığında, RAB Yahuda’ya saldıran Ammonlular’a, Moavlılar’a ve Seir dağlık bölgesinde yaşayanlara pusu kurmuştu. Hepsi bozguna uğratıldı.

İşte RAB’bin Yehoşafat’a sağladığı zaferin ruhsal aşamaları bunlardır. Zaferin nihai olarak gerçekleşmesi, yani tamamlanması ise Rab’bi övmeleriyle gerçekleşti. İmanımızı ifade etmek için Rab’be övgüler sunmamız gerekiyor. Bu olayda da gördüğümüz gibi Tanrı’nın zafer sağlayan büyük işleri O’nu yüceltirken, O’nu överken geliyor.

Yehoşafat’ın Rab’den aldığı zafer sonucunda KK, şöyle diyor: 24. ayette “Yahudalılar kırdaki gözcü kulesine varınca, o büyük orduya baktılar, ama sadece yere serilmiş cesetler gördüler. Tek kişi kurtulmamıştı.

Eğer Şeytan ve dünyaya karşı savaşımızda Tanrı’ya imanla ve övgüyle Tanrı’ya yaklaştığımızda sorunların bir teki bile kurtulamayacaktır. Bu öykünün başı “kalabalık bir ordu” ile başlıyor ve “tek kişi kurtulmamıştı” diye bitiyor. Tanrı hayatımızdaki her bir sorunu aynı bu şekilde çözmeye kadirdir..Kalabalık bir ordu gibi sorunlar başımıza üşüşebilir, ama zafer adımları atarak bu sorunlardan bir teki bile kalmaz. Kutsal Kitap’taki öykülerin amacı sadece Tanrı’nın geçmişte yaptığı büyük işleri anlatmak değil, aynı şekilde günümüzde de iman eden herkes için bunları yapabileceğini bildirmektir. Doğru adımları atar, doğru bir yürek tutumuyla sorunlara yaklaştığımızda Tanrı bizde kendi yüceliği için çalışacak.

Kardeşler bizler Mesih İsa’da zaferliyiz, çünkü O’nun zafer alayında yürümekteyiz. Biz zaferli olalım diye seçildik, insan zafer kazansın ve zaferli yaşasın diye yaratıldı. Günah bunu bozdu, ancak Mesih İsa sayesinde tekrar zafer kazanıyoruz. O’na iman eden, O olmadan güçsüz ve bilgisiz olduğunu fark eden alçakgönüllü kişilerde Rab çalışıyor ve onlara zafer sağlıyor. Hepimiz geçmişimize baktığımızda Rab’nin bizim için yaptıklarını hatırlarız, bizi nelerden kurtardığını biliyoruz. Rab bunları, hatta daha büyüklerini gelecekte de yapacaktır. Buna inanırsak Rab’bi her zaman yüceltiriz.

Mezmur 106:11-12’de şöyle okuruz:
Sular yuttu hasımlarını, Hiçbiri kurtulmadı. O zaman atalarımız O’nun sözlerine inandılar, Ezgiler söyleyerek O’nu övdüler.

Bu ayetlerde Mısır’dan çıkan İsrail halkının Mısır ordusunun Kızıldeniz’e gömüldüğünü görünce Tanrı’nın sözüne inandığını ve O’nu övdüğünü söylüyor..Kardeşler, bizler onlar gibi değiliz. Bu tür bir övgü ancak eski tabiate aittir. Görünene göre yaşamaktır; gördüklerinde ezgilerle övdüler. Çünkü Eski Antlaşma döneminde mümkün olan sadece bu idi, çünkü o halk Kutsal Ruh’tan kaynaklan yeni yaşamda imanla yaşamıyorlardı. Tanrıyı tanımıyorlardı ve rahatları varken iyi, yokken kötüydüler. Çünkü Mesih sırrını bilmiyorlardı.

