Warning: Undefined variable $skin in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 405

Warning: Undefined variable $src_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $type_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $width_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $height_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $poster_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $autoplay_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $mp4_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 411

Warning: Undefined variable $webm_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 413

Warning: Undefined variable $flv_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 414

Warning: Undefined variable $wmv_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 415

Warning: Undefined variable $ogg_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 416

Warning: Undefined variable $captions_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 417

Warning: Undefined variable $loop_option in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 423

Warning: Undefined variable $mediahtml in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 425

Help our Church

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit. Aenean commodo ligula eget dolor. Aenean massa. Cum sociis natoque penatibus et magnis dis parturient montes, nascetur ridiculus mus. Donec quam felis, ultricies nec, pellentesque eu, pretium quis, sem.

Nulla consequat massa quis enim. Donec pede justo, fringilla vel, aliquet nec, vulputate eget, arcu. In enim justo, rhoncus ut, imperdiet a, venenatis vitae, justo. Nullam dictum felis eu pede mollis pretium. Integer.

  • Donec posuere vulputate arcu.
  • Phasellus accumsan cursus velit.
  • Vestibulum ante ipsum primis in faucibus orci luctus et ultrices posuere cubilia Curae;
  • Sed aliquam, nisi quis porttitor congue

Devamını Oku

A nice day

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit. Aenean commodo ligula eget dolor. Aenean massa. Cum sociis natoque penatibus et magnis dis parturient montes, nascetur ridiculus mus. Donec quam felis, ultricies nec, pellentesque eu, pretium quis, sem.

Nulla consequat massa quis enim. Donec pede justo, fringilla vel, aliquet nec, vulputate eget, arcu. In enim justo, rhoncus ut, imperdiet a, venenatis vitae, justo. Nullam dictum felis eu pede mollis pretium. Integer tincidunt. Cras dapibus. Vivamus elementum semper nisi. Aenean vulputate eleifend tellus. Aenean leo ligula, porttitor eu, consequat vitae, eleifend ac, enim.

Devamını Oku

Mesih Yaşam Işığıdır

22 Haziran 2014

Yeşaya 60:1-3
“Kalk, parla; Çünkü Işığın geliyor, RAB’bin yüceliği üzerine doğuyor. Dünyayı karanlık, halkları koyu karanlık örtüyor; Oysa RAB senin üzerine doğacak, Yüceliği üzerinde görünecek. Uluslar senin Işığına, Krallar üzerine doğan aydınlığa gelecek”

Yeşaya’nın Mesih’ten 800 yüzyıl kadar önce yaptığı peygamberlik sözlerini okuyoruz. Burada Tanrı’nın sözü bir Müjde’den söz ediyor. Işığımız geliyor. Rab’bin yüceliği doğuyor, dünyayı karanlık örtmüş, halbuki Rab üzerimize parlayacak ve uluslar bu ışığa gelecekler.

Bu ayete benzer daha pek çok ayeti Eski Antlaşma yazılarında bulabiliyoruz..Aslında İncil, İsa Mesih gelmeden yüzyıllar öncesinden hem Yeşaya’da hem diğer eski peygamberlerin ağzından önceden bildirilmişti… İşte Müjde budur. İsa Mesih’in gelişiyle birlikte bu Müjde sonunda açığa çıktı ve RAB’bin yüceliği doğdu ve IŞIK geldi. Bunun üzerine Elçi Yuhanna şöyle yazdı:

Yuhanna 1:9-11
Dünyaya gelen, her insanı aydınlatan gerçek ışık vardı. O, dünyadaydı, dünya O’nun aracılığıyla var oldu, ama dünya O’nu tanımadı.Kendi yurduna geldi, ama kendi halkı O’nu kabul etmedi.

Evet her insanı aydınlatan gerçek ışık, Rab’bin yüceliği olan yaşam ışığı dünyaya geldi..Fakat daha sonra ne yazıyor?? Dünya O’nu tanımadı, kendi halkı O’nu kabul etmedi. Bu nasıl bir çelişki, nasıl bir acıdır ki, yüzyıllardır ışığı bekleyen halkı, koyu karanlıkla örtülmüş halklar, karanlıktaki dünya ışık dünyaya geldiği zaman onu tanımadı, kendi halkı onu kabul etmedi..Burada normal olmayan bir şey var.

Biz evde gece vakti elektrikler kesildiği zaman evde fellik fellik kibrit, mum , fener arıyoruz..Bir an olsun ışıksız kalmak istemiyoruz, öyle değil mi? Karanlıkta oturup kalmıyoruz, sıkıntı basıyor, bir şeyler görmek, bir şeyler yapmak istiyoruz..Çünkü ışıksız hiçbir şey yapılamıyor.

Bu benzetmeyi düşündüğümüzde ışığı reddetmek anormallik olduğunu görüyoruz, ışığı reddetmek için karanlıkta yaşamayı sevmek gerekiyor..Ki bu bizim için düşünülemez gibi değil mi? Ama maalesef günümüz dünyasında ruhsal olarak olarak olan tam budur.

Yuhanna 3:19-21’de insanların neden ışığı tanımadığı ve kabul etmediğinin cevabını veriyor. Okuyalım:

Yuhanna 3:19-20
Dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışık yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü. Kötülük yapan herkes ışıktan nefret eder ve yaptıkları açığa çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz.

Görüyor musunuz? Neden dünya ışığı istememiş ve neden karanlığı sevmiş..Çünkü yaptıkları işler kötü ve Kötülük yapan herkes ışıktan nefret eder ve yaptıkları açığa çıkmasın diye ışığa yaklaşmaz.

Sevgili kardeşler, şimdi bir düşünelim..İnsan ne kadar kirli, ne kadar günahkar, ne kadar kötü olmalı ki, anormal bir şey yaparak ışıktan nefret ediyor..İşte hem Mesih’in zamanında, hem de günümüzde, aslında günaha düştüğünden beri insanoğlu bu sapkınlık, yani normalden sapmışlık, anormallik içinde yaşamaktadır..İnsanlık kötülüğü ve günahı, her türlü karanlığı, benliğin, gözün murdar tutkularını, dünyasal arzuları sever haldedir..İnsanlar hastadır sevgili kardeşler..Bu hastalık günaha köleliktir..Bu hastalık insanları karanlıkta tutarak Tanrı’nın ışığına gelmesine engel oluyor.

İnsanın bu kötülük severlikten ve günah tutkusundan kurtulması için ruhsal bir mücadele vermek gerekiyor..İsa Mesih’in elçileri de insanları bu kötülüğe ve karanlığa bağlılıktan kurtarmak ve ışığa çekmek için görevlendirilmişlerdi.. Rab İsa, elçi Pavlus’a “Seni, ulusların gözlerini açmak ve onları karanlıktan ışığa, Şeytan’ın hükümranlığından Tanrı’ya döndürmek için gönderiyorum” demişti. Böylece Pavlus ve diğer elçiler havralarda insanları ikna etmek için Kutsal Ruh’un gücüyle çok çabaladılar, çok gayret ettiler.. Çünkü insanoğlunun Tanrı’nın lütfuyla aydınlatılarak gerçek ışığı görmesi gerekir. Yüreklerimiz aydınlanmadan Mesih’in yüceliğini tanıyamıyor ve günah severliğimizden vazgeçemiyoruz.

2.Ko.4:6
“Işık karanlıktan parlayacak” diyen Tanrı, İsa Mesih’in yüzünde parlayan kendi yüceliğini tanımamızdan doğan ışığı bize vermek için yüreklerimizi aydınlattı.

Rab’be şükürler olsun ki, bizler günahseverliğimizden ve kötülüğümüzden temizlendik ve artık karanlıktan nefret ediyoruz..Işığı seviyoruz ve Işık Mesih’in yani Tanrı’nın sözüdür Söz adımlarımız için çıra, yolumuz için ışıktır. Tanrı’nın sözünü, yani yaşam sözlerini Kutsal Kitap aracılığıyla zihnimize ve yüreğimize alıyoruz..Kutsal Kitap bize Mesih’i tanıtmalı, Mesih’e yaklaştırmalıdır. Aksi halde Mesih’i tanımadan kuru bir Kutsal Kitap bilgisine sahip olmak tehlikesi vardır. Kutsal Kitap yaşam ışığını üzerimize sürekli parlatmalıdır.

Bazıları İncil okumuş olmalarına rağmen, baktığımız zaman belli ki bir aydınlanma yaşamamışlar, değil mi?..Her insanı aydınlatan gerçek ışığı görmemişlerdir. Demek ki iş Tanrı’nın sözünü okumakla, hatta anlamakla bile bitmiyor. Tanrı’nın Sözü olan Mesih’le karşılaşmamız, yaşam ışığını görmemiz gerekiyor.

Tanrı sözünde Yaşam ışığıyla karşılaşan birinin öyküsü anlatılır: Bu kişi Elçi Pavlus’tur..Henüz Pavlus adıyla anılmadan önce Saul diye tanınırdı. Adanmış bir Yahudi bir din bilgini, bir Ferisi’ydi ve bir gün imanlılara zulüm etmek üzere Şam’a doğru gidiyordu. Kendi tanıklığını söyle verdi:

Elç. İşl. 22:6-11
“Ben öğleye doğru yol alıp Şam’a yaklaşırken, birdenbire gökten parlak bir ışık çevremi aydınlattı.Yere yıkıldım. Bir sesin bana, ‘Saul, Saul! Neden bana zulmediyorsun?’ dediğini işittim. “‘Ey Efendim, sen kimsin?’ diye sordum. “Ses bana, ‘Ben senin zulmettiğin Nasıralı İsa’yım’ dedi. Yanımdakiler ışığı gördülerse de, benimle konuşanın söylediklerini anlamadılar. “‘Rab, ne yapmalıyım?’ diye sordum. “Rab bana, ‘Kalk, Şam’a git’ dedi, ‘Yapmanı tasarladığım her şey orada sana bildirilecek.’ Parlayan ışığın görkeminden gözlerim görmez olduğundan, yanımdakiler elimden tutup beni Şam’a götürdüler.