Ancak şimdi Yeni Antlaşma çağındayız, Kutsal Ruh içimizde ve yeni yaşama sahibiz. Mesih içimizde ve Mesih sırrını biliyoruz. Gözle görülene değil, imana göre yaşarız. Mısırlılar ardımıza vermişse ve Kızıldeniz açılmışsa da biz Tanrı’yı yüceltiriz. Sorunlar başımızdan aşmışsa da Tanrı’yı ezgilerle överiz. Bu yaşayan Tanrı’ya diri bir imandan kaynaklanan övgüdür..İşte gerçek zafer budur. Pavlus ve Silas zindandayken ilahiler söyleyip Tanrı’yı yüceltiyorlardı. Birdenbire öyle şiddetli bir deprem oldu ki, tutukevi temelden sarsıldı. Bir anda bütün kapılar açıldı, herkesin zincirleri çözüldü. Pavlus ve Silas yeni yaşamda Tanrıyı övmenin her durumda olabileceğini bize gösteriyor. Onlar zincirleri çözüldü, kapılar açıldı diye ilahiler söylemediler. Yeni yaşamda Tanrıyı övmek sonuçlara ya da koşullara bağlı değil, Kutsal Ruhtaki daimi sevince ve umuda bağlıdır. Ruhla dolu imanlılar koşullardan ya da sorunlardan etkilenmeden Tanrıyı yüceltmeye devam edebilirler.

Flp. 4:12-13
H
er durumda, her koşulda yaşamanın sırrını öğrendim. Beni güçlendirenin aracılığıyla her şeyi yapabilirim.

İşte gerçek zafer…

Karanlık ölüm vadisinden geçerken kötülükten korkmayız, çünkü Babamız’ın izni olmadan saçımızın bir tekine bile dokunamazlar. Bu yüzden Tanrı’yı övmemize engel çıkmasın..kendimize asla acımayalım, şartlarımız ya da sorunlarımız konusunda söylenmeyelim, şikayetçi bir ruhtan uzak olalım, işte Rab bizi her zaman bu derecede zaferli kılsın. İman yaşamımızda bu düzeye erişebilmek hepimiz için gerçek bir zaferdir ve Tanrı’ya yücelik vermektir.

Dirisu Kilisesi

Alper Özharar

Hello world!

Welcome to Kriesi.at Theme Demos Sites. This is your first post. Edit or delete it, then start blogging!


Warning: Undefined variable $skin in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 405

Warning: Undefined variable $src_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $type_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $width_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $height_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $poster_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $autoplay_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $mp4_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 411

Warning: Undefined variable $webm_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 413

Warning: Undefined variable $flv_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 414

Warning: Undefined variable $wmv_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 415

Warning: Undefined variable $ogg_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 416

Warning: Undefined variable $captions_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 417

Warning: Undefined variable $loop_option in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 423

Warning: Undefined variable $mediahtml in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 425

A Proper Perspective On Thanksgiving

Donec pede justo, fringilla vel, aliquet nec, vulputate eget, arcu. In enim justo, rhoncus ut, imperdiet a, venenatis vitae, justo. Nullam dictum felis eu pede mollis pretium. Integer tincidunt. Cras dapibus. Vivamus elementum semper nisi. Aenean vulputate eleifend tellus. Aenean leo ligula, porttitor eu, consequat vitae, eleifend ac, enim. Aliquam lorem ante, dapibus in, viverra quis, feugiat a, tellus.

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit. Aenean commodo ligula eget dolor. Aenean massa. Cum sociis natoque penatibus et magnis dis parturient montes, nascetur ridiculus mus. Donec quam felis, ultricies nec, pellentesque eu, pretium quis, sem. Nulla consequat massa quis enim.