Pavlus öğleye doğru yani güneşin en tepede olduğu bir saatte ve çölün kumlarının ışığı yansıtarak ortamı parlattığı o sırada doğal parlaklığın çok üstünde parlak bir ışığın çevresini aydınlattığını söylüyor.. Bu parlak ışık dirilmiş Rab İsa Mesih’tir, yani yaşam ışığıdır. İnsanı aydınlatan gerçek ışık işte budur.

* Pavlus, ışık çevresini aydınlattığı zaman yere yıkıldım diyor…

Pavlus gibi adanmış bir Ferisi’yi, Hıristiyanlar’a zulmedecek derecede gayretli bir din bilginini yere düşürmek, çaresiz ve umutsuz kılmak bir insanın ya da herhangi bir öğretinin iş değildir..Hiç bir insan Pavlus’u ikna edemezdi. Ama sadece onu mu? Ya bizler? Kibirli bir insan için alçakgönüllü olmak, alçalmak hiç kolay değildir. Bizim için kibir tahtından inmek kolay değildir. Ancak Rab’bin ışığı bir kez bize parladığında hemen düşeriz. Bunu açıklayamayız ama ışık parlar parlamaz düşeriz. Rab’bin yüceliği önünde alçalırız.. Rab’bin yüceliği parladığı zaman kimse ayakta kalamaz, yere yıkılır, dize gelir. Günahlarımızı, kirliliğimizi görürüz ve Rab’bin kutsallığı karşısında çaresiz ve umutsuz olduğumuzu anlarız.O an Rab’bin önünde hiçbir iddiamız, hiçbir sözümüz, savunacak bir tarafımız, kaçacak bir tarafımız ya da gururumuz kalmaz.

Öğretiler, felsefeler, dinler, yani bilgi kibirli bir insanı yere düşüremezler. Bilgi insanı ancak böbürlendirir. Bir kişi bir sürü öğreti ya da felsefe, dini bilgiler işitebilir ve hatta bunları net bir şekilde ve ustaca nakledebilir ama kendisi aynı kalır. Ancak ışık parladığı anda her şey aydınlığa kavuşur. Yuhanna ışığı görünce ölü gibi yere yığıldı (Va. 1:16-17). Daniel ışığı gördüğünde ölü gibi yüzüstü yere düştü (Dan. 10:5-9). Yeşaya Rab’bin yüceliğini görünce “Eyvah” dedi.. Rab’bi görüp de ölü gibi olmayan kimse yoktur. Kendimizi öldürmek ya da alçaltmak zordur. Ancak ışığın parlaklığı insanı alçaltır, yere yıkar ve aydınlatır. Işık Rab İsa’nın kendisidir. Bir insan Rab’le karşılaştığında ölü gibi güçsüzleşir. Kardeşler, bizler ışığın yerine, yani Mesih’in yerine başka hiçbir şeyi, hiçbir öğretiyi ya da bilgiyi koymamalıyız. Çoğu şey sadece bilgiden ibaret kalır. Ancak Bizi değiştirmedikçe bilginin nasıl bir değeri olabilir? Öğretiler kendi başlarına sadece sözlerden ibaret kalır ve yaşam getirmez, ölüm getirirler.

* Pavlus, daha sonra Parlayan ışığın görkeminden gözlerim görmez oldu diyor. Rab İsa Mesih’in ışığı bu kainatta parlayan her ışıktan çok daha parlaktır ve O parladığında diğer ışıklar söner..Rab’bin yaşam ışığı eski görüşümüzü öldürür, eski görüşümüze körleştirir. Artık gözlerimiz O’ndan başka şeyleri görmez olur, diğerbütün görüntüler anlamsızlaşır, sönükleşir.

Mesih’in ışığı parladığı zaman ilk yaptığı şey eski görüşümüzü öldürmektir. Işık geldiği zaman ilk yaptığı şey görüşümüzü bizden almaktır. Işık gerçek olanı görmemizi sağlar ama bu sonra gelir. Işık ilk önce bizi yere yıkıp sahte ve geçici olan şeylere kör eder; ardından yeniden görmeye başlarız. Ama eskisi gibi değil, yeni şeyleri, kalıcı ve gerçek olanı görürüz. Tanrı’ya Kutsal Ruh’un yolunda tapınmaya, O’nu sevmeye başlarız..Yeni bir yaratık oluruz. Pavlus ışığı gördü, yere yıkıldı ve üç gün boyunca gözleri hiçbir şey göremedi (Elç. 9:8-9). Ama daha sonra gözleri açıldığı zaman ilk yaptığı şey neydi? Elç. 9:20’de Havralarda İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğunu hemen duyurmaya başladı. diye bildiriliyor. Artık yeni gözleriyle görüyordu, eski gözleri ölüme götüren çöl yolunda kapanmıştı, ve yaşama götüren Yol’a yani Mesih İsa’ya açılmıştı.

Gerçek ışığı gördüğümüzde bizim de Pavlus gibi görüşümüz ve anlayışımız değişir, çünkü Mesih’in Rab olduğunu, bizi sevdiğini, bizim için öldüğünü ve dirildiğini bizim aracılığımızla yücelmek istediğini anlıyoruz.

Kol. 1:27-28
Tanrı kutsallarına bu sırrın uluslar arasında ne denli yüce ve zengin olduğunu bildirmek istedi. Bu sırrın özü şudur: Mesih içinizdedir. Bu da size yüceliğe kavuşma umudunu veriyor. Her insanı Mesih’te yetkinleşmiş olarak Tanrı’ya sunmak için herkesi uyararak ve herkesi tam bir bilgelikle eğiterek Mesih’i tanıtıyoruz.

Elçiler herkesi uyararak ve eğiterek Mesih’i tanıttılar..Onlar insanlara ışığın kendisini tanıtmaya gayret ettiler ve bu yüzden bizim de Mesih’i tanımamız yeterli, çünkü O ışıktır. Mesih içimizdedir. İçimizde yaşayan zatı tanımamız gerekir. Çünkü O efendimizdir. En iyi, en soylu gibi görünen davranışlar, kulağa en hoş gelen erdemler ve insanların en ruhsal saydıkları düşünceler, eğer Mesih’ten ayrı ise ölüdür, Tanrı’nın gözünde bir hiçtir. Çünkü Mesih’in Ruhu’nun ürünü değil, benliğin aldatıcı doğasının sonucudur. Böyle davranışlar Mesih’in değil, insanın yücelmesine hizmet ederler. Bize armağan olarak Mesih’i vermiştir. Mesih’ten ayrı bir işimiz olmasın diye O bizde yaşamaktadır.

Gal. 4:19
Çocuklarım! Mesih sizde biçimleninceye dek sizin için yine doğum ağrısı çekiyorum.

Rom. 13:14
Rab İsa Mesih’i kuşanın. Benliğinizin tutkularına uymayı düşünmeyin.

Kutsal Ruh’un bizim için hedefi Mesih’in bizde biçimlenmesi ve Mesih’i kuşanmamızdır..Tanrı’nın isteği ve elçilerin öğretisi budur.

Sevgili kardeşler, Tanrı’nın sevgili Oğlu’na, Yaşam Işığı olan biricik Oğlu İsa Mesih’e odaklanalım….Tanrı günahtan nefret eder ve O aynı zamanda bizim benliğimizden doğan işlerimizden de nefret eder. Tanrı günahı reddettiği kadar bizim benliğimize ait insanlarca iyi ya da hoş sayılabilecek davranışları da reddeder. Çünkü bunlar O’na yücelik getirmez, sadece bize yücelik getirir ki bu O’nun gözünde iğrençtir.. Aden bahçesi’nde iyiyi kötüyü bilme ağacından yemek insana kurtuluş değil, ölüm getirdi..Dikkat edin, iyiyi bilmek de insana kurtuluş ve yaşam getirmedi..Mümkün değildi, ama Adem oğulları günah düştükten sonra her zaman iyi olanı yapsalardı bile, Tanrı tarafından kabul edilmezlerdi.Çünkü yaşam ağacını reddetmişlerdi.İnsana ancak yaşam ağacı yaşam verir..Yaşam ağacı Mesih’tir..O halde Tanrı yalnızca bir şeyi kabul eder: Oğlu İsa Mesih’i tanımamız ve O’ndan yememizi ister. O bizim gücümüzdür. O bizim doğruluğumuzdur, O bizim kutsallığımız ve kurtuluşumuzdur.O bizim yaşamımızdır. Artık bizim için sadece O vardır. İçimizde Tanrı’ya ait olmayan her düşüncenin üzerine Rab’bin yüceliği parlasın ve o düşüncemiz yere yıkılsın, tutsak edilsin ve Mesih’e tabi kılınsın..Artık o eski tabiata ait düşünceyi gözümüz görmez olsun ve yeni bir düşünceyle bizi değiştirsin..Bunu bizde ancak Rab yapacaktır..Rab’bin yüzünü arayalım ve O’nun Ruhu’yla yaşayalım. Yaşam ışığının hayatımızın her alanı üzerine parlamasına ihtiyacımız vardır. Böylece tüm hayatımız dönüşecektir.

Dirisu Kilisesi

Alper Özharar


Warning: Undefined variable $skin in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 405

Warning: Undefined variable $src_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $type_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $width_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $height_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $poster_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $autoplay_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $mp4_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 411

Warning: Undefined variable $webm_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 413

Warning: Undefined variable $flv_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 414

Warning: Undefined variable $wmv_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 415

Warning: Undefined variable $ogg_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 416

Warning: Undefined variable $captions_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 417

Warning: Undefined variable $loop_option in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 423

Warning: Undefined variable $mediahtml in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 425

Why Family Matters

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit. Aenean commodo ligula eget dolor. Aenean massa. Cum sociis natoque penatibus et magnis dis parturient montes, nascetur ridiculus mus. Donec quam felis, ultricies nec, pellentesque eu, pretium quis, sem.