 


Warning: Undefined variable $skin in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 405

Warning: Undefined variable $src_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $type_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $width_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $height_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $poster_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $autoplay_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $mp4_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 411

Warning: Undefined variable $webm_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 413

Warning: Undefined variable $flv_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 414

Warning: Undefined variable $wmv_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 415

Warning: Undefined variable $ogg_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 416

Warning: Undefined variable $captions_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 417

Warning: Undefined variable $loop_option in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 423

Warning: Undefined variable $mediahtml in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 425

Wedding Sermon

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit. Aenean commodo ligula eget dolor. Aenean massa. Cum sociis natoque penatibus et magnis dis parturient montes, nascetur ridiculus mus. Donec quam felis, ultricies nec, pellentesque eu, pretium quis, sem. Nulla consequat massa quis enim.

Donec pede justo, fringilla vel, aliquet nec, vulputate eget, arcu. In enim justo, rhoncus ut, imperdiet a, venenatis vitae, justo. Nullam dictum felis eu pede mollis pretium. Integer tincidunt. Cras dapibus. Vivamus elementum semper nisi. Aenean vulputate eleifend tellus. Aenean leo ligula, porttitor eu, consequat vitae, eleifend ac, enim. Aliquam lorem ante, dapibus in, viverra quis, feugiat a, tellus.

Tanrı’nın Yaşamınız İçin Planı

17 Mayıs 2015

Sevgili kardeşler,

bizler yeryüzünde yaşayan Tanrı’nın çocuklarıyız. Hem yerdeki hem de gökteki Tanrı’nın tek evrensel kilisesinin üyeleriyiz. Kutsal Ruh tarafından seçilip kutsal kılındık ve Rab İsa Mesih’in ardınca yürümeye çağrıldık. Çokları Rab’be çağırılıyorlar, ancak seçilen azdır. Bir İnsan için en büyük onur ve ayrıcalık Tanrı’nın isteğini yapmak üzere seçilmek ve çağrılmaktır. İsa Mesih öğrencilerine bunu öğretiyordu. Rab’bin bizler için planı budur, tıpkı Rab İsa Mesih gibi yeryüzünde Göklerdeki Babamız’ın isteğini yapmamızdır.

Bugün bu konuyu paylaşmak istiyorum: Tanrı’nın isteği ve yaşamımız için planı. Bir keresinde Rab şöyle dedi:

Mat. 7:21
Bana, ‘Ya Rab, ya Rab!’ diye seslenen herkes Göklerin Egemenliği’ne girmeyecek. Ancak göklerdeki Babam’ın isteğini yerine getiren girecektir.”

Ayrıca Mat. 12:50
Göklerdeki Babam’ın isteğini kim yerine getirirse, kardeşim, kızkardeşim ve annem odur.” dedi.

Yani kendisinin Rab olduğuna iman etmemizle birlikte Göklerin Egemenliği’ne girmek ve Tanrı’nın ailesinin bir üyesi olmak için Tanrı’nın isteğini yapmanın gerektiğini açıkladı. Durum buysa, bu konunun ne kadar önemli olduğu besbelli, değil mi?

Bu çağrı İsa’nın elçileri tarafından da birçok yerde vurgulanıyor. Petrus Tanrı’nın isteğini yerine getirelim diye günahtan özgür kılındığımızı ilan etti (1 Pet. 4:1,2). Efesli imanlıları teşvik ediyor: “Bunun için akılsız olmayın, Rab’bin isteğinin ne olduğunu anlayın.” (Efesliler Mektubu) Gene Koloseli imanlılara sizler için dua etmekten, tam bir bilgelik ve ruhsal anlayışla Tanrı’nın isteğini bütünüyle bilmenizi dilemekten geri kalmadık” diyor. Elçi Yuhanna ise “Dünya da dünyasal tutkular da geçer, ama Tanrı’nın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar.” demiştir (1 Yu. 2:17).

Yani İncil’in bütününde öğretilen konu imanlıların Tanrı’nın isteğini anlaması ve bunu yerine getirmesidir.. Tanrı’nın insan için ilk isteği Oğlu İsa Mesih’e iman etmesidir..Ama isteği bununla bitmiyor… Elçilerin vaaz ettiği Müjde’ye göre günahlarının bağışlanması Tanrı’nın isteğini yerine getirmeye adanmış bir hayat için sadece bir başlangıçtır. Bizler günahlarımızın bağışlanması sonucu Tanrı’nın Oğlu’nun egemenliğine aktarıldık. Tanrı’nın Oğlu’nun egemenliği demek, Baba’nın isteğini yerine getiren oğullar olmamız demektir.

Elç. 13:22’te Tanrı Davut için ne diyordu: “Davut’u gönlüme uygun bir adam olarak gördüm, o her istediğimi yapar.” Davut’un kendisi de Mez.40:8’de şöyle diyor: “Ey Tanrım, senin isteğini yapmaktan zevk alırım ben, Yasan yüreğimin derinliğindedir.” Davut kusursuz bir adam değildi, günahlar işledi, hatta çok ciddi günahlar işledi ama Tanrı gene de ondan hoşnut oldu, çünkü Davut Tanrı’nın isteğini yapmaktan zevk alıyordu. Davut Mesih’in bir örneği olduğu gibi Mesih’e iman eden Tanrı çocuklarının da bir temsilcisi oldu. Tanrı’nın çocukları Tanrı’nın isteğini yapmaktan zevk almalıdır.

Rab’bin yaşamı Babası’nın isteğini yapmaktı. Babası söylemeden asla eyleme geçmedi. Eyleme geçtiğinde de ne düşmanlarının tehditleri ne de öğrencilerin ricaları onu yolunda döndüremedi. Benim yemeğim, beni gönderenin isteğini yerine getirmektir” (John 4:34). İnsanlar bedenlerini doyurmak için nasıl açlık çekerse, O da kendisini gönderenin isteğini yapmak için açlık çekiyordu. Bunları yerine getirdikçe ruhsal olarak doyuyordu, zevk alıyordu.

Her imanlı da Tanrı’nın isteğini yapmak üzere benzer bir ruhsal açlık ve bir zevk arayışı gelişmelidir. Rab bize dua ederken “Gökte olduğu gibi yerde de Senin isteğin olsun” diye dua etmemizi öğretiyor, henüz yeryüzünde olan bizler Tanrı’nın gündelik hayatımızda bizi yönlendirmesine izin verdiğimiz zaman O’nun isteği olacaktır.

Tanrı’nın planı bizim için en iyisidir.

Geceleyen hiç bilmediğiniz bir ormanda tek başınıza bulunduğunuzu hayal edin., hangi yöne gideceğinizi bilmiyorsunuz ve kaybolmuş haldesiniz. Büyük bir paniğe kapılırız değil mi? Bilinmeyen, tehlikeli yerlerde tek başımıza olmak çok korkutucu olur. Ancak Eğer yanınızda o bölgeyi avucunun içi gibi bilen ve tümüyle güvenilir biri olsa, ne kadar büyük bir rahatlık olurdu, değil mi? Hiç soru sormadan o sizi nereye götürürse kuzu kuzu onu izlersiniz..Yanınızda güvenilir biri varken onun tavsiyesine uymamak ve kendi düşüncenize göre karanlık ve korkutucu ormanda yol almak akıl dışı bir hareket olur. Ama biliyor musunuz, çoğumuz bunu yapıyoruz.

Gelecek ve içinde yaşadığımız dünya saklı tehlikeleri ve felaketleriyle birlikte karanlık bir orman gibi etrafımızda durmuyor mu? Önümüzü göremiyoruz, nereye gideceğimizden emin değiliz, ama ilerlememiz gerek. O zaman ne yapmalıyız? Panik içinde oradan oraya mı koşturmalı, ya da o panik halinde önümüze çıkan ilk yola mı sapmalıyız?