Nulla consequat massa quis enim. Donec pede justo, fringilla vel, aliquet nec, vulputate eget, arcu. In enim justo, rhoncus ut, imperdiet a, venenatis vitae, justo. Nullam dictum felis eu pede mollis pretium. Integer.

  • Donec posuere vulputate arcu.
  • Phasellus accumsan cursus velit.
  • Vestibulum ante ipsum primis in faucibus orci luctus et ultrices posuere cubilia Curae;
  • Sed aliquam, nisi quis porttitor congue

Devamını Oku

Kutsal Ruh’un Yönetiminde Yaşamak

25 Mayıs 2014

Galatyalılar 5:13-25
Kardeşler, siz özgür olmaya çağrıldınız. Ancak özgürlük benlik için fırsat olmasın. Birbirinize sevgiyle hizmet edin. Bütün Kutsal Yasa tek bir sözde özetlenmiştir: “Komşunu kendin gibi seveceksin.” Ama birbirinizi ısırıp yiyorsanız, dikkat edin, birbirinizi yok etmeyesiniz! Şunu demek istiyorum: Kutsal Ruh’un yönetiminde yaşayın. O zaman benliğin tutkularını asla yerine getirmezsiniz. Çünkü benlik Ruh’a, Ruh da benliğe aykırı olanı arzular. Bunlar birbirine karşıttır; sonuç olarak, istediğinizi yapamıyorsunuz. Ruh’un yönetimindeyseniz, Yasa’ya bağımlı değilsiniz. Benliğin işleri bellidir. Bunlar fuhuş, pislik, sefahat, putperestlik, büyücülük, düşmanlık, çekişme, kıskançlık, öfke, bencil tutkular, ayrılıklar, bölünmeler, çekememezlik, sarhoşluk, çılgın eğlenceler ve benzeri şeylerdir. Sizi daha önce uyardığım gibi yine uyarıyorum, böyle davrananlar Tanrı Egemenliği’ni miras alamayacaklar. Ruh’un ürünüyse sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetimdir. Bu tür nitelikleri yasaklayan yasa yoktur. Mesih İsa’ya ait olanlar, benliği, tutku ve arzularıyla birlikte çarmıha germişlerdir. Ruh sayesinde yaşıyorsak, Ruh’un izinde yürüyelim.

Pavlus Galatya Kilisesine yazdığı mektubun önceki bölümlerde Tanrı’nın elçisi olarak Galatya Kilisesi’ne duyurduğu İncil’in gerçek ve tek doğru haber olduğunu önemle hatırlatıyor. Kendisini Yeruşalim’deki ileri gelen elçilerin de onayladığını belirtiyor. Galatya kilisesinin nasıl bu kurtaran İncil’in öğretisinden dönüp yanlış ve helâka götüren öğretilere döndüklerine şaşıyor. Onlara şeriata ya da insanın iyi işlerine göre mi yoksa sadece Mesih’e iman ederek mi Kutsal Ruh’u aldıklarını soruyor.

Tanrı’nın önünde doğru olmanın ancak Mesih’e iman edip günahlarımızın bağışlanarak mümkün olduğunu; Ne insansal doğru yaşayışımızın ne de dinsel kuralların bizi Tanrı’nın kutsallığına ortak yapamayacağını belirtir.

Pavlus Galatya Kilisesi’ne önemli bir mesaj veriyor. Galatya Kilisesi nasıl bir kiliseydi kısaca bakalım. Galatya günümüzün Ankara ve Çorum çevresinde bulunur. Galatya Kilisesi Pavlus’un müjdelediği bir kiliseydi. Öncelikle Pavlus ve Onunla birlikte hizmet eden kardeşler ilk defa oraya müjdeyi götürdüler. Orada hem putperest hem de Yahudi halkı bir arada bulunuyordu.

Müjdeyi götürdüklerinde insanlar hem şifa aldılar hem de Kutsal Ruh’u aldılar. Tanrı’yla aralarında şimdiye kadar hep bir örtü vardı. İsa’nın ismini duyduklarında ilk kez bu örtü kalktı ve Kutsal Ruhtan yeniden doğdular. Tanrı’nın sevgisi ve Ruh’u onların yaşamına karşılıksız olarak aktı. İyiliklerinin sonucu olmadı bu.

İşte böylesi bir durumda olan topluluğa yıllar sonra yeni öğretilerin ve dinsel kuralların girdiğini işiten Pavlus Galatya Kilisesi’ni uyarıyor. Siz Tanrı’nın Ruhu’nu ve bağışlamasını sırf İsa’ya iman ederek mi aldınız yoksa insansal sevginiz, doğruluğunuz ve iyi işleriniz sayesinde mi aldınız diye soruyor. İşte zamanla Galatya Kilisesi bu şekilde eski dinsel kurallara dönüyor. Hatta İsa Mesih ismiyle bile yanlış öğretiler veriyordu. Pavlus kiliseye bir öğütte bulunuyor. Aslında dinsel kurallar doğru yaşamamız için koyuluyor gibi görünse de bunlarla Tanrının önüne doğru kılınamayacağımızı bildiriyor. Çünkü bir çok kuralı kendi gücümüzle yerine getiremeyiz.

Aslında Pavlus şunu belirtmek istiyor. İsa Mesih’in bizim günahlarımız için olan çarmıhtaki ölümü, acıları ve dirilişi sayesinde Lütufla kurtuluyoruz.

Peki, Lütufla kurtulduk diye iyi işleri ret edip günahta mı yaşayalım Pavlus galatya kilisesiyle birlikte bize ’de hatırlatmada bulunuyor Özgürlüğünüz bencil tutkulara dönmesin. Dünya öğretileri ve tutkuları ölüme götürür ama İsa Mesih’in sözleri bize sonsuz yaşama verir.

Büyük öğretmenimiz İsa Mesih söylediğini yapmasaydı biz de yapamazdık. Hamdolsun ki O kendi buyruğunu yerine getirmiştir. Efendi olduğu halde alçak gönüllü bir hizmetkâr gibi yaşamıştır.

Biz de O’nun gibi komşumuzu kardeş sevgisiyle sevelim. Bazen bencil taraflarımız öne çıkıyor ama bu bize zarar verir; bu yolda telef oluruz. Rab’bin bereketinin bize akması için bizi onaran tarafa dönmeliyiz. İsa Mesih bizi uyanık saklasın. Yani Kutsal Ruh’un denetiminde yaşarsak asla benliğin tutkularını yerine getirmeyiz. Bizim zaferimiz Kutsal Ruh’un hayatımızda etkin olmasıyla gerçekleşir. Çünkü Tanrı’nın Ruh’u güçlüdür, Tanrı’nın Ruhunda güç, sevgi ve nefsi esir etme gücü vardır. Bereket, sevinç, yumuşaklık, alçak gönüllülük, ve esenlik vardır. Öyleyse Tanrı’nın Ruhu benliğin tutkularını öldüremez diye düşünmeyelim! Kutsal Ruh’un bizde işlemesine izin verdiğimizde Tanrının amacı bizde etkin olur.

Unutmayalım ki Ruh’la benlik birbirine zıttır. Benliğin tutkularını Tanrı’nın Ruhu’yla yenme gücümüz vardır. Pavlus’un uyardığı gibi Ruh’a dayalı bir hayat sürdürelim. Kutsal Ruh’un hayatımıza etkin olması için dua edelim. Kutsal Ruh’un içimizde yaşaması ve Mesih’in sözlerini tutmakla gerçek Hristiyan oluruz.

Tanrının sözü bedenin arzularını sayarken putperestlikten bahsediyor. Putperestlik sadece putların önünde eğilerek onlardan medet ummak değildir. Bağımlılıklarımız da putperestliktir. Rab bizi bunlardan temizlesin ve bizi uyanık saklasın. Bunlarda yaşarsak Ruh’u memnun etmemiş oluruz. Hem ışığımız etkisiz, hem de Tanrı’nın egemenliğine girme umudumuz tehlikeye girer. Rab bizi sıkı saklasın çünkü ödülümüzü Mesih’ten alacağız. O yüzden dünyadan medet ummayalım. Benden arzularında yaşayan imanlılar aynı zamanda Kilisenin ışığını da söndürürler. Işıksız bir Kiliseyi Tanrının yargılayacağını vahide okumaktayız.

Bedenimizin kurtulup izetle değişmesini bekliyoruz. Bedenin ölüme götüren günah arzuları bize egemen olmasın; Ruh bizde egemen olsun. Ruh’un ürünleri bellidir. Ruh size kılavuzluk ediyorsa özgürsünüz demektir. Kılavuzunuz Tanrı’ysa ne mutlu size. Mesih İsa’ya ait olanlar aslında benliğe ölmüşlerdir ama hâlâ bedende yaşadığımız için yüzümüzü bizi kutsal kılan Ruh’a çevirmemiz gerekir. Artık benliğe değil Kutsal Ruh’a bağlıyız. Ona bağlı olmak gökteki egemenliğe girmemizin için güçlü bir güvencedir.

İsa bizi tutsak eden günahı tutsak kıldı.

Babaya itaat eden kutsal Ruhunu içimize göndererek bize verdi. Baba’yı memnun eden bu güç artık içimizdedir. Bu sayede artık benlikte yaşamaya esir değiliz. Bilakis kutsallıkta yaşayıp Tanrı’yı memnun etme gücümüz vardır.

Ruh’un denetimindeyseniz benliğin işlerini asla yerine getirmezsiniz ayeti bugün bizim ayetimiz olsun. Rab hepinizi bereketlesin.