Hayatlarımızda bazı dönüm noktaları var ve bu noktalarda alınacak kararlar uzun vadeli sonuçlar yaratacaktır..Örneğin evlilik.. Gençlerin önünde böyle bir karar var..Ya da meslek seçimi, iş kurma vs. gibi kararlar. Bunlar tüm hayatı etkileyecek önemdedir. Böyle durumlarda nasıl bir karara varacağız? Her bir kararın ardında yatan tehlikelerin ya da tuzakların farkında mıyız? Acaba düşmanımız bize tuzaklar hazırladı mı? O anda duygularımıza ya da düşüncemize göre iyi ya da düz görünen bir yol gerçekte öyle midir?

Özdeyişler 16:25
Öyle yol var ki, insana düz gibi görünür, Ama sonu ölümdür.

Böyle zamanlarda tamamen güvenebileceğimiz, geleceği bilen ve bizi seven birinin yanımızda olması ne güzel olur. Bizler Rab İsa Mesih’e sahibiz. O bizi en güvenli ve bizim için en iyi yoldan yürütecektir.

Mezmur 25:10
RAB’bin bütün yolları sevgi ve sadakate dayanır Antlaşmasındaki buyruklara uyanlar için.

Mezmur 25:12
Kim RAB’den korkarsa, RAB ona seçeceği yolu gösterir.

Rab’bin sözünde Efesliler 2:10’da “Çünkü biz Tanrı’nın yapıtıyız, O’nun önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratıldık.” Diyor. Bu ayete göre Tanrı’nın her birimiz için belirli bir planı, hazırladığı iyi işleri var. Tanrı bizim için önceden bazı iyi işler hazırlamış ve bunları yapmak için Mesih İsa aracılığıyla yeni yaratık olmuşuz.

Tanrı’nın bu planının en iyisi olduğuna ikna olmak zorundayız, buna ikna olmadıkça içtenlikle aramayız. Çünkü bazen Tanrı’nın planını ararsak, başımıza kötü bir şey gelecekmiş ya da aslında istemediğimiz bir şeyle karşılaşacakmışız gibi yanlış bir düşünce aklımıza geliyor. Tanrı’nın bizim için en iyisini isteyeceğine güvenmekte zorluk çekiyoruz. Bu dünyasal düşüncelerden kurtularak Mesih’in düşüncesini kuşanalım.

Birçok kişi gençliğinde Tanrı’nın isteğini aramadığı için hayatlarını berbat eder. Tanrı’yu tanımayan gençlerin felaket haberlerini her gün görüyoruz..Gençlerin biliyorsunuz güçleri ve kendine güvenleri üst düzeyde oluyor. Dünyayı merak ediyorlar ve dünyayı sevmeye daha yatkınlar..Çünkü dünyanın iç yüzünü tanımıyorlar, dünyadan beklentileri var ve tecrübesizler. Bu yüzden onları ikna etmek zordur ve gençlik ruhsal olarak insan için en sorunlu çağdır. Bu yüzden Ağıtlar 3:27’de dediği gibi “İnsan için boyunduruğu gençken taşımak iyidir.” Boyunduruk sözcüğünü Rab bir yerde daha kullanıyor? Hatırlıyor musunuz? Matta 11:28-30’u hatırlayalım: “Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm. Boyunduruğumu yüklenin, benden öğrenin. Çünkü ben yumuşak huylu, alçakgönüllüyüm. Böylece canlarınız rahata kavuşur. Boyunduruğumu taşımak kolay, yüküm hafiftir.”

Bu ayetlerde İsa Mesih bize bir davet yapıyor. Boyunduruğumu yüklenin diyor? “Boyunduruğumu yüklenin, benden öğrenin” ne demektir? Bir çift öküz bir tarlayı sürmek üzere koşulduğunda, bir tahtayla tutturulmuş halkalar boyunlarında geçirilir ve yanyana tutulurlar. Genç bir öküz tarlayı sürmek üzere eğitilmek istendiğinde, yaşlı ve tecrübeli bir başka öküz ile birlikte aynı boyunduruğa girer. Böylece genç olan, daha tecrübeli olanlar aynı doğrultuda ve hızda yürümeye mecbur kalır ve öğrenmeye başlar.