Dirisu Kilisesi

Bedri Peker


Warning: Undefined variable $skin in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 405

Warning: Undefined variable $src_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $type_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $width_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $height_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $poster_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $autoplay_attribute in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 410

Warning: Undefined variable $mp4_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 411

Warning: Undefined variable $webm_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 413

Warning: Undefined variable $flv_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 414

Warning: Undefined variable $wmv_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 415

Warning: Undefined variable $ogg_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 416

Warning: Undefined variable $captions_source in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 417

Warning: Undefined variable $loop_option in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 423

Warning: Undefined variable $mediahtml in /www/wwwroot/dirisukilisesi.org/wp-content/plugins/media-element-html5-video-and-audio-player/mediaelement-js-wp.php on line 425

Gods Mysterious Ways

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit. Aenean commodo ligula eget dolor. Aenean massa. Cum sociis natoque penatibus et magnis dis parturient montes, nascetur ridiculus mus. Donec quam felis, ultricies nec, pellentesque eu, pretium quis, sem.

Nulla consequat massa quis enim. Donec pede justo, fringilla vel, aliquet nec, vulputate eget, arcu. In enim justo, rhoncus ut, imperdiet a, venenatis vitae, justo. Nullam dictum felis eu pede mollis pretium. Integer.

  • Donec posuere vulputate arcu.
  • Phasellus accumsan cursus velit.
  • Vestibulum ante ipsum primis in faucibus orci luctus et ultrices posuere cubilia Curae;
  • Sed aliquam, nisi quis porttitor congue

Devamını Oku

Gerçek Hizmetkar Olmak

04 Mayıs 2014

Sevgili kardeşler,

Tanrı’ya şükürler olsun, sizin Tanrı’nın, kutsal meleklerin ve siz kutsalların önünde Rabbimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih’e hamt ederim, şükrederim. Çünkü Mesih İsa imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısıdır. Elçi Yuhanna’nın vahiy ile bildirdiği gibi Her şey O’nun aracılığıyla var olmuştur ve hiçbir şey O’nsuz olmamıştır. İmanımız O’nunla başlamış olduğu gibi, O’nunla tamamlanacaktır..İmanımız başlamıştır ve tamamlanması gerekiyor..Bu yüzden gözlerimizi İsa Mesih’e gözlerimizi dikiyoruz. O’nun öğrencileri olarak ardından gidiyoruz…O’na şükrolsun ki öğrencisi olma ayrıcalığını adına iman eden her birimize vermiştir. Mesih’in ardınca giden asla karanlıkta kalmaz, yaşam ışığına sahip olur. Mesih dünyanın ışığıdır; tüm dünyayı yalanın ve kötülüğün karanlığından sadece Mesih İsa kurtarabilir.Rabbimiz İsa Mesih’in yeryüzüne geliş amacını bilmeli ve bunu ortak amaç edinmemiz öğrencileri olarak çağrımızdır.

Yuhanna 17:1-4
“İsa bunları söyledikten sonra, gözlerini gökyüzüne kaldırıp şöyle dedi: “Baba, saat geldi. Oğlun’u yücelt ki, Oğul da seni yüceltsin. Çünkü sen O’na bütün insanlık üzerinde yetki verdin. Öyle ki, O’na verdiklerinin hepsine sonsuz yaşam versin. Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih’i tanımalarıdır. Yapmam için bana verdiğin işi tamamlamakla seni yeryüzünde yücelttim.”

Rabbimiz İsa, yeryüzünde insan bedeni alarak Baba’nın önünde kusursuz bir insan olarak yaşadı ve bize bir öğreti verdi ve bize örnek göstermiştir..Tanrı ve insan arasındaki ilişkinin öğretisidir bu. İnsan nasıl yaşamalı sorusunun cevabını Mesih İsa kendi hayatıyla ortaya koymuştur. İnsan Tanrı’nın sözüyle ve Kutsal Ruh ile yaşamalıdır. Bize bunu öğreten ve bunun imanını veren İsa Mesih’tir…

Okuduğumuz bölümünde Rab yeryüzündeki hizmetinin sonlarında elçilerle yediği son Fısıh yemeğinde dua ediyor. Bundan sonra çarmıhta ölüp dirilmesi ve yüceltilmesi gerekiyor. Böylece Baba’nın verdiği işi tamamlayacaktır. Bu duasını diğer öğrencilerin duyabilmesi için sesli bir şekilde yaptı ve Baba ile olan diyaloğunu onlarla paylaştı. Çünkü Baba ile nasıl bir ilişkisi olduğunu iyice anlamamızı istedi. Tanrı bizim de kendisiyle böyle bir ilişki kurmamızı istemektedir. Çünkü o zaman Rab’bi yüceltebiliriz. Rab böyle bir ilişkiyi bizler için mümkün kılmıştır: Bakalım:

İbraniler 2:11’de
“Çünkü hepsi -kutsal kılan da kutsal kılınanlar da- aynı Baba’dandır. Bunun içindir ki, İsa onlara “kardeşlerim” demekten utanmıyor”
deniyor.

Gene Yuhanna 20:17’de
İsa Mesh dirildikten sonra “Kardeşlerime git ve onlara söyle, benim Babam’ın ve sizin Babanız’ın, benim Tanrım’ın ve sizin Tanrınız’ın yanına çıkıyorum
” dedi.

Kutsal kılan İsa Mesih’tir ve kutsal kılınan biziz. aynı Baba’danız.. İsa’nın Babası bizim Babamızdır..İsa’nın Tanrısı bizim Tanrımızdır. Eğer Tanrı’nın çocukları olma hakkını alıyorsak, İsa’nın kardeşi olma hakkımız da kendiliğinden var demektir. İsa Mesih’le kardeşliğimiz O’nunla aynı mirasa ortak olduğumuz ve aynı amaca yönelik yaşadığımız anlamına geliyor. Bedensel kardeşler aynı ailenin üyesidir, aynı ev halkına aittir. Aynı evin iyiliği için çalışırlar. Ve anne babalarından kalan mallara miras yoluyla ortak olurlar.

Bunun gibi Rab bize kardeşlerim diyor ve kardeşleri olan bize aynı Baba’dan olan bizlere Tanrı’yı yüceltme gücünü veriyor.

Mesih, Babası’na “Yapmam için bana verdiğin işi tamamlamakla seni yeryüzünde yücelttim” diyor…

O zaman bizler de bizim Babamız’ın bize verdiği işi tamamlamakla Babamız’ı yücelteceğiz. Çünkü Mesih’le ortağız..Her durumda Mesih’in yeryüzünde yaptığı işleri sürdürmek üzere çağrıldık. İsa Mesih’in yaptığı iş tek bir sözcükle ifade edilebilir: “hizmet etmek”. O zaman hizmet edeceğiz…

Rab Mat 20:28’de “İnsanoğlu*, hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları için fidye olarak vermeye geldi” demiştir. Rabbin hizmeti sayesinde bizler kurtulduk, Rab’bin kilisesi kuruldu, Müjde kiliseye emanet edildi ve Rabbin sözü bütün yayıldı..Bunların tümü Rabbin hizmeti sayesinde, bizlere cömertçe gösterdiği lütfu sayesinde mümkün oldu. Rabbimiz bütün insanlığa gerçek hizmetkâr yüreğini gösterdi.

Mesih İsa, insan bedeninde sınırlı bir mekan ve zamana sahipti, ancak ölüp dirildikten sonra Kutsal Ruh’u üzerimize gönderdi ve yeryüzünde başlattığı hizmetin devamını şimdi bizlerden bekliyor. Biz Mesih imanlıları olarak Mesih’in yaptığı gibi Kutsal Ruh’un gücüyle göksel Babamız’ın isteğini yaparak yeryüzünde O’nu yüceltmeliyiz. Efesliler 2:10’da “biz Tanrı’nın yapıtıyız, O’nun önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratıldık” diye yazılıdır. O’nun iyiliklerini yapmak ve böylece yeryüzünde Babamız’ı yüceltmemiz için Oğlu İsa Mesih’te yaratıldık…

Peki Hizmet dediğimizde ne anlıyoruz? Hizmet etmek nedir? Hizmet sadece belli kişilerin kilise içinde vaaz etmesi, öğretmesi ve tapınmayı yönetmesinden mi ibarettir? Tabii ki bunlar Rab’bin meshettiği çok önemli hizmet türleridir..Ama her imanlı Tanrı tarafından hizmet etmeye çağrılmıştır ve bu hizmet ayrıcalığı sadece belli kişilere özgür değildir..Tanrı’ya hizmetimiz, insanların bulunduğu her yerde mümkündür. Kilise içinde ya da dışında her durumda her zaman çeşitli hizmet türleri ve olanakları olabilir. Sokakta tanıklık vermemiz, müjdeyi vermemiz, insanlar için içimizden bile olsa ettiğimiz dualar ya da Mesih adına yoksullara, ihtiyaçtakilere yaptığımız iyilikler sonuçta Tanrı’ya hizmetimiz olarak görülebilir. Hizmet etmek, Rab’bin araçları olmaktır.

Tanrımız bizi kendisine hizmet edelim diye biçimlendiriyor. Her birimizi ayrı ayrı bize özgü olarak biçimlendiriyor..Her birimize farklı armağanlar ve yetenekler veriyor..Hepimizin aynı Ruh’tan içmesi sağlandı ve Her birimizi karakter olarak Mesih’e benzeyip dönüşüyoruz.. Ancak biz üretim bandından çıkan, birbirine tıpatıp benzeyen mamuller değiliz..Rab her birimizi farklı kişiliklere sahip zengin birer başyapıt olarak eşsiz yarattı ve hizmeti için biçimlendirdi….Bir kardeşin sahip olduğu biçim benden farklı, iyi ki de farklıdır, çünkü böylece benim uyum sağlayamadığım bir durum için Rab başka bir kardeşi kullanacak ve amacını yerine getirecektir…

Mezmur 139:13-14
İç varlığımı sen yarattın, Annemin rahminde beni sen ördün. Sana övgüler sunarım, Çünkü müthiş ve harika yaratılmışım. Ne harika işlerin var! Bunu çok iyi bilirim”

O yüzden müthiş ve harika yaratılışımızın Tanrı’nın önünde önemli olduğunu bilelim..Mesih’e ait olan bir kardeşin artık kendisini küçük ve yetersiz görmesi çok yanlış bir tutumdur. Rab bizi özel hizmetleri için yapmıştır..Bu hizmetlerin insanların önünde çok büyük, görkemli, göze hoş gelen bir tarzda olması önemli değil..Önemli olan şey, hizmetin Tanrı tarafından önemli ve gerekli görülmesidir ve Rab tarafından kullanılmaya hazır bir yürek tutumudur.

Rab bizi daha doğmadan önce biçimlendirmekle kalmadı ve yaşamımızın her günü bu biçimlendirme sürecini devam ettirmektedir. Gene Davut 16 . ayette “Bana ayrılan günlerin hiçbiri gelmeden, Hepsi senin kitabına yazılmıştı” diye ilan ediyor. Bunun anlamı yaşamımızda meydana gelen hiçbir olayın önemsiz olmadığıdır. Tanrı bütün bu günleri ve olayları O’na hizmetimizi biçimlendirmek için kullanıyor.

Tanrı hiçbir şeyi boşa harcamaz. Bize verdiği becerileri, ilgileri, yetenekleri, ruhsal armağanları, kişiliği ve hatta geçmişte başımıza gelen tüm kötü olayları bile O’nun yüceliği için kullanmamızı istediği için izin vermiştir. Bütün bu etkenlerin birleşimi bizim nasıl bir hizmet yapacağımızı belirler…

Öyleyse, Rab’bin bize verdiklerini arayıp ortaya çıkarmamız gerekir ki, ne hizmetimiz olduğunu bilelim ve etkin olabilelim. Tanrı’nın verdiği talantlar çok değerlidir, talant benzetmesini hatırlayalım..Talantları gömelim diye değil, işletip çoğaltalım, güvenilir bir hizmetkâr olalım diye Tanrı bize veriyor..Elbette bize vermediği talantı işletmemizi Tanrı beklemez, ama her birimize yeteneğimize göre belli miktarlarda talant vermiştir..Bize düşen bunlar üzerinde odaklanmak olmalıdır. Bunları keşfetmeliyiz.

Ekonomiden bir örnek vereyim, hani yastık altında saklanan altınlardan söz ediliyor biliyorsunuz..Ekonomiyi yönetenler bunların yastık altında kalmasını değil, bankalara yatırılarak dolaşıma sokulmasını ve işletilmesini tercih ederler, çünkü daha fazla para ekonomiye katılır, kalkınma için kullanılabilir..Tanrı’nın talantları da böyledir..yastık altından çıkmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’nin yararı için kullanılamaz, kilisenin gelişmesi ve büyümesi Tanrı’ya hizmetin ileri gitmesi için yararlı olamaz.

İsa gibi olmak demek, işte Babamız ile bir düşünceye sahip bir hizmetkâr olmak demektir. Tanrı için nasıl bir hizmet için biçimlendirildiğimizi bilmemiz önemlidir, ama her şeyden önce hizmetkâr yüreğine sahip olmak daha önemlidir, çünkü hizmetkâr yüreği yoksa aldığımız biçim eksik kalır. Hizmetkâr yüreği yoksa, Tanrı’nın verdiği biçimi kendi çıkarımız için kullanma ayartısına düşebiliriz.

Şimdi Kutsal Kitap’taki örnekler üzerinden gerçek Tanrı hizmetkârlarının yüreğine bakalım..Gerçek hizmetkâr ne gibi özellikler gösterir? Bu özellikleri bilirsek kendimizi denetleyip eksikliklerimiz için dua edebiliriz.

Gerçek hizmetkâr her şeyin Tanrı’ya ait olduğunu asla unutmaz. Tanrı’nın kendisine emanet ettiklerine sadece kâhyalık yapar. Kâhyalar belli bir mülkün kendisine emanet edildiği hizmetkÂrdır. Yusuf Mısır’da Potifar’ın kâhyasıydı ve bütün işlerinden sorumluydu. Potifar eviyle ilgili sorumlulukları Yusuf’e emanet etmişti. Bu küçük işte sadık olunca Tanrı ona lütfetti..Ve daha sonra firavunun kahyası oldu, tüm Mısır halkını ona emanet etti. Yusuf İbrani halkından biri olduğu halde, Mısırlı bu yöneticilerin verdikleri görevlere hep sadık kaldı ve gerçek bir hizmetkâr yüreği sergiledi. O halde bu güvenilir kâhyalığı her birimiz Tanrı’nın bize emanet ettiği talantlar ya da nimetler üzerinde göstermeliyiz..Sahip olduğumuz yeteneklerimizi, paramızı, olanaklarımızı Tanrı’dan aldığımız emanetler olarak görürsek gerçek hizmetkâr yüreğini gösteririz.

1.Korintliler 4:7
Tanrı’dan almadığın neyin var ki? Madem aldın, niçin almamış gibi övünüyorsun?”

Demek ki, övüngen bir tutum değil, her şeyin sahibi Tanrı önünde alçakgönüllülük gerçek hizmetkârın bir özelliğidir.

Gerçek hizmetkârlar, her zaman hizmet etmeye hazır olurlar. Çağrı aldıklarında, zaman uygun olmasa da Rab için her zaman hazır dururlar, çünkü hizmetkârlar nerede ve ne zaman hizmet edeceklerini seçemezler. Hizmetkâr olmak demek kendi programımızı kontrol etme hakkında vazgeçip Tanrı istediği zaman araya girmesine izin vermektir. Her günün başında kendimize Tanrı’nın hizmetkârı olduğumuzu hatırlatalım. Çünkü programımız Tanrı’nın hayatımıza soktuğu şeyleri yapmak olacaktır. HizmetkÂr yüreğine sahip olanlar Tanrı’yı yüceltme fırsatlarını kaçırmaz ve bundan mutlu olurlar. Rabbin dediği gibi “Düğün şenliğinden dönecek olan efendilerinin gelip kapıyı çaldığı an kapıyı açmak için hazır bekleyen köleler gibi olalım” Çünkü böyle bir hizmetkar makbuldür.

  • Gerçek hizmetkârlar ihtiyaçlara dikkat ederler. Hizmetkârlar her zaman başkalarına yardım için fırsat kollarlar. İhtiyaç gördüğünde o an ihtiyacı karşılar.

Galatyalılar 6:9-10
“İyilik yapmaktan usanmayalım. Gevşemezsek mevsiminde biçeriz. Bunun için fırsatımız varken herkese, özellikle iman ailesinin üyelerine iyilik yapalım.”

Tanrı’nın herkese, ama özelikle iman ailesinin üyelerinin ihtiyaçlarına fırsat varken öncelik vermemizi istiyor, buna dikkat etmeliyiz. Bazen hassas davranmadığımız ve anında tepki veremediğimiz için pek çok hizmet fırsatını kaçırabiliyoruz.

Sül. Özd. 3:28
Elinde varken komşuna, “Bugün git, yarın gel, o zaman veririm” deme.

  • Gerçek hizmetkârlar küçük ya da büyük olsun her işi aynı adanmışlıkla yaparlar. İş seçmezler ve her ne yaparlarsa insanlar için değil, Rab için yapar gibi candan, yürekten yaparlar. İşin büyüklüğü önemli değildir. Rabbimiz’in kendisi büyük işler yaptığı gibi küçük ya da bayağı sayılan işler de yaptı ve bunların hepsini candan yaptı. İnsanların hor gördüğü işler yaptı, mesela ayak yıkadı, cüzamlılarla ilgilendi, vs. Baba’nın verdiği hiçbir işi küçük görmedi. Hizmetkâr bir yüreğe sahip kişi işleri küçünsemez.

Zekeriya 4:10’da RAB
Küçük işleri yapma gününü kim küçümsüyor?” Yani Rab küçük işlerde adanmışlık aramaktadır. Tanrı’dan aldığımız bir görevi küçük olsun büyük olsun küçümsememek Tanrısal bir karakterdir.

  • Gerçek hizmetkÂrlar işlerini tamamlar, sorumluluklarını gerçekleştirir, vaatlerini tutar ve yükümlülüklerini yerine getirirler. İşlerini yarım bırakmazlar, teşvikleri kırıldığında vazgeçmezler. Sona kadar güvenilir kalırlar.

Rut 3:18
Naomi, “Kızım, bu işin ne olacağını öğreninceye kadar evde kal” dedi. “Çünkü Boaz bugün bu işi bitirmeden rahat edemeyecek…

Gene Pavlus Elç.20:24’te şöyle diyor:
Canımı hiç önemsemiyorum, ona değer vermiyorum. Yeter ki yarışı bitireyim ve Rab İsa’dan aldığım görevi, Tanrı’nın lütfunu bildiren Müjde’ye tanıklık etme görevini tamamlayayım”

Pavlus için önemli olan Rab İsa’dan aldığı görevi tamamlamak ve yarışı bitirmekti..Bunu elde etmek için canını önemsemediğini, değer vermediğini söylüyor..Böyle konuşabilmesinin nedeni Rab İsa’nın gerçek bir hizmetkârı olmasıdır.

Gerçek hizmetkÂrlar insanlara hoş görünmeye çalışmazlar.Hizmetkârlar dikkati kendi üzerine çekip kendilerini övmezler. İnsanları etkilemeye çalışmazlar. Çünkü dikkatleri Rab üzerindedir.