İsa’nın boyunduruğunu yüklenerek O’ndan böyle öğreniyoruz. Yani Rab’bi hoşnut eden yolda, O’nun yönetimi dışına çıkmadan, sağa sol savrulmadan, O’nun hızına ayak uydurarak gidiyoruz. O elbette bizim gücümüzü biliyor ve bize taşıyamayacağımızdan fazla yük vermiyor. Sahipleri öküzleri boyunduruğu takmaya zorlanır, ancak Rab bizi O’nunla birlikte yürümeye davet ediyor. O sadece bizim sahibimiz değil, aynı zamanda boyunduruğumuzu paylaştığımız dostumuzdur, bilge öğretmenimizdir. O’nda bir zorlama yoktur! Bunu unutmayalım, Tanrı bizi asla bir şey yapmaya zorlamaz, O davet eder, daveti kabul ettiğimizde bizi sevgiyle ve sabırla eğitir. Bu daveti reddetmek ne büyük akılsızlık olur! Ya kendi isteğimizin ağır yükünü ve boyunduruğunu yorgun argın, yenilgilerle, huzursuzluklarla, pişmanlıklarla dolu olarak taşıyacağız ya da gerçek özgürlük, derin bir rahatlık ve tam bir esenlik getiren İsa Mesih’in hafif yükünü, boyunduruğunu alacağız!

Hanok’u hepimiz biliyoruz. İbraniler Kitabı’nda Hanok hakkında “İman sayesinde Hanok ölümü tatmamak üzere yukarı alındı. Kimse onu bulamadı, çünkü Tanrı onu yukarı almıştı. Yukarı alınmadan önce Tanrı’yı hoşnut eden biri olduğuna tanıklık edildi.” Diye yazıyor. Hanok Tanrı’yı hoşnut etmiş..Peki nasıl? Bunun cevabı da Yaratılış 5:22’de var: “Hanok 300 yıl Tanrı yolunda yürüdü.” Tanrı’yı hoşnut etmenin tek yolu O’nunla birlikte yürümek, O’nun boyunduruğunu yüklenmektir.

Tanrı’nın planından uzaklaşmak.

Ancak imanlıların Tanrı’nın hayatı için olan kusursuz planından uzaklaşması mümkündür. Çünkü Rab kimseyi zorlamaz, ama kendisiyle birlikte O’nun isteğine göre yürümeye davet eder. KK’da Tanrı’nın planını ıskalayan bazı imanlılardan bahsediliyor…

Saul, İsrail’in kralı olmak üzere Tanrı tarafından seçildi, ama en sonunda sabırsızlığı ve itaatsizliği yüzünden reddedilmek durumunda kaldı. Evet, bir süre kral olarak tahtta kaldı, ama Tanrı’nın kendi hayatı için olan planından uzaklaştı. Kendi hırsına yenilmiş, dengesiz bir adam olarak öldü. Tanrı’nın hayatı için olan planından uzaklaşan bir diğer kişi Süleyman’dır. İlk yıllarında Tanrı’yı hoşnut etti, ama daha sonra gene Tanrı’nın yasalarına itaat etmedi, putperest kadınlarla evlenerek Tanrı’nın planını ıskaladı. Çok acı çekti. Gene doğduğu günden beri Rab’be adanan Şimşon seçilmişliğini hafife alarak düşmanlarının eline düştü. Çok acı çekti. Bunlara benzer örnekler vardır. Yeni Anlaşma’da bir Dimas örneği var: Pavlus “Dimas bu dünyayı sevdiği için beni terk edip Selanik’e gitti.” Diyor..İşte bu başlangıçta Tanrı adamı Pavlus’la birlikte hizmet etme ayrıcalığına kavuşan, ama dünyayı sevdiği için Tanrı’nın planından uzaklaşmış bir imanlıya örnektir. Çünkü dünyayı sevenin Baba’ya sevgisi yoktur.