Efesliler 6:6’da dendiği gibi
“yalnız insanları hoşnut etmek isteyenler gibi göze hoş görünmek için yapmayın. Mesih’in kulları olarak Tanrı’nın isteğini candan yerine getirin”

İnsanları hoşnut etmek bizim için amaç değildir. Göze hoş görüneni yapmak amaç değildir..Önemli olan Tanrı’nın isteğinin yerine gelmesidir.

Elçi Pavlus da Gal 1:10
Şimdi ben insanların onayını mı, Tanrı’nın onayını mı arıyorum? Yoksa insanları mı hoşnut etmeye çalışıyorum? Eğer hâlâ insanları hoşnut etmek isteseydim, Mesih’in kulu olmazdım
.” dedi.

Bizi seyreden tek Kişi’nin, yani Tanrı’nın gözüne hoş görünmek için yaşarız.

  • Gerçek hizmetkÂrlar kendilerinden çok başkalarını düşünürler. Bu gerçek alçakgönüllülüktür. Başkasının yararını gözetmekle ilgilenirler.

Flp. 2:3-4
Hiçbir şeyi bencil tutkularla ya da boş övünmeyle yapmayın. Her biriniz alçakgönüllülükle öbürünü kendinden üstün saysın. Yalnız kendi yararını değil, başkalarının yararını da gözetsin” Rab İsa, ululuğunu bir yana bırakarak bizleri kendinden üstün saymıştır, canını bizler için vererek bizim yararımızı gözetmiştir. İsa Mesih kendisini bizler uğruna unutmuştur. Babası’nın amacına odaklanarak kurtarmaya geldiği bizlerle özdeşleşmiş ve bizim kurtuluşumuz için çalışmıştır. Gerçekten de hizmetimizin içten ve bereketli olması için kendi çıkarımızdan çok, hizmet ettiklerimizin yararını düşünmek gerçek hizmetkâr yüreğinin göstergesidir.

Son olarak gerçek hizmetkârlar kimliklerini Tanrı’da bulurlar.

Yuhanna 13:3-5
“İsa, Baba’nın her şeyi kendisine teslim ettiğini, kendisinin Tanrı’dan çıkıp geldiğini ve Tanrı’ya döneceğini biliyordu. Yemekten kalktı, üstlüğünü bir yana koydu, bir havlu alıp beline doladı. Sonra bir leğene su doldurup öğrencilerin ayaklarını yıkamaya ve beline doladığı havluyla kurulamaya başladı.

Rab İsa kim olduğunu biliyordu, Tanrı’dan çıkıp geldiğini ve Tanrı’ya döneceğini biliyordu. Tanrı’dan olduğu için büyük bir özgürlükle ve güvenle hizmet edebiliyordu. Baba Tanrı’ya bağımlı olduğu için kimsenin O’nun hakkında ne düşüneceği önemli değildi.

Burada İsa’dan örnek almamız gerekiyor. Değerimizi ve kimliğimizi Tanrı’yla ilişkimiz üzerine kurduğumuzda, başkaları ne der diye düşünmeden onlara en iyi hizmeti içtenlikle verebiliriz. Çünkü kime ait olduğumuzu ve bir gün nerede olacağımızı biliyoruz.

Kutsal Ruh neredeyse orada özgürlük vardır…

Kutsal Ruh içimizde yaşıyor, öyleyse çekinmemiz, korkmamız Tanrı’nın isteği değildir. Kutsallar olarak Rab hizmet görevini yapmamızı istiyor. Hizmetkâr yüreğine sahip olmak için dua edelim ki, Mesih’in örneğine Ruh’la dolu ve meshedilmiş bir hizmetimiz olsun.İster küçük, ister büyük hizmetler olsun, hiç önemli değil..Önemli olan Rab bizi nasıl bir hizmet için hazırlamış ve biçimlendirmiş, bunu keşfetmek..Ve ondan sonra sadık olmaktır. Mesih’e benzer gerçek hizmetkâr yüreği sergilediğimizde mutlu olacağız ve gökte kendimize servet biriktirmiş Tanrı katında zengin kişiler olacağız…

Dirisu Kilisesi

Alper Özharar

İsa Mesih’in Mesajı Mezarda Kalmamış Olmasıyla İlgilidir

20 Nisan 2014

İsa Mesih dirildi! Biz de dirildik! Çünkü Mesih dirildiği gibi ona iman eden bizleri de diriltti. Amin.İsa’nın mesajı mezarda kalmamış olmasıyla ilgilidir. Tanrı’yla insan arasındaki barışın mesajıdır.

Gerçeğin bekçisi Rab’dir. Bu nedenle kimse bu gerçeği elimizden alamaz ya da yok edemez. Rab “Ben sevdiklerimi kurtaracağım, dirilteceğim” demiştir. Dünyanın sonuna kadar bizimle olan İsa Mesih bu işin kurucusudur.

Rab diridir. Bugün İsa’nın dirilişini kutluyoruz. Bugün dünyada herkesin bir mezarı var ama İsa Mesih’in yoktur. Çünkü o yaşıyor. Ruhu halkının içinde yaşıyor. Ruhu içinde yaşayanların günahları bağışlanmıştır. İsa onların suçlarının cezasını kaldırmıştır. Kutsal olmaya çağrıldık. Göğe gidince pak giysilerimizle sonsuza dek Rab’le beraber yaşayacağız.

İsa bizler için çarmıha gerilip üç gün sonra dirileceğini çok kereler söylediği halde en yakın öğrencileri bile bunu anlayamadılar.

Luka 24:1-7, 50-53
Kadınlar haftanın ilk günü, sabah çok erkenden, hazırlamış oldukları baharatı alıp mezara gittiler. Taşı mezarın girişinden yuvarlanmış buldular. Ama içeri girince Rab İsa’nın cesedini bulamadılar. Onlar bu durum karşısında şaşırıp kalmışken, şimşek gibi parıldayan giysilere bürünmüş iki kişi yanlarında belirdi. Korkuya kapılan kadınlar başlarını yere eğdiler. Adamlar ise onlara, “Diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz?” dediler. “O burada yok, dirildi. Daha Celile’deyken size söylediğini anımsayın. İnsanoğlu’nun günahlı insanların eline verilmesi, çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini bildirmişti.” … İsa onları kentin dışına, Beytanya’nın yakınlarına kadar götürdü. Ellerini kaldırarak onları kutsadı. Ve onları kutsarken yanlarından ayrıldı, göğe alındı. Öğrencileri O’na tapındılar ve büyük sevinç içinde Yeruşalim’e döndüler. Sürekli tapınakta bulunuyor, Tanrı’yı övüyorlardı.

İsa dirileceğini daha önceden söylemiş olduğu halde öğrencilerinin yüreklerinde hâlâ kuşku vardı. Gözlerinin önünde yemek yiyerek hayalet olmadığını gösterdi. Onlarla bir süre kaldıktan sonra yine gözlerinin önünde göğe alındı. Rab bize yeni bir yaşam verdi. Kutsal Kitap’taki hiçbir şey hayali değildir. Her olayın tanığı vardır.

Bugün Rab İsa’nın dirilişini kutlarken içimizde büyük bir umut vardır. Çünkü Mesih kendisiyle birlikte bizi de diriltti. Günahın tutsaklığını bütün insanlığın üzerinden aldı. Tanrı’yla insanı barıştırdı. Barıştıracaktır demiyor, barıştırmıştır diyor. Mesih büyük bir iş yapmıştır. Tanrı’nın yüzünü bizden ayıran günah sorununu çözmüş bizi seven Tanrı’yla bizi birleştirmiştir. Biz Tanrı’nın halkı ve sürüsüyüz. Golgota kâsesi acı bir kâseydi ama sonra dünyaya büyük bir sevinç kaynağı oldu.

1.Korintliler 15:1-7
Şimdi, kardeşler, size bildirdiğim, sizin de kabul edip bağlı kaldığınız Müjde’yi anımsatmak istiyorum. Size müjdelediğim söze sımsıkı sarılırsanız, onun aracılığıyla kurtulursunuz. Yoksa boşuna iman etmiş olursunuz. Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim: Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi. Kefas’a, sonra Onikiler’e göründü. Daha sonra da beş yüzden çok kardeşe aynı anda göründü. Bunların çoğu hâlâ yaşıyor, bazılarıysa öldüler. Bundan sonra Yakup’a, sonra bütün elçilere, son olarak zamansız doğmuş bir çocuğa benzeyen bana da göründü.

Pavlus İsa’nın dirildiğini görkemle ilan ediyor. Gökte olan bir kraldan ve bu kralın hizmetkârı olduğundan bahsediyor. Mesih’in ölümü dirilişi ve göğe alınışı tanıklarla ve belgelerle ispat edilmiştir. Kutsal Kitap iki ya da üç şahitle her şeyin sabit kılındığını söylüyor. İsa’nın dirilişine beş yüz kişiden fazla kişi şahit olmuştur. Öğrenciler kendisine bizzat dokundular. Hatta Tomas O’na dokunarak iman ettiğinde İsa ona “Ne mutlu görmeden inanana” dedi.

Tüm bu kanıtların dışında Kutsal Ruh’un içimizden verdiği güvenceyle de bu gerçek bizde mühürleniyor. Fiziksel gözlerimizle görmesek de ruhsal gözlerimizle bunu görüyor ve buna iman ediyoruz. Bana iman eden ve söylediklerimi yapanlar benim kardeşlerimdir dedi. Rab’be yücelik olsun.

Bir gün Mesih kurtardığı kardeşleriyle beraber olacak. Hepimiz Benyamin’in Yusuf’a yakın olması gibi İsa’ya yakın olalım. Benyamin sağ el demektir. Yusuf ona beş kat daha fazla pay verdi.

İyi zamanda da sıkıntı zamanında da Rab bizim Rabbimizdir. Hozanna! Rabbi gökte görünce büyük sevinç olacak.

Dirisu Kilisesi

Bedri Peker

Mesh Ediliş Ve Kutsanma

14 Nisan 2014

Rab benim oğullarım ve kızlarım olacaksınız dedi. O’na iman edenler O’nun oğulları ve kızları olarak O’nu yüceltmek üzere mühürlenmiştir. Rab’bin bütün işlerinin zamanı vardır. Rab asla zamansız işlememiştir. Onun bütün işleri mükemmel ve düzenli işler. Bilge Tanrımız ve Babamız her şeyi düşünerek dünyayı yaratmıştır.

Mesh yağı nedir Kutsal Kitap’tan bakalım.

Mısır’dan Çıkış 30: 22- 33
RAB Musa’ya şöyle dedi: “Şu nadide baharatı al: 500 şekel sıvı mür, yarısı kadar, yani 250’şer şekel güzel kokulu tarçın ve kamış, “500 kutsal yerin şekeli hıyarşembe, bir hin de zeytinyağı. Bunlardan ıtriyatçı ustalığıyla güzel kokulu kutsal bir mesh yağı yap. Ona kutsal mesh yağı denecek. Buluşma Çadırı’nı, Levha Sandığı’nı, masayla takımlarını, kandillikle takımlarını, buhur sunağını, yakmalık sunu sunağıyla bütün akımlarını, kazanı ve kazan ayaklığını hep bu yağla meshet. Onları kutsal kıl ki, çok kutsal olsunlar. Onlara değen her şey kutsal sayılacaktır. “Bana kâhin olmaları için Harun’la oğullarını meshedip kutsal kıl. İsrailliler’e de ki, ‘Kuşaklarınız boyunca bu kutsal mesh yağı yalnız benim için kullanılacak. İnsan bedenine dökülmeyecek. Aynı reçeteyle benzeri yapılmayacak. O kutsaldır ve sizin için kutsal olacaktır. Onun benzerini yapan ya da kâhin olmayan birinin üzerine döken herkes halkının arasından atılacaktır.'”

Babamız halkını Mısır’dan çıkardıktan sonra onları denizden geçirerek çöle götürdü. Ondan sonra sonsuza dek Rab’be yücelik veren bir ulus hazırlamaya başladı. Eski Antlaşma’da maddesel şeylere önem verilirdi. Mesh yağı gibi görüp dokunabildiğimiz şeyler ön plandaydı. Bu mesh yağının özel ve derin bir anlamı vardır. Bu mesh yağıyla hizmet eden bütün malzemelerin kutsaması meshedilmesi gerekiyordu. Tanrı’nın tapınağında insan ve Tanrı arasında hizmet edecek özel kişiler gerekiyordu. Böylece kâhinlik Harun’la başladı. Bu özel kişilerin, yani kutsal hizmetçilerin de meshedilmesi gerekiyordu. Kâhinler meshedildikten sonra bu meshin görkemi işleyinceye kadar yedi gün çadırdan çıkmamaları gerekiyordu. Bu bir yasaydı. Bir kâhin mesh yağı olmadan hizmet edemezdi. Bu mesh yağı Tanrı’nın Kutsal Ruhu’nu temsil eder. Bu yüzden buna benzer bir şey yapılamaz. Bunu yapmaya kalkışan kişi mutlaka yargılanır. Bütün bu düzen Rab İsa Mesih’e işaret ederek devam eder. Mezmurlar’a gelelim.

Mezmur 133:1-3
Ne iyi, ne güzeldir, Birlik içinde kardeşçe yaşamak! Başa sürülen değerli yağ gibi, Sakaldan, Harun’un sakalından Kaftanının yakasına dek inen yağ gibi. Hermon Dağı’na yağan çiy Siyon dağlarına yağıyor sanki. Çünkü RAB orada bereketi, Sonsuz yaşamı buyurdu.

Bu iyi yağla Tanrı’nın kâhininin mesh edilmesi gibi, Kutsal Ruhu almış Tanrı’nın çocukları Kutsal Ruhu alarak mesh edilmelidir. Önce Ruhumuzdan başlayarak bütün canımızı ve bedenimizi kaplamalıdır. Allah’ımız kusursuzdur ve halkını da kusursuz olmak üzere seçmiştir. Peki, maddesel mesh yağından sonra kimi işaret etti.

Luka 4:16-21
İsa, büyüdüğü Nasıra Kenti’ne geldiğinde her zamanki gibi Şabat Günü havraya gitti. Kutsal Yazılar’ı okumak üzere ayağa kalkınca O’na Peygamber Yeşaya’nın Kitabı verildi. Kitabı açarak şu sözlerin yazılı olduğu yeri buldu: “Rab’bin Ruhu üzerimdedir. Çünkü O beni yoksullara Müjde’yi iletmek için meshetti. Tutsaklara serbest bırakılacaklarını, Körlere gözlerinin açılacağını duyurmak için, Ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak Ve Rab’bin lütuf yılını ilan etmek için Beni gönderdi.” Sonra kitabı kapattı, görevliye geri verip oturdu. Havradakilerin hepsi dikkatle O’na bakıyordu. İsa, “Dinlediğiniz bu Yazı bugün yerine gelmiştir” diye konuşmaya başladı.

Bize sonsuz kurtuluşu sağlayan Tanrı Oğlu bizim için tanıklıkta bulunuyor. İsa Mesih bedende geldi bize kurtuluşu bildirdi. Yahya O’nun için şöyle tanıklık etti:

Yuhanna 1:33-34
Ben O’nu tanımıyordum. Ama suyla vaftiz etmek için beni gönderen, ‘Ruh’un kimin üzerine inip durduğunu görürsen, Kutsal Ruh’la vaftiz eden O’dur’ dedi. Ben de gördüm ve ‘Tanrı’nın Oğlu budur’ diye tanıklık ettim.”

İsa Mesih ölümden dirildikten sonra iş mükemmelliğe doğru ilerledi. İsa bedendeyken Ruhu ve bedeni Kutsal Ruhun meshle doluydu.

Elçilerin İşleri. 2:1-3
Pentikost Günü geldiğinde bütün imanlılar bir arada bulunuyordu. Ansızın gökten, güçlü bir rüzgârın esişini andıran bir ses geldi ve bulundukları evi tümüyle doldurdu. Ateşten dillere benzer bir şeylerin dağılıp her birinin üzerine indiğini gördüler.

Burada Babam’ın vaat ettiği, yaşam veren ve bizi mesh eden Kutsal Ruh başımıza konduğu gibi yüreğimizin derinliklerine indi. Ruhumuzu, canımızı ve bedenimizi mesh etti. Eski Antlaşma zamanlarında kralın da mutlaka mesh edilmesi gerekiyordu. Çünkü herkes Tanrı’ya aitti. Hizmet eden de edilen de Rab’be aittir. Bu yüzden hepimiz bir ruhta vaftiz oluk ve aynı sofraya katılıyoruz. Ben Mesih’e, Mesih de bana aittir demektir. Kutsal Ruh’tan doğmuş olan kişi yeniden doğmuştur, mesh edilmiştir.

1.Samuel 10:6-9
RAB’bin Ruhu senin üzerine güçlü bir biçimde inecek. Onlarla birlikte peygamberlikte bulunacak ve başka bir kişiliğe bürüneceksin. Bu belirtiler gerçekleştiğinde, duruma göre gerekeni yap. Çünkü Tanrı seninledir. Şimdi benden önce Gilgal’a git. Yakmalık sunuları sunmak ve esenlik kurbanlarını kesmek için ben de yanına geleceğim. Ancak, ben yanına gelip ne yapacağını bildirene dek yedi gün beklemen gerekecek.”
Saul, Samuel’in yanından ayrılmak üzere ona sırtını döner dönmez, Tanrı ona başka bir kişilik verdi. O gün bütün bu belirtiler gerçekleşti.

Rab söylediği her sözü gerçekleştirdi. Saul’a yeni bir yürek, yeni bir yaşam, yeni bir hizmet, yeni bir yön verdi. Başka bir adam oldu. Tanrı’nın halkını yönetecek cesaret ve bilgelikle doldu. Babanın Kutsal Ruhu’nu almış olan bizlerin içimizde en ufak bir şüphemiz olmamalı. O zaman fakir gibi yaşarız. Babamız her zaman var olandır. Her zaman gözü üzerimizdedir. Maalesef bazı kiliseler hâlâ kâhinlik sisteminden kalan maddesel hizmet devam etmektedir. Mesh yağı, buhur ve benzeri uygulamalar hâlâ devam etmektedir. Oysa Mesh yağı Kutsal Ruh’u temsil eder. Kutsal Ruh geldikten sonra hâlâ mesh yağını kullanmak O’nu önemsememek gibidir. Bize yaşam veren Kutsal Ruh’tur. O’nun gücüyle hastalıkları azarlayabilir, hizmetimizde sadık olabilir ve her şeyi yapabiliriz. Ben de iman hayatıma başladığımdan, yani Kutsal Ruhu aldığımdan beri istisnai durumlar haricinde her zaman kiliseye erken gelmeye, gelen kardeşleri görmeye, ihtiyaç varsa gidermeye gayret ettim. Kardeşlere iyi örnek olmaya çalıştım. Rab iyidir kendisine sadık olana Rab da sadıktır. Biz sadık olmak istediğimizde O bize Kutsal Ruhu’yla bu gücü verecektir. Mesh yağını bugün yüreğimize dökülen Tanrı’nın Kutsal Ruhu’dur.

Harun’u Musa meshetti. Biziyse İsa Mesih meshetti.

1.Yuhanna 2:20,26-27
Sizlerse Kutsal Olan tarafından meshedildiniz; hepiniz bilgilisiniz. Bunları sizi saptırmak isteyenlerle ilgili olarak yazıyorum. Size gelince, O’ndan aldığınız mesh sizde kalır. Kimsenin size bir şey öğretmesine gerek yoktur. O’nun size her şeyi öğreten meshi gerçektir, sahte değildir. Size öğrettiği gibi, Mesih’te yaşayın.