Bazen dünya sevgisine yer vererek mesleğimizi, oturacağımız yerleri, evleneceğimiz kişileri Tanrı’ya danışmadan seçip sonra da Rab için bu şekilde de yaşayabileceğimizi düşünürüz. Merhameti bol olan Rab böyle düşünenleri sınırlı biçimde kullanabilir, ama Tanrı’nın bağında gösterecekleri yarar çok düşük kalır. Eğer bunlar en başta Tanrı’nın en iyi planını dua ve Rabbin sözünde arasalardı, Tanrı’nın boyunduruğunda kalsalardı Tanrı onları kullanarak çok daha büyük işler yapacaktı. Tanrı’yla birlikte yürümek için kaygı çekmediğimizde sonunda kaybeden biz oluruz ve zarar ederiz.

Mezmur 81:11-13
“halkım sesimi dinlemedi, İsrail bana boyun eğmek istemedi. Ben de onları inatçı yürekleriyle baş başa bıraktım, Bildikleri gibi yaşasınlar diye.Keşke halkım beni dinleseydi, İsrail yollarımda yürüseydi!”

Tanrımız, nasıl da halkı için yas tutuyor? Keşke halkım beni dinleseydi, yollarımda yürüseydi diyor. Bakın kardeşler, halkı O’nu dinlemediği zaman Rab ne yaptı? Bu ayette söylüyor, çok korkunç bir şey. İnatçı yürekleriyle baş başa bırakıyor ve bildikleri gibi yaşamalarına izin veriyor. İnsanın bildiği gibi yaşaması, imansızlıktır. İmansızlarda bildikleri gibi yaşarlar, Rab bizi esirgesin. Rab bizi bildiğimiz gibi yaşamaya terk etmesin, çünkü biz bir şey bilmiyoruz..Her ne isek, Rab’bin lütfuyla öyleyiz.Bunu unutmayalım…

Bütün bu uyarılar ışığında eğer Tanrı’ya itaatsizlik ettiğimiz ve O’nun planı yerine kendi istediğimizi aradığımız bir durumdaysak, önce Rab bize bunu göstersin ve bunun ardından çok geç olmadan yapacak tek bir şey ver: tövbe edelim. Yunus’u hatırlayın. Yunus kendi isteği uğruna Tanrı’nın sözünü dinlemedi ve verilen görevde kaçtı. Tanrı’nın planından uzaklaştı, ama Tanrı’nın yargısı geldi ve dev bir balık onu yuttu. Ancak Yunus balığın karnında tövbe edince tekrar Tanrı’nın onun yaşamı hakkındaki planına geri dönebildi. “Kurtuluş senden gelir ya Rab” deyince Rab ona merhamet etti. Ve de tüm Ninova halkı onun hizmetiyle tövbe etti. Yunus’un durumu bize ibrettir. Kendi yollarımızdan tövbe ettiğimizde Tanrı bizi kendi planına geri döndürecek güce sahiptir. Ama tövbe etmek için ille de balığın karnına düşmeyi beklemeyelim..Rab için her şey mümkündür, yeter ki biz Rab’ble birlikte boyundurukta kalalım.

Evet kardeşler, Rab’be verecek tek bir hayatımız var. Ve bu hayat kum saatinden akan kumlar gibi eriyip gidiyor…Tanrı’nın planı bizim için en iyisidir, O’nun isteği bizim için en doğrusudur. Bundan daha düşüğüne razı olmak akılsızlıktır, bilgelikten yoksunluktur.

Ef. 5:15-17
“Öyleyse nasıl yaşadığınıza çok dikkat edin. Bilgelikten yoksun olanlar gibi değil, bilgeler gibi yaşayın. Bunun için akılsız olmayın, Rab’bin isteğinin ne olduğunu anlayın.”

Rab hepimizi kendi isteğine yöneltsin ve O’nun hayatımız için planı gerçekleşsin.

Dirisu Kilisesi

Alper Özharar