Tanrı’nın Kutsal Ruhu her birimizde etkin bir şekilde işlesin.

Dirisu Kilisesi

Adem Baytekin

Dünyanın Günahını Kaldıran Tanrı Kuzusu

30 Mart 2014

Yuhanna 1:35-36
Ertesi gün Yahya yine öğrencilerinden ikisiyle birlikteydi. Oradan geçen İsa’ya bakarak, “İşte Tanrı Kuzusu!” dedi.

Yahya bunu kendiliğinden söylemedi. Tanrı ona “Ruh’un kimin üzerine inip durduğunu görürsen, Kutsal Ruh’la vaftiz eden O’dur” demişti.

Matta 27: 45-47
Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, “Eli, Eli, lema şevaktani?” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı. Orada duranlardan bazıları bunu işitince, “Bu adam İlyas’ı çağırıyor” dediler.

Yaşam veren İsa üç yılın sonunda, körlerin gözlerini açtıktan, hastalara şifalar verdikten, cinleri çıkardıktan, beş bin kişiyi doyurduktan sonra, Baba’nın kudretiyle dolu olan İsa Mesih işte, çarmıhta etkisiz bir durumdaydı. Başına alay edilircesine dikenli taç konmuş, elleri ve ayakları çivilenmişti. Rab orada terk edilmişliği tam olarak yaşadı. “Eğer sen Mesih’sen in aşağı da görelim” dediler. Onunla alay ettiler. Susayınca sirke verdiler. En sonunda acıyla “baba beni neden terk ettin” dedi. Bütün bunlar O’nunla ilgili yazılanlar yerine gelsin diye oldu. Aslında orada terk edilen Oğul değildi. Bizlerdik. Çünkü bizim günahlarımız ona yüklenmişti. Tanrının kutsalı olan İsa’da biz kutsallaşalım diye değiş tokuş yapıldı.

Çarmıhta İsa Tanrım, Tanrım beni beni neden terk ettin diye bağırmıştı.

O zaman İsa’nın bu sözlerini oradaki insanlar anlamadırlar anlamadılar bugün de böyledir. Ancak Tanrı’dan yeniden doğan kişi bunu anlar. O’nun yaptıklarını anlayabilmemiz için önce çarmıhtaki İsa’yla yerlerimizi değiş tokuş etmemiz gerek.

İsa bedenin günlerinde bir an olsun babasından ayrı yaşamamıştı. Ancak günahın bir bedeli vardı. Ya dünya kurtulacak ya da İsa acı çekmeyecekti. Ya Tanrı halkı Tanrı’yla barışacak ya da İsa acı çekmeyecekti. O acı çekmeyi göze aldı… Ama şimdi İsa adeta günahlarımız yüzünden terk edilmişlik hapsine kapatılmıştı.

Kuzu kendini feda ettikten sonra Tanrı’nın yüzünü bizden ayıran perde de yırtıldı. Günah bizi Tanrı’dan ayıran ne büyük bir engeldir. O kadar büyük bir engeldir ki Tanrı’nın bizi kurtarması için oğlunu feda etmesi gerekmiştir.

O günlerde insanların anlayamadıklarını Yeşaya İsa’dan çok önce şöyle bildirmişti.

Yeşaya 53:4-11
Aslında hastalıklarımızı o üstlendi, Acılarımızı o yüklendi. Bizse Tanrı tarafından cezalandırıldığını, Vurulup ezildiğini sandık. Oysa, bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi, Bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti. Esenliğimiz için gerekli olan ceza Ona verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk. Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık, Her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi. O baskı görüp eziyet çektiyse de Ağzını açmadı. Kesime götürülen kuzu gibi, Kırkıcıların önünde sessizce duran koyun gibi Açmadı ağzını. Acımasızca yargılanıp ölüme götürüldü. Halkımın isyanı ve hak ettiği ceza yüzünden Yaşayanlar diyarından atıldı. Onun kuşağından bunu düşünen oldu mu? Şiddete başvurmadığı, Ağzından hileli söz çıkmadığı halde, Ona kötülerin yanında bir mezar verildi, Ama öldüğünde zenginin yanındaydı. Ne var ki, RAB onun ezilmesini uygun gördü, Acı çekmesini istedi. Canını suç sunusu olarak sunarsa Soyundan gelenleri görecek ve günleri uzayacak. RAB’bin istemi onun aracılığıyla gerçekleşecek. Canını feda ettiği için Gördükleriyle hoşnut olacak. RAB’bin doğru kulu, kendisini kabul eden birçoklarını aklayacak. Çünkü onların suçlarını o üstlendi.

Görüldüğü gibi bunlar Tanrı’nın planına göre olması gereken eylemlerdi. Hiçbir şey kendiliğinden olmadı. Oysa oradakiler hiçbir şey bilmeden “hadi kendini kurtar” diyorlardı. İsa kendini kurtarsaydı bugün Tanrı’nın çocukları olamazdık.

Mat 27 :38-44
İsa’yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydut da çarmıha gerildi. Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa’ya sövüyor, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Haydi, kurtar kendini! Tanrı’nın Oğlu’ysan çarmıhtan in!” diyorlardı. Başkâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler de aynı şekilde O’nunla alay ederek, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diyorlardı. “İsrail’in Kralı imiş! Şimdi çarmıhtan aşağı insin de O’na iman edelim. Tanrı’ya güveniyordu; Tanrı O’nu seviyorsa, kurtarsın bakalım! Çünkü, ‘Ben Tanrı’nın Oğlu’yum’ demişti.” İsa’yla birlikte çarmıha gerilen haydutlar da O’na aynı şekilde hakaret ettiler.

Yeşaya’nın dediği gibi kurtardığı kişileri cennette görecekti. Onun bu kurbanı bizim içindir. Ondan başka kimse bu günahı kaldıramazdı. Tanrı bir şey yapıyordu. Adem’den İsa’ya kadar Tanrı Ruhu’nu insanların içine vermemişti ama bundan sonra Tanrı söz verdiği gibi bizimle birlikte yaşamak üzere Ruhu’nu bize verdi. Bugün İsa Mesih’e iman ettiğimizde Tanrı’nın Ruhu üzerimize gelir ve hastalıklarımız, suçlarımız, günahlarımız, günahlarımızın getirdiği lanet ve acı bizden alınır. Tanrı bütün bunlardan özgür olmamız için bütün hepsini İsa’ya yükledi. Kutsal Ruh’la bizi bol bol bereketlemek istiyor. O’nunla sevinmemizi, umutsuzluğumuz gitmesini ve yerine Mesih’le olan zengin umudun gelmesini istiyor. Kulken O’nun evladı olmamızı istiyor. İşte Oğul’un terkedilişi bizim yaşamımızda olan bütün bu olumsuz şeyler yüzündendi. Tanrı’nın Ruhu bizim bırakılmışlığımız kabul edilmişliğe dönüyor. Tanrı bizi Kutsal Ruh’la vaftiz etmek yani Kutsal Ruh’a a batırmak istiyor.

Kolay bir dünyada yaşamıyoruz. Bu travmalardan bizi ancak Tanrı Ruhu kurtarır. Dünya insanı bizi herşey den çok sevse bile zayıftır. Oysa Tanrı ruhumuza dokunarak bizi değiştirme gücüne sahiptir.

Size eski antlaşmada yaşanmış bir hikayeden örnek vermek istiyorum.

2. Krallar 6:3-7
Peygamberlerden biri, “Lütfen kullarınla birlikte sen de gel” dedi. Elişa, “Olur, gelirim” diye karşılık verdi ve onlarla birlikte gitti. Şeria Irmağı kıyısına varınca ağaç kesmeye başladılar. Biri ağaç keserken balta demirini suya düşürdü. “Eyvah, efendim! Onu ödünç almıştım” diye bağırdı. Tanrı adamı, “Nereye düştü?” diye sordu. Adam ona demirin düştüğü yeri gösterdi. Elişa bir dal kesip oraya atınca, balta demiri su yüzüne çıktı. Elişa, “Al onu!” dedi. Adam elini uzatıp balta demirini aldı.

İşte Mesih’in çarmıhı budur. Biz de balta demiri gibi diplere batmıştık ama O’nun çarmıha gerilip dirirmesi bizi dipten çıkardı. Bütün dünyaya kefaret etti. O’nu Kurtarıcısı olarak kabul edenler günahlarının bağışına ve onun kutsallığına kavuşacaklar. Bu bir lütuftur.

Yuhanna 1:16
Nitekim hepimiz O’nun doluluğundan lütuf üzerine lütuf aldık.

İşte bu yüzden İsa senin dostundur. O gerçek çobanındır. Kurt geldiğinde ücretli çoban kaçar, canını kurtarır. Gerçek çoban ise ona karşı durur. Mesih yargıdan kaçmadı. Bunu senin için yaptı. Arkadan gelen insanları düşündü. “Baba senin isteğin olsun” dedi ve yargıya razı oldu. İsa sizi yeni yaratılış yapar, yaşamınıza yama yapmaz.

Cennete gittiğimizde Baba’nın yüzünü görebileceğiz. Sonsuza dek İsa’yla birlikte yaşayacağız. Bütün acılarımız teselli edilecek. Mesih size bir yer hazırlamaya gitti. Günahlarımızdan kurtulmakla kalmadık, Mesih’in kardeşleri olduk. Lütuf üstüne lütuf aldık…

İsa bize bu fedakârlığı yaptıysa, günah engelini kendi canı pahasına, Babası’yla kısa bir zaman ayrılma pahasına bize sonsuz yaşam fırsatı verdiyse dünyanın aldatıcı öğretilerini bırakın Kutsal Kitap’a bakın. Tanrı bizim için daha ne yapsın. Rab hepimizi bereketlesin Kutsal Ruh ile yenilesin.

Dirisu Kilisesi

Bedri Peker